Öymen, 'Büyük devletlerin derdi demokrasi değil, petroldür"
Öymen, dış politikanın iç politikaya malzeme edilmemesi gerektiğini söyledi
'Büyük devletlerin derdi demokrasi değil, petroldür"
CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, emekli büyükelçi Onur Öymen, Türkiye'nin, ülkesinde veya bölgesindeki ülkelerde hangi sorunlar yaşanırsa yaşansın üstesinden gelebilecek güce sahip bir ülke olduğunu, ancak, verilen mücadele sırasında dış politikanın iç politikaya malzeme olarak kullanılmaması gerektiğini söyledi. Ortadoğu'da yaşanan sorunların temelinde petrol kaynağının yattığını bildiren Öymen, "Büyük devletlerin derdi demokrasi değil, petroldür" dedi.
Onur Öymen, Çukurova Genç İşadamları Derneği'nin (Çukurova GİAD), "Türkiye Geleceğini Konuşuyor" toplantıları kapsamında Onur Öymen, Adana Seyhan Otel'de "Ortadoğu'daki Son Gelişmeler ve Türkiye'ye Yansımaları" konusunda konuştu. Dışişleri Bakanlığı'nda siyaset, planlamada görev alan, Avrupa Konseyi, Kıbrıs ve Nato dairelerinde uzun yıllar görev yapan, aynı bakanlıkta müsteşarlık görevinde bulunan, çeşitli büyükelçiliklerdeki görevinin yanı sıra NATO Daimi Temsilciliği de yapan Öymen, salonu dolduran 500?den fazla kişiye hitap etti. Soğuk savaşın bitmesi, Sovyetler Birliği'nin fiilen yıkılmasının ardından dünyada yeni bir demokrasi dalgasının ortaya çıktığını bildiren Öymen, şöyle dedi:
"Önce Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde baskı rejimi altında yaşamış ülkeler kısa sürede demokrasiye geçtiler, daha sonra AB ve Nato üyesi oldular, sonra Latin Amerika ülkeleri, Uzak Doğu ülkeleri, Afrika ülkelerinin birçoğu demokrasiye geçti. Bütün dünyada demokrasi dalgası yayılırken bir tek istisna oldu o da Ortadoğu. Soğuk savaşın bitmesinin üzerinden 20 yıl geçti, bir tek Ortadoğu ülkesi demokrasiye geçemedi. Bu ülkelerin halkları demokrasi istemiyorlar mı? Bunun sebebi bir kelimeyle ifade edilebilir; petrol. Daima, petrolü üreten veya petrol ulaşım yolu üzerinde bulunan ülkelerdeki hükümetlerin veya rejimlerin, büyük devletlere çok yakın olması istendi. Büyük ülkelerin enerji menfaatleri zarar görmesin diye o ülkelerin demokrasiye geçmeleri engellendi. 1856 yılında İngiliz Başbakanı Lord Palmerston'un dediği gibi. Devletlerin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez menfaatleri vardır. Petrol büyük devletler için o kadar önemli kaynaktır ki bütün ekonomilerinin ve sanayilerinin varlığı düzenli ve güvenli bir şekilde bu petrol kaynaklarına ulaşmaktan geçer. Bir de diyorlar ki, Ortadoğu ülkelerinde, halkı müslüman olan ülkelerde demokrasi olmaz. Türkiye nasıl olmuş. (İstisnadır) diyorlar. Ortadoğu ülkeleri veya dünyanın başka Müslüman ülkelerindeki 1 milyar 300 milyon Müslüman insan hayatlarında hiçbir zaman demokrasiyi göremeyecekler. Niye? Müslümanlık müsait değil demokrasi için diyorlar. Halbuki demokrasi Türkiye'den önce Ortadoğu'ya geçmiştir. Geçmişe bakarsanız demokrasi girişimleri olmuş bu ülkelerde ama bu engellenmiş. Büyük devletlerin derdi demokrasi ve halkların özgür oluşu değil, petroldür. Ortadoğu ile ilgili değerlendirme yapacaksınız petrolü unutmayacaksınız. Bütün dünyanın petrol ve doğalgaz yataklarının yüzde 68'i bu bölgede. Bu son gelişmeleri de bu çerçevede değerlendirmek lazım."
