Mustafa Yürekli: Peygamberler, oğulları ve sevgi
Peygamberler, oğulları ve sevgi
Hakikate sadakat bakımından babalar ve oğulları değerlendirmek için Hz.Nuh ile oğlu Kenan’ın kıssasından Hz.İbrahim ile Hz.İsmail’in kıssasına bakılınca, ilginç nükteler tespit edilebilmektedir..
Turgenyev, ünlü eseri “Babalar ve Oğullar” kitabında kuşaklar arası çatışmayı toplumsal ve siyasal görünümleriyle anlatır.
“Babalar ve Oğullar”da dönemin Rusya’sında yaşanan toplumsallık ile bireysellik, geleneksellik ile yenilikçilik arasındaki çatışma adım adım gösterilmeye çalışılmıştır.
“Babalar ve Oğullar” kitabında “babalar kuşağı”, otorite, ataerkil toplumun sarsılmaz saymakla direndiği din, ahlak, hukuku ve medeniyeti temsil eder.
“Oğullar kuşağı” ise, bütün bu töreleri, din, ahlak ve hukuku yok sayarak, pozivist, modernist yenilikçiliği temsil eder.. Kitap babalar ile oğulların arasındaki kıran kırana savaşı anlatır.
“Babalar ve Oğullar” kitabının ana fikri şu: Her zaman yeni nesil ile eski nesil arasında bir çatışma vardır. Bu çatışma, nesillerin farklı ortamlarda ve farklı dünya görüşleriyle değişmesinden kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla her nesil birbirine anlayış içinde yaklaşmalı ve olumlu davranmalıdır. Babalar ve oğullar birbirlerine olumlu yaklaştığı sürece kendilerini daha da geliştireceği bir gerçektir.
“Babalar ve Oğullar” pragmatizme, hoşgörüye ve uzlaşmaya davet ediyor okuyucusunu. Bu mümkün mü? Tarih babalar ile oğulların çatışmalarıyla dolu..
Peygamberler de kutsal kitaplarda oğullarıyla problemlidir. Hz.Adem oğlu Kabil ile, Hz.Nuh oğlu Kenan ile, Hz.Yakub da Yusuf dışındaki oğullarıyla problemlidir.
Elbette baba ile oğulun uyum içinde olduğu durum da vardır: Hz.İbrahim ve Hz.İsmail..
Her kurban bayramında, insanlığın evrensel toplumsallıkla ile bireysellik, geleneksellik ile yenilikçilik arasındaki denge sorunu gündeme alınıp çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır aslında.
İbrahimler ve İsmailler, “İşittik, itaat ettik..” (Bakara Suresi; Ayet: 255.) diyerek sağlamaktadır söz konusu toplumsallıkla ile bireysellik, geleneksellik ile yenilikçilik arasındaki adalet denilen o dengeyi.
Allah’ın emri olmasa, babalar ve oğullar takvayı bırakıp nefisleriyle baş başa kalsa, o denge kurulamayacaktır.
Hakikate sadakat bakımından babalar ve oğulları değerlendirmek için Hz.Nuh ile oğlu Kenan’ın kıssasından Hz.İbrahim ile Hz.İsmail’in kıssasına bakılınca, ilginç nükteler tespit edilebilmektedir..
Allah (c.c.), Hz.Nuh’a, bir gemi yapmasını emredip, “Sana inananlardan başkası suda boğulacaktır..” (Araf Suresi; Ayet: 64.) buyurdu.
Denizden uzak, kırsal bir yerde, gemiyi yaparken, inkârcıların ileri gelenleri, yanına uğradıkça onunla alay ederlerdi: “Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: "Bizimle eğleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz." (Hud Suresi; Ayet: 38.)
Gemi üç kat olarak yapıldı. Üst kata inananlar, ikinci kata evcil hayvanlar, alt kata ise vahşi hayvanlar kondu.
