Nevzat Tarhan: “Bilim ve din bir sentez halinde öğretilmeli”

Nevzat Tarhan: “Bilim ve din bir sentez halinde öğretilmeli”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hayatta anlam arayışında bir dış güce ve yaratıcıya olan inancın önemini de vurguladı.

Bilim ve dinin bir sentez halinde öğretilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gençlerin zihninde bu iki kaynağın birbirinin alternatifi değil, din ve bilimin birbirinin tamamlayıcısı olduğu görülmesi gerekiyor. Biz inançla ilgili soru işaretlerini gidermeden onun üzerine ahlak, karakter inşa edemeyiz” diye konuştu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hayatta anlam arayışında bir dış güce ve yaratıcıya olan inancın önemini de vurguladı.

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen IV. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi, ülkemizden ve dünyadan alanında uzman konuşmacıları bir araya getiriyor. Kongreye Türkiye’den 30, Hollanda, Kanada ve Amerika’dan üç üniversite olmak üzere 33 farklı üniversiteden 83 bilim insanı katılıyor. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ahmet Yakupoğlu Amfisinde gerçekleştirilen kongreye katılımcıların bir kısmı pandemi önlemleri kapsamında çevrimiçi olarak katıldı.

“500 senedir İbn-i Sina çıkaramadığımızı sorgulamadıkça ilerleyemeyiz”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, online olarak katıldığı programda “İleri Yaşlarda Varoluş Bunalımı” başlıklı konuşmasında ezber bozmak istediğini belirterek kendisinden önce söz alan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın konuşmasının dikkat çekici olduğunu söyledi.

Konuşmacıların İslam bilimcileri ve alimlerinden, medeniyete yaptıkları katkılardan bahsettiklerini belirten Tarhan, “Ama 500 senedir bir İbn-i Sina çıkaramadık. Bunu sorgulamadıkça biz ilerleyemeyiz. Bu nedenle bunu neden çıkaramadığımızı sorgulamamız gerekiyor. Özeleştiri yapabilmemiz gerekiyor. Din Öğretimi Genel Müdürü din ve ahlak eğitimiyle ilgili çok değerli çalışmalardan bahsetti fakat bu neden gençler arasında karşılık bulmuyor? Diyanet İşleri Başkanımız buradan çıkan fikirlerin gençler tarafından karşılık bulması gerektiğini söyledi. Şu andaki gençler namazın nasıl kılınacağını öğrenmek istemiyor. Neden namaz kılacağını soruyor. Bu sorulara bizlerin cevap vermesi gerekir. Biz şu anda alternatif bir bilim alanı açtık. Bilimlerin varoluşla ilgili ve özellikle de materyalist sistemin bize sunduğu varoluş fikirlerinin tükendiğini ve cevap veremediğini görüyoruz. Yaratılışla ilgili böyle bir durumda bilime malzeme sunmamız gerekiyor bizim. Bu malzemeyi sunmak bu kongrenin görevi olduğunu düşünüyorum” dedi.

“Geçmişten ders alınması gerekiyor”

Din ve bilim ayrımı konusunda geçmişten ders alınması gerektiğini de belirten Tarhan, “Din ayrı bir alan, bilim ayrı bir alan algılayışı Osmanlı’nın son döneminde iki tip insanın yetişmesine sebep oldu. Medrese dini yüceltiyordu, mektep pozitif bilimleri yüceltiyordu. Zamanın ruhunu ehl-i mektep yakaladığı için Abdülhamit’in o kadar hizmetine, ürettiği imar faaliyetlerine, oluşturduğu kuvvet ordusuna, hazineyi iflastan kurtarmasına rağmen 11 senelik savaş sonucunda yetiştirilen gençler onu yıktı. İkinci nesil, Osmanlı’yı yıktı. Demek ki bizim o nesilde yapılan hataları yapmamamız gerekiyor. Gençlerin zihninde bu iki kaynağın birbirinin alternatifi değil, din ve bilimin birbirinin tamamlayıcısı olduğu görülmesi gerekiyor. Bunu Diyanet İşleri Başkanından duymak çok kıymetli. Çünkü birçok ilahiyatçı hocalarımız bu konuda Diyanet İşleri Başkanımız gibi düşünmüyor. İlm-i kelam konusu havas arasında konuşulur diyorlar, bu konuların gençlere ve halka anlatılması gerektiğini düşünmüyorlar. Hâlbuki biz inançla ilgili soru işaretlerini gidermeden onun üzerine ahlak, karakter inşa edemeyiz. İnsanların inanç temelindeki soruları çözmek gerekiyor. Yaratılışla, varoluşla ilgili ‘Niçin varım, hayatın anlamı nedir?’ sorularına cevap bulmadan çözüm üretmeye çalışırsak günümüzdeki gençleri kaybederiz, zaman ve enerji kaybına da sebep oluruz” uyarısında bulundu.

