Nurettin Topçu ve Hareket Felsefesi
Cumhuriyet tarihinin önemli fikir adamlarından biri olan Topçu, 1909'da İstanbul Süleymaniye'de dünyaya geldi.
Topçu'nun Erzurum'da hayvancılık ve tahıl işleriyle uğraşan babası Ahmet Efendi, İstanbul'a giderek, Çemberlitaş'ta kasap dükkanı işletti.
Kimlikteki adı Osman Nuri olan ve İstanbul'un tarihi semtlerinde yetişen Nurettin Topçu, Bezmialem Valide Sultan Mektebi ile Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi'nde okudu.
Nurettin Topçu, o dönem küçük bir sandıkta kitap ve gazete biriktirirken, öğretmeni Nafiz Bey sayesinde Mehmet Akif Ersoy sevgisi ve hayranlığı kazandı.
Bir süre Vefa Lisesi'nde okuyan, 1928'de İstanbul Lisesi'ni bitiren Topçu, aynı yıl Fransa'ya gitti. Usta kalem, hem Fransızca öğrenmek hem fark derslerini tamamlamak için Aix Lisesi'ne başladı. Buradan mezun olduktan sonra Strazburg Üniversitesine geçerek felsefe öğrenimi gören Topçu, felsefe, ahlak, psikoloji, sanat felsefesi, tarih, mantık, sosyoloji, arkeoloji alanlarında eğitim aldı.
Sorbonne'da felsefe doktorası veren ilk Türk
Felsefe doktorasını 1934'te Sorbonne Üniversitesinde (Paris Üniversitesi) veren Topçu, Türkler arasında ahlak üzerinde çalışan ilk öğrenci ve Sorbonne'da felsefe doktorası veren ilk Türk oldu.
Fransa'da 6 yıl süren eğitimin sonunda verdiği doktora tezi, "İsyan Ahlakı" adıyla Türkçeye çevrildi.
Başarılı edebiyatçı, Fransa'da 1934'te, Türkiye'de ise 1990'da Kültür ve Turizm Bakanlığınca yayımlanan başarılı çalışmasından dolayı üniversiteden altın saat, Amerika ve Kuzey Amerika'ya seyahat gibi ödüller kazansa da hiçbir ödülü kabul etmedi.
Ödüllerin yerine Sorbonne Üniversitesinin giriş ve çıkış kulelerinde 24 saat Türk bayrağının asılmasını isteyen Topçu'nun bu isteği üniversite yönetimi tarafından yerine getirildi.
Nurettin Topçu'nun Avrupa'daki hayatı okul, ev, kütüphane arasında geçti. Bu sırada Sosyoloji Cemiyeti'ne girerek, derneğin yayın organında felsefi yazılar yayımladı.
Topçu'nun fikirlerinde Maurice Blondel etkisi
Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan, Besim Darkot gibi o yıllarda Fransa'da bulunan Türk öğrencilerle tanışan yazær, öğrencilik yıllarını Remzi Oğuz Arık ve Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu ile geçirdi.
Hareket felsefesinin kurucusu Maurice Blondel ile tanışması, Topçu'nun fikirlerinin olgunlaşmasında önemli bir rol oynarken, usta yazar etkisinde kaldığı felsefenin kavramlarını ve metodunu kullanarak ahlak sorunlarına kendi kültürü açısından baktı.
Dr. Adnan Adıvar'ın Türkçe dersi verdiği tasavvuf tarihçisi, Hallac-ı Mansur mütehassısı Fars kökenli yazar ve şair Luis Massignon ise daha sonra bu dersi Topçu'dan almaya başladı.
Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin Rumi'nin düşüncelerinden de etkilenen Topçu, Sorbonne'da başladığı Bergson üzerine çalışmasıyla doçent unvanı aldı. Doçent unvanına ve İstanbul Üniversitesi'nde iki yıl eylemsiz doçent olarak çalışmasına rağmen kendisine üniversitede kadro verilmedi.
Düşünsel ve kültürel alanda çalışmalarının bir bölümünü, kuruluşuna da katıldığı Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Derneği, Milliyetçiler Derneği ve Anadolu Fikir Derneği'nde sürdüren Topçu, Türkiye'ye döndükten sonra Galatasaray Lisesi başta olmak üzere farklı liselerde öğretmenlik görevi yürüttü.
Toplam 40 yıl öğretmenlik yapan Topçu, 1960 ihtilaline kadar Robert Kolejinde tarih, İstanbul İmam Hatip Okulu'nda psikoloji, felsefe ve dinler tarihi dersi verdi.
Nurettin Topçu, vatani görevini 6 Mayıs 1936 - 31 Ekim 1937'de levazım asteğmeni olarak, İstanbul Hasköy'de tamamladı. TBMM'nin birinci dönem muhalif milletvekillerinden aynı zamanda aile dostları Hüseyin Avni Ulaş'ın kızı Fethiye Hanım ile Topçu, kısa süren bir evlilik yaptı.
