Mustafa Yürekli: Sabır kalbin susmasıdır!
Az konuşmanın, çok dinlemenin ya da susmanın, az yeme ve az uyuma kadar insan hayatını etkilediği bilinmektedir. Hz. Ebubekir radiyallahu anh, az konuşmanın hikmetini bildiğinden ağzının içinde her zaman bir çakıl taşı saklayarak, sözü uzatmaktan ve boş konuşmaktan kendini korumaya çalışmıştır. Çünkü Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi vesellem, az konuşmayla ilgili ümmetini uyardı.
Hz. Mevlânâ az ve öz konuşma, daha çok dinleme, susma durumunu Mesnevi’de, cennet ile cehennemin kapısının açılmasına benzeterek şöyle demiştir: “Sözü, sırlar sarayının kapısı bil. Güzel bir söz işitince düşün bakalım cennetin hangi kapısı açıldı? Kötü bir ses mi geldi kulağına; bed bir söz mü işittin? Dikkat et bakalım cehennemin hangi kapısı sana açıldı?” (Mesnevi, c.6, s.3482) Bu yazıda susmaya dair ayet ve hâdis-i şeriflerden bir kaçı dikkatlere sunulacaktır.
Az konuşmayı ya da susmayı daha iyi anlatabilmek için İslam alimleri susmayı üçe ayırmıştır: 1. Cenâb-ı Allah’ın ilâhi takdirine karşı susmak; 2. Allah dostları, Peygamber varisi olan velilere, mürşitlerimize karşı suskun ve sessiz olmak; 3. Avama; yâni cahil insanlara karşı susmak.
Bu yaklaşıma göre, önce Allah’ın ilâhi takdirine karşı susmayı açıklamak gerekiyor.
Sabır Kalbin Susmasıdır
İlâhi takdire karşı susmak, bir Hâdis-i Şerif’te arz edildiği gibi dil ile birlikte kalbin de susmasıdır: “Ey ademoğlu, kalbinde bir katılık, bedeninde bir hastalık ve rızkında bir eksiklik gördüğün zaman, bil ki boş şeyler konuştun.. Ey ademoğlu, çok konuşmakla hikmet ve inceliği nasıl arzu edersin. Sen hikmeti ancak dilinin ve kalbinin sükutunda ararsan bulabilirsin.”
Sadece dilin sükutu yetmiyor, bir de kalbin sükutu söz konusu. Bu durum, Mesnevi’de açıklanmıştır: “Yeryüzü, Eyyub aleyhisselam gibi gökyüzüne teslim olmuştur. Cenâb-ı Allah’a; ben senin esirinim ne dilersen üzerime onu yağdır deyip susarak beklemektedir. Ey insanoğlu, sende yeryüzünün bir parçasısın. Onun üzerinde yaşıyorsun. Sen de Allah’ın buyruğuna kaza ve kaderine karşı gelme; toprak gibi ol ve sus. “Sizi topraktan yarattık.” ( Taha Suresi; Ayet: 55 ) âyetini duydun işittin. Bu âyeti biliyorsun. Demek ki Cenâb-ı Allah, senin de toprak olmanı istiyor. O zaman ilâhi takdire karşı gelme, sende toprak gibi sus ve sessiz ol.” (Mesnevi; Clt.3.452)
Muhammedî ahlâka, Kuran ahlakına sahip olmanın, ilâhi takdire karşı susabilmenin birinci şartı sabırdır. Çünkü sabırsız bir insanın az konuşmayı, susmayı ve hoş görmeyi başarması mümkün değil: “Peygamberin olan Hz. Mustafa’ya bak, sabır ona at oldu da onu göklerin en yücesine miraca çıkardı.” (Mesnevi, clt.6.3979)
Peygamberlerin hayatına baktığınızda hepsinin hayatının merkezinde sabır görürsünüz. Bir Hadis-i Şerif’te sabır ile imân eş değerde tutularak “Sabrı olmayanın imânı da yoktur!” diye buyrulmuştur. Bir başka hadis-i şerifte ise “Dili korumak, imânın esasıdır. Kişi dilini korumadıkça imânın hakikatini de bulamaz.” buyrulmuştur.
İlâhi takdire karşı susup sesiz olmak ancak sabırla mümkün olduğundan Mevlana hazretleri “Sabır, sırat köprüsüdür. Cennet ise karşı tarafta.” (Mesnevi; Clt.2.3147) buyurmuştur.
Alimlerin Huzurunda Susmak
İslam dininde peygamberler ve onların varisleri olan salih alimlerin huzurunda susmak çok önemlidir.