“Kâinat kitabının ayetleri hakikate götüren yol”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanları hakikate götüren dört yol olduğunu belirterek “Biri deney ve gözlem. İkincisi akıl yürütme yöntemleri. Üçüncüsü rasyonalist etki. Dördüncüsü inançlar. Deney ve gözlem şu anda bilimsel metodoloji olarak kullanılıyor. Burada konuşmacılar çok güzel bir noktaya temas etti. Bizim üç alanda ayet bulup çıkarmamız lazım. Kuran-ı Kerim’in ayetleri,  Kâinat kitabının ayetleri bizi hakikate götüren yol. Bilimdeki kanıtlar da bizi hakikate götürüyor. Bunların tamamı bilimdir. Bilim denildiği zaman dinin dışında zihin haritamızda dini bilgileri bilim olarak kabul etmeyen bir eğitim sistemimiz var şu anda. Okullarda öğrencilere öğrettiğimiz din iyidir, faydalıdır ama bilime aykırıdır diyen dini bir bilim olarak görmeyen anlayış var. Eğitim sistemimizde bu anlayış değişmeden bizim burada yapacağımız bütün ahlaki, karakter inşasıyla ilgili eğitimlerin hepsi havada kalır. Çünkü bilgiyi insanların beynine kaydetmesi için onu bu dört yolla kanıtlaması gerekiyor” dedi.

“Varoluş bilinci ileri yaştaki sorunlara çözüm için önemli”

İleri yaştaki sorunlara çözüm bulmak için varoluş bilincinin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Din ve bilim sentezini yaparsak oradaki kâinat kitabını doğru okuruz. Olayları daha doğru okuruz. Diyanet İşleri Başkanının açıklamasını o nedenle önemli gördüm. Şu anda bizi Allah’a götüren iki önemli kaynaktan bahsediliyor. Birinci kaynak Kuran-ı Kerim. İkincisi peygamberimiz (SAV). Üçüncü kaynak kâinat kitabı. Kâinat kitabını şu ana kadar dini literatürde kaynak kitap olarak kullanmıyorduk. Kâinat kitabı da Allah’a götüren yollardan bir tanesidir. Bunu okuduğumuz zaman insan orada huzur bulabiliyor. Huzur ve esenlik için hayatın teselli gücünü bu şekilde yakalamış oluyor insan” diye konuştu.

“Tevhit inancı akla en yakın inanç sistemidir”

Prof. Dr. Tarhan, derin insani bilgeliğin önemli olduğunu belirterek “Varoluş, bir dış irade sonucudur. Varoluşunu tesadüfe bıraktığın zaman bunalımdan kurtulmak mümkün değil. Ama hayatı bir dış iradeye bağlı olduğuna inanırsa ve tevhit inancıyla.  Tevhit inancı çünkü akla en yakın inanç sistemi. Diğer doğa dinleri, mistisizmi yücelten inanışlar Batı zihnini ikna etmiyor. İnsanın hayattaki görevi ruhunu olgunlaştırmaktır. Bu iyi insan olmakla olur. İyi insan olmak da varoluşumuzun kirasını ödemektir. Erdem sadece erdem değildir. Çözüm olarak doğru Allah tasavvurunun öğretilmesi gerekiyor. Yani Allah tasavvurunu kavramını iyi bilmezse kilisenin öğretisi olan Allah tasavvuru bilimse zannedilen Allah tasavvuru. Hâlbuki doğru Allah tasavvuru tevhitle tanımlanmış Allah tasavvuru. Bu dünyayı fiilen değil kalben terk edebilmek. Şu anda sekülarizm sadece dünyada var gibi yaşa diyor. Allah’a inanıyoruz ama güvenemiyoruz. Bu demektir ki inancımızda yanlış bir şey var. Bilim dünyası sebepleri putlaştırmış durumda. Sebepler yazılı metinlerdi, canlı değildi ki bunlar. Bunları putlaştırmamak gerekiyor. Allah’ın sıfatlarını bilmek ama marifetullah eksikliğinin bilinmesi gerekiyor. Gerçek imanın getirdiği iç huzurun hissettirilmesi gerekiyor ” diye konuştu.

