Mustafa Yürekli: Vizyoner lider timsali: Yavuz Sultan Selim

Mustafa Yürekli: Vizyoner lider timsali: Yavuz Sultan Selim
Yavuz Sultan Selim Han, kişiliği, hizmetleri ve zaferleriyle vizyoner lider timsali olmuştur. Bu yüzden hayatının ve zaferlerinin anlatıldığı Türkçe, Arapça ve Farsça çok sayıda ‘Selimnâme’ yazılmıştır. Tanzimat’tan sonra Namık Kemal’in Evrâk-ı Perîşan..

Vizyoner lider timsali: Yavuz Sultan Selim

Osmanlı Devleti’ne en parlak dönemini yaşatan Yavuz Sultan Selim Han (10 Ekim 1470 - 22 Eylül 1520)  vefatının 500. yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.

2017’de Hilafetin İstanbul’a getirilişinin 500. yıldönümünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan türbesini ziyaret etmiş, o zaman da çeşitli programlar yapılmıştı.

Tarihimizin büyük devlet adamlarından olan, vizyoner lider timsali Yavuz Sultan Selim Han’ın adı, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan üçüncü boğaz köprüsüne verildi. Büyük şairlerden olan Yavuz Sultan Selim Han, bir gazelinde “Bu seferler, bu at koşturmalar beyhude değil! Biz gönülleri toplu bulundurmak için böyle perişan oluyoruz.” der. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün de akılları ve gönülleri bir araya getirmesini, bir barış köprüsü olmasını diliyoruz millet olarak..   

Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatının 500. yıl dönümünde İstanbul Valiliği’nin anma programı, Fatih’teki Yavuz Sultan Selim Camii’nde mevlidi şerif okunduktan sonra avlusunda bulunan türbeyi ziyaret ve dualarla gerçekleşti. Eyüp Sultan Sosyal Bilimler Enstitüsü olarak biz de Yavuz Sultan Selim Cami’sinde ve türbede üniversite öğrencileriyle anma toplantısı yaptık.

Yavuz Sultan Selim Han şehzadeyken ilimle uğraştı, Kur’an-ı Kerim, Tefsir, Hadis, Kelam ve Fıkıh eğitimi aldı, iyi bir İslam alimiydi; zekası ve çevikliği ile bilinirdi. Arapça ve Farsça dillerini çok iyi derecede yazıp konuşmaktaydı. Yavuz Sultan Selim Han, ihtişamdan kaçınır, sadeliği severdi; alçakgönüllüydü ve derviş tabiatlıydı. Bir şiirinde “Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş / Bir veliye bende olmak cümleden ala imiş.” dedi.

Yavuz Sultan Selim Han kısa süren hükümdarlığına önemli zaferler sığdırdı; Asya ve Avrupa’daki Osmanlı hakimiyetini Afrika kıtasına da ulaştırdı. Saltanatının ikinci yılında Safeviler ile yaptığı Çaldıran muharebesinden sonra Mısır’a yönelmiş, kutsal toprakları dış tehditlere özellikle de Portekizlilere karşı koruyamayacak durumda olan Memluk ordusuna karşı Mercidabık ve Ridaniye’de galibiyet elde etmiştir.

Yavuz Sultan Selim Han, İran, Suriye ve sonunda Mısır üzerine yaptığı meşakkatli seferlerle ana hatlarını dedesi Sultan Fatih’in çizdiği Devlet-i Aliye ve İslam birliği idealini bir adım daha öteye taşıdı. Babasından devraldığı Osmanlı topraklarını yaklaşık üç katına çıkardı. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman’a hakikat medeniyetiyle beraber İslam milletinin emniyet ve huzura erdiği büyük İslam devletini emanet bıraktı.

Yavuz Sultan Selim Han, kişiliği, hizmetleri ve zaferleriyle vizyoner lider timsali olmuştur. Bu yüzden hayatının ve zaferlerinin anlatıldığı Türkçe, Arapça ve Farsça çok sayıda ‘Selimnâme’ yazılmıştır.

Tanzimat’tan sonra Namık Kemal’in Evrâk-ı Perîşan adlı eserindeki Yavuz biyografisi bu geleneğin bir devamı sayılabilir. Gelenek, Cumhuriyet döneminde de Yahya Kemal’in terkib-i bend tarzında yazdığı Selimnâme’yle devam etmiştir.