DIŞ POLİTİKA İÇ POLİTİKANIN DIŞINDA TUTULMALI
Bölgede çok önemli gelişmeler yaşandığını kaydeden Öymen, Adana'nın bu gelişmeleri en çok hisseden bölgedeki illerden biri olduğunu, ancak, bölgedeki sıcak gelişmelerin sadece işadamlarını değil, tüm vatandaşları etkilediğini söyledi. Yaşanan olayların büyümemesi, daha vahim boyuta ulaşmamasını dileyen Öymen, Türkiye'nin bütün bu sorunların altından kalkacak birikim, tecrübe ve güce sahip olduğunu kaydetti. Türkiye'nin bölgedeki en güçlü ülke olduğunu vurgulayan Öymen, "Yalnız askeri açıdan değil, ekonomik açıdan en güçlüdür, siyasi açıdan, her açıdan en güçlü Türkiye'dir. Türkiye'yi tehdit ederek hiç kimse bu bölgede hiçbir şey yaptıramaz. İsterse terörü kullansın, isterse başka yöntemleri kullansın, isterse sınır köylerimize mermi atsın, Türkiyeyi bezdirmek, caydırmak mümkün değildir. Ama bu mücadeleyi başarı ile yürütmemizin önemli bir koşulu var, birlik içinde olacağız. Bunu iç politikaya feda etmeyeceğiz. Ciddi ve büyük devletler, dış politikalarını iç politikalarının dışında tutarlar. İç politika çekişmelerine malzeme yapmazlar. Bu konuda birlik içinde olacağız. İktidarı, muhalefeti, basını, sivil toplum örgütleri herkes, Türkiye'nin çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapacak. İktidarla muhalefet ülke çıkarları söz konusu olduğu zaman masaya oturmasını bilmeli" diye konuştu.
TÜRKİYE ÇATIŞMALARA SÜRÜKLENMEMELİ
Türkiye'nin dış politikada her zaman en kötü senaryoya göre hazırlıklı olması gerektiğine de dikkat çeken Öymen, WiliLeaks belgelerinden de söz ederek, "Bence bu belgelerin en önemlisinden hiç kimse bahsetmedi. 2010 yılı şubat ayında ABD Savunma Bakanı, bizim Milli Savunma Bakanımızla görüşüyor. Birçok şey görüşülüyor. Bir de, (Eğer İran bugünkü nükleer silah üretme faaliyetini sürdürürse İsrail'in saldırması kaçınılmaz ve Türkiye meydana gelecek çatışmanın dışında kalamaz. Askeri açıdan hazırlanın) diyor. Bizim bunları çok iyi bilmemiz değerlendirmemiz lazım. Bunlar inşallah olmaz, ama olabileceğini düşünmemiz lazım. Hiçbir şey yapmazsanız bile Ortadoğu'daki, özellikle son günlerde Suriye'deki çatışmalara sürüklenmeyeceksiniz. Türkiye'deki en kötü senaryo bu çatışmalara sürüklenmektir. (Gerekirse savaşırız) demek kolay da bunun sonuçlarına katlanmak lazım. Bunun bedeli ne olur düşünmek lazım" dedi.
TİCARİ HAYAT DURDU
Öymen'e teşekkür eden Çukurova GİAD Başkanı Ömer Faruk Sakarya da, ders müfredatlarında sürekli Türkiye'nin jeopolitik öneminin anlatıldığını, 1'inci Körfez Savaşı sırasında Adana'da İncirlik'ten füze fırlatıldığında ülkemizin jeopolitik öneminin çok daha iyi görüldüğünü söyledi. Türkiye'nin bölgenin en önemli ülkesi olduğuna dikkat çeken Sakarya, "Bu bölgeye en hakim noktada en önemli kent de Adana. Adana'nın önemi, etkinliği tartışılamaz. Adana'dan birçok ihracat gerçekleştiriliyor. Ortadoğu'da Suriye'de, Irak'ta, diğer ülkelerde meydana gelen değişiklikler bizlerin hayatını etkiliyor. Bunlardan birisi ticari hayatımızı etkiliyor. Biz işadamlarını en çok bu açıdan ilgilendiriyor. Ticari hayattan baktığımızda bugün Adana'daki, Hatay'daki, Şanlıurfa'daki, Gaziantep'teki işadamları maalesef büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Ticarette adeta durma noktası yaşanıyor. İşadamlarımız ihracat yapmakta, mal göndermekte sırkıntı çekiyorlar. Sadece Suriye değil, Suriye'nin ötesindeki ülkelere ürün göndermekte sıkıntı çekiyoruz. Dolayısıyla Ortadoğu bizi etkiliyor. İstihdamından, ihracatına, kârından zararına vergisine kadar. Mersinli işadamları Suriye'deki kapının açılmasıyla turizm alanında çok müthiş bir gelişme yaşadılar. Ama ne yazık ki Suriye'de çıkan gerginlikler şu anda yatırımda olan birçok işadamını olumsuz yönde etkiledi. O yüzden sadece Suriye'de olan bir sıkıntı, Suriye'nin kendi içinde olan bir sıkıntı bizim ülkemizi, bölgemizi hemen yakın zamanda bu kadar etkiliyorsa, yarın bir gün bir müdahale olduğunda, ciddi savaş ortaya çıktığında ülkemizi ne kadar etkileyeceği aşikardır. Bir savaşın bu ülkeye neler kazandırıp neler kaybettirebileceğini geçmişte biz yaşadık. Bu ülke bir birlik olarak ulusal egemenlik savaşından çok büyük zorluklardan galibiyetle çıktı ve çıktığı günden bu yana biz bütün dünya ülkeleriyle barış içerisinde, dostluk içerisinde yaşıyoruz ve biz bu dostluk ve barış ortamının sürmesini istiyoruz, arzuluyoruz. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, (Yurtta sulh dünyada sulh) demiştir, bu sağ duyulu bir ülkenin sağ duyulu vatandaşlarının da şu anda en büyük temennisidir" diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.