Prof. Dr. Erol Göka: Öfkemizi Kontrol Etmek Mümkün Ama Biraz Uğraşacağız
Yayınlanma:
Güncelleme:
Öfkemizi neden denetleyemediğimizi, aslında bunu yapmaya muktedir olduğumuzu öğrenmişsek, şimdi sıra öfkeyle nasıl başa çıkacağımıza gelmiştir.
Sırayla ilerleyelim:
- Öfkeyle başa çıkmak için ilk koşul, öfkeyi sinsi evresinde bedensel sinyaller vermeye başladığı zaman tanımaktır. Ani terleme, mide krampları v.b. bedensel sinyallerinizi fark edince, yatışıncaya kadar ortamdan uzaklaşın. Zihninize gelen düşüncelere aldırış etmeyiz, zira öfkeliyken sağlıklı düşünemezsiniz. Kendinizi yatıştırmak için kitap okumayı, yürüyüş yapmayı, kafeinsiz kahve ya da bitki çayı içmeyi deneyebilirsiniz. Trafikte dur işareti gördüğünüzde durur, bakar ve dinlersiniz. Öfkenin işaretlerini kendinizde gördüğünüz zaman da, mümkünse kışkırtıcı ortamı hemen terk edin. O ortamda kaldıkça, sinirleriniz daha da bozulacak, konuşmaya çalıştıkça diyalogunuz incitici olacaktır. Öfkeniz yatıştıktan sonra, daha yapıcı düşünmek, soruna daha geniş açıdan bakmak için fırsat bulacaksınız.
- Öfke ve kızgınlığınızın yüzünüze de yansıdığını bilin. Yüzünüz ve sesiniz öfkenizin habercisidir. Aynaya bakın ve gerilimin yarattığı değişimi fark edin. Gevşeme egzersizleri ya da kendinize uygun bir yolla yüzünüz ve bedeninizdeki gerginliği azaltmayı öğrenin. Yüzünüzdeki kızgın ifadeyi silmeye çalışın.
- Öfke denetiminde sorun yaşayan her insanın bilmesi gereken gerçeği, size bir kez daha hatırlatalım: Gücünüzü dünyayla sınamayın, o sizi her zaman yener. Dünyayı kontrol edemezsiniz. Her ortamın ve koşulun patronu olamazsınız. İnsan, sizin denetleyemeyeceğiniz kadar engin bir denizdir. Başkalarını kontrol etmekten vazgeçin.
- Hepimiz farklıyız, aynı olmamızın, hep aynı hizada durmamızın imkânı yoktur. Farklılıklarımızı kabullenin. Farkını korumak, bir insan hakkıdır; insanların kendi görüşlerine sahip olma ve farklı hissetme hakları asla ellerinden alamayacağınız bir haktır. Söylemek istediklerinizi elbette bir kez dile getirin, ama asla tehdit etmeyin. Tehditlerin sürekli işe yaradığı görülmemiştir.
- İsteyin, talep etmeyin. İstediğinizi elde etmişseniz mutlu olun, etmemişseniz nezaketinizi bozmayın. İstek ve ısrarlı talep arasındaki farkı anlamak istiyorsanız şu formül işinize yarayabilir: İnsanlardan bir şey istediğinizde “Lütfen” ve “Teşekkür ederim” cevaplarına hazır olmadan yola koyulmayın.
- Tehdit etmemenin, cezayla korkutmamanın yanı sıra tam tersini yapmayı deneyin: Ödüllendirin. Öfke denetiminde sorunu olanlar, giderek ödüllendirmeyi unuturlar, kendilerini bir ceza makinesi gibi hissetmeye başlarlar. Ödüllendirmeyi, övmeyi, hediye almayı öğrenin.
