Mustafa Yürekli: Yolun sırrını yürüyen bilir

Mustafa Yürekli: Yolun sırrını yürüyen bilir
"Tarihin biçtiği, coğrafyanın biçtiği ve kaderin biçtiği, üç rolü kavrayamayanlar çelişkilerden bir türlü kurtulamayacaklarından zamanın gergefinden asla Müslüman bir kimlikle çıkamayacaklar.."

Yolun sırrını yürüyen bilir

Tarihin biçtiği, coğrafyanın biçtiği ve kaderin biçtiği, üç rolü kavrayamayanlar çelişkilerden bir türlü kurtulamayacaklarından zamanın gergefinden asla Müslüman bir kimlikle çıkamayacaklar.

Hilal Haç Savaşı’nın ateş hattı olan bu topraklarda hakikate taraf olmak için ihlasla sürekli ihsan makamında kalmak sonra da ayık, diri ve tutarlı olmak iki ilkedir. Tarih kendini yeniden yazma hakkını ancak sıddiklere ve salihlere verecektir. Bugünlere o bir avuç salihin duasıyla geldiğimizi unutmamak gerekir.

Sürekli değişen tarih şartları karşısında konjonktürel olanın tuzağına düşmeden istikameti koruyarak yol alabilmek, yolda savrulmadan Hak ve hakikate taraf olabilmek ancak inandıkları uğruna uzun yol yürüme sırrına mazhar olanların harcıdır.

Uzun ve çetin yollar, yüzyıllardır sırlarını sadece yürüyenlere verir. Her yol, yolcusuna bir meşakkat, bir murat ve bir durak verir.

Durak, nefeslenmektir. Hem iktidar, makam, şeref ve izzettir hem de eş, aile, dostlar ve helal rızıktır. Darülislam bir asırdır batıdan doğuya küffarın ayakları altında kalmıştır. Meşakkat, mücadeledir; batılın karşısında, dünya güçlerinin karşısında direnmektir; içeride nefis, dışarıda ise açık, gizli şer odakları sürekli saldırıdadır.

Murad da ermek için vardır, menzildir, varılacak yerdir; insan, tüm varlığıyla neye bağlanmışsa murat orada gizlidir. Müslüman için murad, cennettir, Cemalullah’tır.

Marifet, doğru yola koyulmak, iyilik aksiyonuyla zamanda ve mekanda doğru konumlanmaktır. Yanlış yerde duranlar için zaman tarihsel bir felaket olacaktır.

Bu ülkede sürekli değişen zeminleri okuyamayanlar, dalgalanıp duran toplumsal, ekonomik ve siyasal koşulları doğru kavrayamayanlar, kıblesini de koruyamazlar. Kıblesini şaşıranlar ise, mutlaka pozisyon hatası yaparlar ve meşruiyet konusunda sıkıntı yaşarlar, yara alırlar.

Hayatını, miladi takvim ve kol saatiyle keyfi şekilde biçimlendirenler, gelişim psikolojisinin önüne koyduğu çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık evrelerinden müteşekkil ömür şablonuyla dünya macerasını tamamlayıp hakikatten habersiz toprağa girenler, kapandıkları “benlik zindanları”ndan zorunlu olarak çıkıp mezarlarını pişmanlık ve hüsran köşesi haline getirmiş olurlar.

Oysa zamanda doğru konumlanmayla ve İslam tarihinin imbiğinden geçmiş bilinçle, kendini hakikatten yana konumlayabilenler, kader birliği yaptığı İslam milleti, Muhammed (a.s.) ümmeti içinde kişisel misyonuna da erişebilecektir.

Böylece çelişmeleri derin, diyalektiği güçlü, iç ve dış çatışması sürekli olan Anadolu’da, her dönemde aidiyetten mensubiyete, Allah’a kulluktan İslam milletine mensubiyete doğru yol alabilenler, inancın omuzlara yüklediği sorumlulukları gönüllü bir şekilde taşımayı şeref sayacaktır.

Tevarüs ettiği mahviyet iksiriyle bugünkü aidiyet bilincini harmanlayıp hakikat medeniyeti tarihine kök salanlar, faziletlerle İslam milletine mensubiyetin enliğin maneviyatına dalmaktadır.

Tarih bilinciyle yeniden mesuliyet alacak, zamana ruh veren o bilinçle yeni diyalektiği doğru okuyacak; bugünkü görevleri kuşanarak imkânları tarihi misyonlar için yeniden seferber edecek günler yaklaşmakta..

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.