Onlara Merhametle Yaklaşın!

Onlara Merhametle Yaklaşın!
 Cenâb-ı Hak buyuruyor:?O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından...

 

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

?O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.? (Âl-i İmrân, 159)

 

Rasûlullah (sav) buyurdular:

?Allah Rafîk?tır (rıfk sâhibidir), rıfkla (yumuşaklıkla) muâmeleyi sever. Sertliğe ve diğer şeylere vermediği sevâbı, rıfkla muâmeleye verir.? (Müslim, Birr, 77)

 

Süheyl İbn Amr (ra)  İslâm'la buluşması şöyle olmuştur:

Mekke fethedilmişti. Müşrikler Kâbe?ye sığınmışlardı. Rasûl-i Ekrem (sav) doğup büyüdüğü o şerefli şehre bir Fatih olarak tekrar dönmüştü. Müşrikler şaşkın şaşkın acaba bugün ne olacak? Muhammed (sav) onlara nasıl davranacak? Müslümanlara yaptıkları zulüm ve işkencelerin karşılığında ne göreceklerdi. Bu duygular altında ezilmiş bir halde neticeyi bekliyorlardı.

Âlemlere rahmet olan, merhamet ve şefkat pınarı Efendimiz (sav) bütün Kureyş halkını gözleriyle süzdükten sonra "Ey Kureyş topluluğu! Benden ne umarsınız? Size nasıl davranacağımı beklersiniz?" diye onlara bir soru yöneltir. Kendilerinin muhatap kabul edilmeleri onlarda bir rahatlık meydana getirir. Süheyl İbn Amr öne çıkar ve: "Senden hayır umarız, kerem sahibi kardeş ve kerem sahibi kardeş oğlu!" diye cevap verir. Merhamet pınarı Efendimiz, dudaklarında parlayan bir tebessümle "Gidiniz... Serbestsiniz" buyururlar.

Evet bu sözler duyguları canlı olanları canından vuran, kendi isteğiyle boyun eğdirip teslim alan, o engin affın ve müsamahanın en güzel neticesiydi. Asalet ve yücelik dolu bu tavır Süheyl İbn Amr gibi bir çok müşrikin inatçı, inkarcı duygularını adeta eriterek onların İslâmla şereflenmesine vesile olmuştur.

Süheyl İbn Amr (r.a.) huzur dolu yeni bir dünyaya kavuşmanın aşkıyla devamlı Kuran okuyor, Allah korkusundan devamlı ağlıyor putların önünde geçirdiği günlere ısrarla tevbe ediyor, namaz üstüne namaz kılıyor, oruç üstüne oruç tutuyordu. İslâm onu, cömertliğiyle, namazı, orucu, sadakasıyla yeniden işlemişti. Adeta canına yeni can getirmişti.

İradelerin sarsıldığı, herc ü mercin ortalığı sardığı bir sırada İslâm da sebatın, imanda kararlılığın bir yansıması olarak Süheyl (ra) Mekke'deki müslümanların karşısına çıkar. Açık ve net bir ifadeyle onları şu hitabesiyle sükûnete davet eder: "Ey Kureyş cemaati! Sakın siz iman edenlerin sonu, irtidad edenlerin de önü olmayınız. Vallahi bu İslâm dini, Ay ve Güneşin doğup batışındaki seyri gibi beşeriyyeti aydınlatarak devam edip gidecektir. Mü'minlerin Ona karşı vazifeleri onun yolunda yürümeleridir." Hz. Ömer (ra)'i memnun edecek hitabe böylece gerçekleşmişti. (Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1993-Aralık)

 

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah?ın En Güzel İsimleri)

el-Latîf: Sonsuz lütuf be kerem sahibi, bütün işleri en ince teferruatına kadar bilen, her şeyin derinliğine nüfuz eden, mahlûkatının ihtiyaçlarını en ufak detayına kadar bilen ve en mükemmel şekilde karşılayan, ince, sezilmez yollarla kullarına çeşitli faydalar ulaştıran demektir.

 

Kısa Günün Kârı

İnsanlara karşı merhametli davranırsak onları kazanabiliriz.

 

Lügatçe

müsamaha: Hoşgörü.

herc ü mercin: Kargaşa, karmakarışık, altüst.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.