- Ne yapıp edip asla küfür etmeden sakin bir şekilde konuşmayı başarın. Çünkü küfür etmek hem siz hem karşınızdaki için zaten tekmeyi, yumruğu savurmaktan daha ağır bir etkiye sahiptir. Başkaları bağırsa, küfür etse bile bu ilkeden taviz vermeyin. Öfke ve küfür bir araya geldiğinde, kişi anında sonuç almak istiyor demektir. Oysa böyle bir şey yok, anında sonuç almayı beklemeyin.
- Öfkenizi denetlemek istiyorsanız mutlaka yapmanız gereken şeylerden birisi de dilinizi değiştirmek. Örneğin “Beni sinirlendiriyorsun” cümlesini kullanmaktan vazgeçin, her yaptığımızı biz kendimiz yaparız, yani kendimizi sinirlendiririz ya da karşımızdakine sinir olmamayı başaramayan biziz. Her sözünüz ve davranışınızın sorumluluğunu üstlenin. Ağzı olan konuşsun tamam ama ağız sizin ve ağzınızdan çıkan her sözden siz sorumlusunuz!
- Başkalarının farklı olduğunu kabul etmek yetmez, başkalarına saygı gösterin. Siz kendi yaşamınızdan sorumlu olurken, bu hakkı başkalarına da tanıyın. Başkalarına nasıl yaşamaları gerektiğini söylemeyin. İnsanların sözlerine dikkatle kulak verin. Sürekli eleştirel olmayı bırakın, başkalarında takdir edilecek yanlar arayın. Biraz aradığınızda mutlaka olduğunu göreceksiniz. İnsanları beğenmeniz için onlarla aynı görüşte olmanız gerekmez. Başkalarının yaptığı güzel şeyleri övmesini bilin. İnsanlara iyi şeyler söyleyince, sizin için değerli ve önemli olduklarını belirtince bir şey kaybetmez tam tersine onların gönüllerini kazanırsınız. Kimseye hakaret etmeyin, küçültücü ifadeler kullanmayın. Alay etmekten tümüyle vazgeçin. İnsanları görmezden gelmeyin; görmezden gelmek bazen en büyük hakarete eşdeğerdir. İnsanları başkalarının önünde küçük düşürmeyin. Küçümsediğinizi, umursamadığınızı gösteren el yüz hareketleri, mimikler yapmayın. Üstünlük taslamayın, diş bilemeyin. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun, insanlara, hele hele sevdiklerinize onlar için yapılananlara layık olmadıklarını, aslında onların ölmelerini arzuladığınızı söylemeyin.
- Karşınızdakine saygılı olmak, onlara güzel sözler söylemek, onlardan rahatsız olduğunuzda bunu dile getirmenize mani değildir. Neden rahatsız olduğunuzu açıkça, net olarak ama mutlaka nezaket içersinde söyleyin. Rahatsızlığın öfkeye dönüşmesinin önüne geçmek için ilgisiz görünmelere, saatlerce süren öfkeli sessizliklere son verin. “Şu davranışın beni öfkelendirdi.” demeyi açık ve net ama kibarca söylemeyi başarabilmek, birçok kez öfkenin büyümesinin tek başına önüne geçmeye yeter.
- Kendi görüşlerinizi dile getirirken, başkalarını işe karıştırmayın, “Tüm insanlar senin hakkında böyle düşünüyor.” demeyin, “Ben senin hakkında böyle düşünüyorum.” deyin. “Ben” sözcüğüyle başlayan cümleler, sözünüzün sahibi olduğunuzu, sorumluluğunu aldığınızı gösterdiği gibi karşınızdakini de ciddiye aldığınızın insan yerine koyduğunuzun, aranızdaki görüş farklarını saygıyla karşıladığınızın bir işaretidir. “Ben” diye başlayan cümlelerle küfür etmeden, azarlamadan ve öfkelenmeden yalın gerçeklerle sizi rahatsız eden konuyu, duygularınızı ve isteklerinizi belirtin.
(Bu yazı, Doç. Dr. Murat Beyazyüz ile birlikte yazdığımız Kapı Yayınları’ndan çıkan GEÇİMSİZLER kitabından alınmıştır.)
Eğitim - Sağlık
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.