1939'da "Hareket" dergisini çıkarmaya başladı
Çocukluk arkadaşı Sırrı Tüzeer vasıtasıyla Nakşi şeyhi Abdülaziz Bekkine Efendi ve Nakşi Hasib Efendi ile tanışan ve Abdülaziz Efendi'ye intisab eden yazar, düşünce dünyasına yeni bir yön veren şeyhinin ölümünden duyduğu büyük acı ve uğradığı yıkımı, "Taşralı" kitabındaki "Yıldırım'ın Huzurunda" başlıklı yazısıyla anlattı.
Topçu, Celal Ökten'den de İslami ilimler yönünden faydalandı ve daha sonra İmam-Hatip okullarının kuruluşunda programların hazırlanmasında Celal Hoca ile mesai arkadaşlığı yaptı.
Hareket felsefesinden esinlenerek 1939'da "Hareket" dergisini çıkarmaya başlayan Topçu, bir ekol oluşturdu ve hareket felsefesini Türk okurlarına tanıttı. Topçu, eğitim ve öğretime katkısını öğretmenlikte bırakmayıp felsefe, sosyoloji, psikoloji, mantık ve ahlak dersleri için ders kitapları da yazdı.
"Anadoluculuk" düşünce hareketini savundu
Usta yazar, Anadolu coğrafyasında yaşayan herkesi merkeze koyan "Anadoluculuk" düşünce hareketini savundu, kadim İslam ve Türk tarihini, tasavvufu ve modern dönemdeki sosyolojik gerçekliği eserlerinde tahlil etti.
Anadolu toprağına ve Türk tarihine sıkı sıkıya bağlı bir milliyetçilik anlayışı geliştiren Topçu, milliyetçiliğin "devirlerin tahakküm sermayesi olan siyasi hezeyanlardan sıyrılması" gerektiğini savunurken, "Hareket, Allah'la insanın terkibidir" sözünü ölçü alarak, eğitimden ekonomiye, ahlaktan politikaya, felsefeden bilime, insanı ilgilendiren her alanda yazılar yazdı.
Nurettin Topçu, 1960 ihtilalinin ardından Ali Fuat Başgil'le Adalet Partisi'nin kuruluş çalışmalarına katılıp 1961 seçimlerinde Konya'dan aday gösterildi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Başgil'e gösterilen muamele nedeniyle ve Süleyman Demirel'in parti başkanlığına getirilmesinin ardından bu çevreyle ilişkisini kesti.
İstanbul Erkek Lisesi'nden 1974'te emekliye ayrılan ve düşüncelerini sergilediği "Hareket" dergisini 1975'e kadar aralıklarla yayımlayan Topçu, dergide yayımlanan "Çalgıcılar" başlıklı yazısıyla sürüldüğü Denizli'de Said Nursi ile tanıştı ve onun tüm mahkemelerini takip etti.
Fikirlerinin temel dinamiği İslam'a bağlılığı oldu
Usta yazar, Medeniyeti "İnsanlığın muayyen tarihi devirlerinde bir zümre cemiyetin benimsediği vasıtalarla çalışarak ortaya koyduğu ve yaşattığı teknik eserlerin ve yaşayış şekillerinin bütünü", kültürü ise "Bir cemiyetin kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünü" olarak tanımladı.
"İsyan"ı da "insanı Allah'a götürecek yolları tıkayan her şeye başkaldırı" olarak tanımlayan Topçu, Batıcılığın ve Batılılaşma çabalarının taklitten öteye gidemeyişinin nedenini kültür ile medeniyetin birbirine karıştırılmasında gördü.
"Hareket", "irade" ve "isyan" Topçu'nun düşünce dünyasının temel kavramlarını oluştururken Cumhuriyet devri Türk felsefecileri ve aydınları arasında ahlak konusunda en çok metin kaleme alan ve bu sahadaki vurgularını bütün hayatı boyunca ısrarla sürdüren yine Topçu oldu.
Nurettin Topçu, ilk yazılarından itibaren bütünlüğü olan çok taraflı bir fikir mücadelesi yürüttü, bir taraftan da Osmanlı-Cumhuriyet modernleşmesini hesaba katıp onu aşmayı hedefleyerek tenkitçi bir bakış açısıyla "yeni bir insan", "millet", "devlet modeli" keşif ve inşa etmeye çalıştı.