Hz.Nuh, dağa tırmanan oğlu Kenan’a “Ey oğulcuğum, bizimle beraber gel, kâfirlerden olma!” dedi.
Oğlu, “Dağa çıkar, sudan kurtulurum.” dedi.
Hz.Nuh “Bugün mümin olmayan kurtulamaz.” (Hud Suresi, Ayet: 42, 43.) dedi oğluna.
Aralarına dalga girdi, oğlu da boğuldu.
Hz.Nuh “Ya Rabbi, benim ailemden olanları kurtaracaktın. Senin vaadin haktır. Vaadinden dönmezsin. Benim oğlum suda boğuldu.” dedi.
Allahu Teala da “Ey Nuh! O oğlun, kötü bir iş işlediği için, senin ailenden sayılmaz. Ailenden olanları kurtardım.” (Hud Suresi, Ayet: 45, 46.) buyurdu.
Görüldüğü gibi, Allah katında bir Müslümanın dinsiz oğlu, onun ailesinden sayılmıyor. Dinsize miras da düşmez. Müslüman evladı olduğu halde, farzlara, mesela namaza önem vermeyen, günah işleyince pişman olmayan mürted olur, Müslümandan miras alamaz.
Nuh aleyhisselamın gemide üç Müslüman oğlu vardı: Sam, Yafes ve Ham. Şimdi yer yüzünde bulunan insanlar, bu üçünün soyundandır. Bunun için, Nuh aleyhisselama Hz.Adem’den sonra insanlığın atası anlamında ”İkinci Baba” denir.
İbrahim aleyhisselam da Tevhid inancının atasıdır.
İbrahim aleyhisselam, Allahü teâlâ bir oğul verirse, onu Allah için kurban edeceğini söyledi. Dileği gerçekleşince de, sözünü yerine getirmesi rüyada bildirildi.
Hz. İbrahim (a.s.), sözünde durup oğlunu kurban etmek istedi. Hz.İsmail de babasına tereddüt etmeden Allah’ın emrini yerine getirmesini istedi. “Ben sabredenlerden olacağım.” (Saffet Suresi, Ayet: 102.) dedi.
Cenab-ı Hak, “İbrahim, gerçekten rüyasına sadakat gösterdi. Elbette bu açık bir imtihandı. Oğluna karşılık ona büyük bir kurbanlık koç fidye verdik. İhsan sahiplerini böyle mükafatlandırırız.” buyurdu. (Saffet Suresi, Ayet: 105 – 107.)
Hazret-i İbrahim, Nemrud tarafından ateşe atıldığında canı ile, Hz.İsmail’i kurban etmesi emredildiğinde evladı ile, ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da malı ile imtihan edildi. Üç imtihanı da kazandı.
Kur'an-ı kerimde, “Sözünün eri İbrahim!” (Necm Suresi; Ayet:37.) diye övüldü.
İbrahim gibi takvanın doruklarındaki sıddik bir babaya salih evlat arasında şeytan giremeyeceğinden çatışma olmazdı.
Allah sevgisiyle diri kalpleri uyanıktı.. Allah’ın emrini yerine getirmede çatışma değil, iyilikte ve takvada yardımlaşma halinde olurlar:
"İyilik ve takva hususunda yardımlasın, günah ve düşmanlık yolunda yardımlaşmayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah'ın cezası çetindir." (Mâide Suresi, Ayet: 2.)
Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar”daki önerisi öküz ortaklığıdır, öküzün ömrü kadar ömrü vardır..
Kurban, toplumsallık ile bireyselliği iyilik ve hukuka uygunlukta yardımlaşarak çözme yolunu gösterir.
Kurban, gelenekçilik ile yenilikçilik problemini ehliyet sahibi Salihlere havale edilmesini önerir.. Toplumun tıkandığı noktada salih alimler içtihatlarıyla yeni yolu açacaklardır. Sevginin çözemeyeceği problem yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.