Yahya Kemal’in Selimnâme’si “Başlayış 1514”, “Sefer 1514”, “Çaldıran 1514”, “Toplayış 1515”, “Mercidabık 1516”, “Ridaniye 1517”, “Rıhlet 1520” başlıklarını taşıyan yedi bentten oluşmaktadır. Eser yedi yılda yazıldı ve 1956 yılında Hürriyet gazetesinde yayımlandı; şairin ‘Eski Şiirin Rüzgârıyla’ adlı eserinde yer aldı.

Terkib-i bend formuna da yepyeni bir soluk getiren Selimnâme, Yahya Kemal’in eski tarzda yazdığı şiirlerin en kusursuzlarından biridir. Ahmet Hamdi Tanpınar, özellikle ilk iki bendi eşsiz bulurdu.

Nihad Sami Banarlı ise Selimnâme’nin, “İleri bir Batı şiiri kültürüyle ve klasik Türk şiirinden süzülmüş zengin dil ve sanat değerleriyle taşacak kadar dolu bir şair olan Yahya Kemal, eğer zamanımızda değil de, böyle müstesna bir şiir malzemesiyle Çaldıran asırlarında yaşasaydı, bu azim Türk zaferini nasıl terennüm ederdi?” sorusuna mükemmel bir cevap teşkil ettiği düşüncesindedir.

Yahya Kemal’in bazı dostları, mesela İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa İnan, çok sevdikleri Selimnâme’yi başından sonuna kadar ezbere okuyabiliyorlardı.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eşsiz bulduğu Yahya Kemal’in Selimnâme’sinin “Başlayış 1514” başlıklı ilk bendi ve Mahmut Kaya’nın güncellediği metni burada sunmak istiyorum:

“BAŞLAYIŞ 1514”

“O zaman ki göklerden ilâhî haber gelir.
Cihânın kulağına kanat sesleri gelir.

İsrafil’in sûrudur müjdeler fetihleri,
Dünyaya düzen veren Hak katından er gelir.

Ravza’nın kapısında saf saf olan melekler,
Cebrâil’i gördüler telâşla gider gelir.

Bildiler Peygamber’in o tertemiz kabrine,
Cibril vasıtasiyle Allah’tan haber gelir.

Yeryüzünün hepsine egemen olmak için,
Sultan Selim Han gibi bir erkek aslan gelir.

Sancakların üstünde süzülüp uçmak için,
Hümâ kuşu bir yanda, bir yandan meltem gelir.

At sürünce o Hakan, düşmanın ülkesine,
Önünde ve ardında mızrak ormanı gelir.

Ey Arap ülkesini haksız yere gasp eden!
Önce kızılbaş Şâh’ı cezalandırmak gelir.

Nice fetihler gören İran ülkesi, bugün,
Görsün kiminle, hangi muzaffer asker gelir.

Tekbirlerle meydana çekildi, çıktı tuğlar,
Üsküdar sahrâsına indi, yürüdü tuğlar.”

Yahya Kemal’in Selimnâme’sinin okuduğunuz “Başlayış 1514” başlıklı ilk bendinin orijinal metni şöyledir:

“Eflâkden o dem ki peyâm-ı kader gelür.
Gûş-ı cihâne velvele-i bâl ü per gelür.

Devr-i fütûhu Sûr-ı Sirâfîl müjdeler,
Hak’tan nizâm-ı âlemi te’mîne er gelür.

Ebvâb-ı Ravza-i Nebevî’den firiştegân,
Cibrîl’i gördüler nice demdir gider gelür.

Derk ettiler ki merkad-i pâk-i Muhammed’e,
Rûhu’l-Kudüs’le Arş-ı Hudâ’dan haber gelür.

Rûy-i zemîni tâbi-‘i fermânı kılmağa,
Sultan Selîm Han gibi bir şîr-i ner gelür.

Râyâtının alemleri üstünde uçmağa,
Sîmürg-i feth hemçü nesîm-i seher gelür.

Hakan ki at sürünce bir iklîm-i düşmene,
Pîş u pesinde mahşer-i tîğ ü teber gelür.

Ey gāsıb-ı diyâr-ı Arab! Bekle vaktini,
Evvel cezâ-yı saltanat-ı sürh-ser gelür.

Kaç fâtih-i zaman gören Îran-zemîn bugün,
Görsün kiminle hangi cüyûş-i zafer gelür.

Tekbîrlerle halka ıyân oldu tûğlar,
Sahrâ-yı Üsküdâr’a revân oldu tûğlar.”

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.