“Müslüman çok ama mümin az”

İleri yaşlardaki insanların dindarlaşma süreci olduğunu belirten Tarhan, “İleri yaştaki hakperest insanlar hemen dindarlaşıyor. Allah’ı keşfediyorlar. O nedenle bizim dijital platformlardan faydalanarak hakikatleri insanlığına anlatmamız gerekiyor. Sahte dindarlara ve gizli şirke tavır almak gerekiyor. Dünyada şu anda Müslüman çok ama mümin az. Gerçek müminlerin ortaya çıkması için çözüm üretmemiz gerekiyor“ dedi.

“Yaratıcıya olan inanç çok önemli”

Tarhan, hayatta anlam arayışında bir dış güce ve yaratıcıya olan inancın önemli olduğunu da kaydederek “Bu yoksa her şey boşa gidiyor. Eğer kişi, bir dış güce ve yaratıcıya inanıyor ve sığınabiliyorsa, bu sağlam inanç varsa, dinin teselli gücü varsa kişi bütün sorularına cevap bulmuş gibi, bütün ihtiyaçları karşılanmış, bütün istekleri giderilmiş gibi ve bütün evrenle bütünleşmiş gibi bir duygu yaşıyor ve bu sırada beyne mutluluk hormonu salgılanıyor. Modernizm bizi yaratıcıya bağlamak yerine paraya bağlıyor, geçici kontrol edemeyeceğimiz şeylere bağlatıyor” diye konuştu.

“Ölüme verilen anlamı değiştirmek gerekiyor”

Yaşlanma psikolojisine değinen Prof. Dr. Tarhan, yaşlanma döneminde ölüme verilen anlamın değiştirilmesi gerektiğini belirterek “İnsanların gençlikteki birçok kazanımları var. Ama hastalıklar var. Yaşlanıldığında ölüm korkusu, yalnızlık, yetersizlik ve güçsüzlük var.  Yaşlılık psikolojisi demiyoruz, yaşlanma psikolojisi diyoruz. Çünkü insan doğduğu andan itibaren yaşlanmaya başlıyor ve insanın genetik yapısında programlanmış hücre ölümleri var. Ölüm kaçınılmaz bir gerçek. Belli bir zaman geldiğinde her hücre kendi kendine bitiriyor. Bu nedenle ölümü, bir düşman gibi görmek değil, ölüme verilen anlamı değiştirmek çok önemli” diye konuştu.

“Pandemi, Batı’daki manevi krizi hızlandırabilir”

 Batı dünyasının şu anda teknolojisindeki başarısına, maddi refahına rağmen manevi olarak kötü durumda olduğunu belirten Tarhan, “Hele ki Covid-19’dan sonra iyice zor duruma girdi. Batının medeniyet krizi çökmeye başlayacak. Bu salgının Batı medeniyetindeki manevi krizi hızlandırma etkisi yapacağını düşünüyorum. Bunun nedenlerini araştırmaya başlayacaklardır. Bu bize alternatif sunma fırsatı verecek. Ruhsal hastalık pandemisi ile ilgili resmi açıklamalar başladı. Depresyonla birlikte birçok hastalık zirve yapacak” dedi.

Kuran-ı Kerim tilaveti ve tasavvuf müziği konseri ile başlayan kongrenin açılış konuşmalarını Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şahmurat Arık ve Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal yaptı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, konuşmasında kongrede insanlığın yanıt aradığı sorulara cevapların yanı sıra özellikle gençlerin ufkunu açacak tebliğlerin ortaya çıkacağına inandığını söyledi. Erbaş, dine karşı çıkan anlayışla mücadele edilmesinin zorunlu olduğunu kaydetti.

 Kütahya İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş, Kütahya Belediye Başkanı Prof. Dr. Alim Işık, MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Ak Parti Kütahya Milletvekili Ceyda Çetin Erenler, Kütahya Valisi Ali Çelik’in açılış konuşmalarını yaptığı kongrenin açılışında Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, “Din ve Ahlak Eğitiminin Dünü ve Geleceği” başlıklı bir konuşma yaptı.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.