Şiirlerini, Nizam Ahmed imzasıyla yayımlayan usta kalem, 1975'in nisan ayında pankreas kanserine yakalandı, 10 Temmuz'da yaşamını yitirdi. Topçu, İstanbul'un Fatih ilçesindeki Kozlu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
"Topçu hem yerli hem evrensel bir düşünce ve hareket yolu açtı"
Nurettin Topçu'yu "Cumhuriyet dönemi Türkiyesi'nin kalbi ve ruhu" olarak tanımlayan Mehmet Kaplan, vefatının ardından Topçu için, "Ben onda Yunus Emre'nin çağın felsefesiyle yoğrulmuş büyük bir temsilcisini buldum. Hiç şüphe etmiyorum ki öbür dünyada yöneldiği yer Mevlana ve Yunus Emre'nin yanıdır." ifadelerini kullandı.
Topçu'nun, medeniyet ve teknik hakkındaki görüşleriyle demokrasi tahlillerini bugün ve yakın gelecek için oldukça önemli bulan Ezel Erverdi, "Hareket" dergisinin Topçu'nun vefatının ardından 1982'ye kadar yayınlanmasını sağladı.
Hayatı boyunca mücadeleci yapısıyla öne çıkan ve birçok usta ismin düşünce dünyasına büyük katkıda bulunan Topçu'ya dair yazar Mustafa Kutlu birkaç ay önce gerçekleştirdiği röportajında, şunları anlattı:
"Nurettin Topçu'ya her zaman yakınlık duydum. Liseden itibaren hissiyatımda hak, adalet duygusu vardı. Bu topraklara ayak basan, esas itibarıyla bu toprakların nomosu sayılan, Türkiye'nin tek filozofu Nurettin Topçu, beni çok allak bullak etmiştir. 'Hareket' dergisindeki yazıları beni çok etkilemiştir. Dolayısıyla esas itibarıyla Nurettin Topçu, benim düşünce çizgimi tayin etmiştir. Son yazdığım 'Kalbin Sesi' kitabı da Nurettin Beyin fikirlerinin bir şekilde neşvünema bulması, yeniden yorumlanmasıdır."
Topçu'nun öğrencilerinden olan ve "İsyan Ahlakı Peşinde ve Nurettin Topçu Albümü'' başlıklı bir kitap hazırlayan Prof. Dr. İsmail Kara ise bir söyleşisinde şu değerlendirmelerde bulundu:
"Nurettin Topçu, hayatının hiçbir döneminde ideologluğa yönelmedi, aforizmalarla, slogan değeri yüksek ama arkası boş cümlelerle yol almayı benimsemedi. Bu sayede dergi, katılmaya ve paylaşmaya, birlikte hareket etmeye açık hale geldi. Herhalde bu sayede farklı bir mektep olabildi. Ama büyük kalabalıklara hitap etmeyi öne alan, onları etkilemeye çalışan, siyasi hareketlenmelere teşne bir yapısı hiç olmadı. Hatta bunlara hayli mesafeli, bazen da karşı durduğu bile söylenebilir. Soğuk savaş sonrası dönemde ve Demokrat Parti iktidarı ile milliyetçi, muhafazakar ve mütedeyyin kesimlerin kolaylıkla ABD çizgisine ve kapitalist dünya görüşüne doğru hareket etmesine, siyasi merkezle uzlaşmasına, kalkınmacı, sanayileşmeci, maddiyatçı olmasına karşı çıkması da bunun bir uzantısı."
"Vefa" ödülüne layık görüldü
Merhum Nurettin Topçu'ya, 2017'deki Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nde, "İnsanın var oluşunu sadece et, kemik, kan ve maddeden ibaret görmeyip ruhun derinliklerine inen, isyanın da bir ahlakı olduğunu ve bireyin toplumda bir ahlak nizamı çerçevesinde kendine yer edineceğini anlatan, bu millete Anadolu irfanının kıymetini ve düzen kurucu ahlakını kuşanmayı telkin eden, kadim İslam ve Türk tarihini, tasavvufu ve modern dönemdeki sosyolojik gerçekliği tahlil eden eserleri" dolayısıyla "Vefa" ödülü verildi.
Ezel Erverdi ve İsmail Kara tarafından Topçu'nun daha önce küçük kitap halinde basılan çalışmalarının yanı sıra makaleleri de taranarak, kitaplara girmemiş yazılarının tasnifiyle bütün eserleri yeniden düzenleniyor.
Deneme, inceleme, öykü, roman, çeviri ve ders kitapları kaleme alan Topçu, ardında "İsyan Ahlakı", "Yarınki Türkiye", "İslam ve İnsan", "Ahlak Nizamı", "Ahlak", "Devlet ve Demokrasi", "Mevlana ve Tasavvuf", "Kültür ve Medeniyet", "Türkiye'nin Maarif Davası", "Taşralı", "Bergson", "Mehmet Akif", "Büyük Fetih" gibi birçok eser bıraktı.
Usta yazarın tüm eserleri, Dergah Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturuluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.