Kuran-ı Kerimde, “Kuran okunduğu vakit onu dinleyin susun ki size rahmet edilsin” (A’raf Suresi; Ayet: 201) buyrulmaktadır. Bu âyet, elbette öncelikle umumidir. Kur’an okunurken zahiren takınacağımız edeple alâkalı olup herkesi ilgilendirir. İkici olarak da bu ayette peygamberlerin varisi olan salih İslam alimlerinin, kamil insanların, mürşitlerin huzurunda, söz ve sohbetlerinde bulunanlara bir işaret, bir uyarı var. Mesnevi bu konuyu şöyle açıklar:
“Sevgililere, dostlara ulaşınca susarak otur. Haddini bil, hemen başköşeye geçip kurulma, alçak gönüllü ol! Aklını başına al, Cuma namazına bak! Herkes camiye toplanmış, bir arada, bir düşüncede, fakat hepsi de susarak sessizce oturmakta. Hayatta neyin varsa, hepsini al! Susmak tarafına çek götür, eğer sen de kamil bir insan olmak istiyorsan sus konuşma, sessiz ol gösterişten sakın! Peygamber buyurdu ki; sen dostları sıkıntılar denizinde yol gösteren yıldızlar gibi bil. Yüzünü yıldızlara dik bakarak yol ara. Söz söylemek görüşü bulandırır. Sus, söz söyleme. Sen konuştuğun zaman belki bir iki tane doğru düzgün söz söyleyebilirsin. Fakat onları karışık bulanık hoş olmayan sözler de takip eder. Ağzını açtın mı söylediğin sözleri yakalayamazsın. Temiz doğru sözlerin arkasından kötü biçimsiz hiç söylenmemesi gereken sözlerde arkasından dökülür. O nedenle Hakk dostlarının yanında sus ve sessizce otur dilini de gönlünü de koru.” (Mesnevi; clt.6.1592 )
Bir Hadis-i Şerifte de “İnsanın selameti dilini tutmasındadır. Ya hayır söyle ya da sus!” buyrulmuştur..
Cahiller Karşısında Susmak
Allahu Teala, Müslüman alimlere cahilleri muhatap almamalarını öğütler:
“Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır. ” (Furkan Suresi; Ayet: 63)
Boş sözün, Kuran’da bireysel ve toplumsal bilinci kirlettiği özellikle vurgulanmıştır.
“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; yoksa şeytan aralarına girer. Kuşkusuz şeytan insanların apaçık düşmanıdır.” (İsra Suresi; Ayet: 53)
Araştırmadan inanıp hüküm vermek, mâsum insanlar hakkında kötü kanaate sahip olmak ve kötü davranışta bulunmak, haksızlıklar karşısında pasif kalmak, hakkın yerini bulması ve adaletin gerçekleşmesi için çaba harcamamak gibi toplumda barışı, düzeni, birlik ve beraberliği, kardeşçe dayanışmayı olumsuz etkileyen davranışlardan birkaçına yukarıda geçen âyetlerde temas edilmişti. Aynı sonuçları doğuran ve öteden beri topluluklar içinde çokça görülen bazı hatalara da uyarılarla birlikte Kuran’da yer verilmiştir:
“Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin; zira onlar kendilerinden daha iyi olabilirler. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; çünkü alay edilenler edenlerden daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi aşağılamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman ettikten sonra fâsıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte zalimler onlardır. ’’ (Hucurat Suresi; Ayet: 11-12)
“Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve “Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size. Esen kalın. Bizim cahillerle işimiz yok” derler.’’ (Kasas Suresi; Ayet: 55)
“Yine anılan o iyi kullar, asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurluca çekip giderler.” (Furkan Suresi; Ayet: 72)
Cahillere karşı susma konusunda da bir Kudsi Hâdiste; “İnciyi köpeklerin ağzına atmayınız ve mücevher kolyeleri domuzların boynuna asmayınız” buyrulur.
Bir Hadis-i Şerifte de “Dil, belki diğer uzuvlardan daha küçüktür ama yaptığı suç hepsinden çok daha büyüktür.” buyrulmuştur..
Hz. Mevlânâ “Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz dur, sus, konuşma. Körlerin yanında göze ait sırlardan bahsetme” (Divan; clt.3. 60).
“Cevap vermemek de cevaptır, ahmağa verilecek cevap sadece susmaktır, kızgın yağa su dökme; sus, sakin ol” gibi tavsiyelerle bize mesajlar vermişlerdir (Mesnevi; clt.4. 1490).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.