Mustafa Yürekli: Öksüzün Bilgi İsteği

Mustafa Yürekli: Öksüzün Bilgi İsteği
Doğan Hoca, Mersin, Silifkeliydi.. Hem Akdeniz çocuğuydu hem de Toros dağlarının yamaçlarında yaşayanlarla kader birliği yapmıştı: Yörük çocuğuydu, Sarıgeçililerdendi. Birgün ‘Baba annem de Sarıgeçililerden; akrabayız hocam!’ dedim. Gülüştük.

Doğan Cüceloğlu'na son veda

Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nun vefat haberiyle sarsıldım. Zaman zaman görüştüğüm, kitaplarını okuduğum bir ilim insanıydı. Doğan Hoca, üniversitelerimizdeki Avrupa merkezli bilim anlayışından rahatsız olan, yerlilik/evrensellik dengesinin sağlıklı kurulmasını dert edinen bir bilim insanıydı.

Doğan Hoca, Mersin, Silifkeliydi.. Hem Akdeniz çocuğuydu hem de Toros dağlarının yamaçlarında yaşayanlarla kader birliği yapmıştı: Yörük çocuğuydu, Sarıgeçililerdendi. Birgün ‘Baba annem de Sarıgeçililerden; akrabayız hocam!’ dedim. Gülüştük.

Silifke; Toroslardaki köylerde Türkmen Yörük nüfusu barındırır. Silifke´de en son Yörük kollarından Sarıkeçililer bulunmaktadır. Üç dört de Tahtacı mahallesi vardır. Tahtacılar; kerestecilik ve orman ürünleriyle geçimlerini sağlayan Alevî Türkmenlerdir. Kent merkezindeki Say Mahallesi; kalabalık bir Abdal mahallesidir. Abdallar da Alevî inancına sahiptirler. Otogara yakın mahallelerde ise yoğunlukla Girit, Selanik ve Kıbrıs göçmenleri yaşamaktadırlar. Tarihi açıdan geçmişte yörede Rum ve Ermeniler de yaşamıştır.

Milli Mücadele’de Adana ile Mersin birlikte mücadele etmiştir. Batı Akdeniz, Antalya’dan başlar.. Mersin, Tarsus’tan Anamur’a kadar on üç ilçede yaşayan insanıyla Çukurova kültür havzasına dahildir:

"Müslüman yürekler bilirim daha,

Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet,

Eller bilirim haşin hoyrat mert,

Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır.

Her kırışığı sorulacak bir hesabı,

Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.

Bütün bunların üstüne; hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim.

Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim."

Doğan Cüceloğlu, Yörüktü. Onbir çocuklu bir aileye mensuptu. Dahası öksüzdü. Bir röportajında annesinin vefatını şu şekilde anlatmıştı:

"Annem hastalandı ve öldü diyorlar ama hep içimde 'misafirliğe gitti, bir gün sonra gelecek, iki gün sonra gelecek' diye bakıyorum. Üç gün geçti gelmedi, dört gün geçti gelmedi, beş gün geçti gelmedi. Ve bir gün dedim ki ''ben annemi bir daha göremeyeceğim''. Ölümün o zaman farkına vardım, bir daha göremeyeceğim. Ve kaçtım, mezarının yanına gittim. Ve orada annem, böyle kalakaldım. Annemi bir daha göremeyeceğim, öyle kalakaldım. Eve geldim, babamı gördüm ve dedim ki 'Allah'ım inşallah babam ölmez'. Çünkü ölümü öğrendim artık, ölünebiliyor. Babamın da kendine özgü sorunları vardı, o da dört yaşından beri babasız büyümüş. Bir gün bir şey yaptım ''niye öyle yapıyorsun'' diye bağırdı, ben kalakaldım ve enteresan bir şekilde çocuk aklımla şuna karar vermiştim: 'Annen yok, kimsen yok'. Ben böyle bir karar verdiğimi yıllar sonra anladım, annen yok kimsen yok. O zaman kimsen yoksa senin bir şey istemeye hakkın yok, sadece başkalarını memnun etmeye çalışırsın. Annen yok, kimsen yok."

Bir gün onunla sohbet ederken  ‘Hocam, Malcom X yedi çocuklu bir aileye mensuptu ve yetimdi. Annesinin akıl ve ruh sağlığı bozuldu. Malcom X, sokakta her türlü suça bulaştı, cezaevine düştü. Siz bilime yönelmeyi nasıl başardınız?’ diye sormak aklıma gelmişti. Cevabı belliydi bu sorunun: Topum farkı, kültür farkı!  En önemlisi de irade ve azim! Bu yüzden sormamıştım.

İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Dr. Mümtaz Turhan'ın asistanlarındandı; çalışkanlığıyla dikkati çekti ve yükseldi. Değerli bir insandı. Amerika'yı bırakıp ülkesine döndü.

Amerikan bayrağı altında rahat bir şekilde yaşayabilirdi. Ay yıldızlı bayrağın gölgesine niçin döndüğünü sordum. ‘Gönül borcu!’ dedi. Milletimize, devletimize, vatanımız bağlıydı, minnettardı; bu millet bir öksüz evladını harcamamış, bilim insanı yapıp yurt dışına bile göndermişti, bu yüzden şükran duygusu taşırdı.

Türkiye'deki psikoloji ve eğitim sorunlarımıza ışık tuttu. Şunu söyleyebilirim: Medeniyetimizin özgün insan ve toplum tahayyülüne bağlıydı. Türkiye’nin medeniyet krizinden çıkışının ancak kendi değerlerimize sarılmakla, kemdi varlık tasavvurumuza sadık kalmakla ve kendi teşkilatlanma tecrübemize dayanıp kendi düzen görüşümüzle hareket ederek mümkün olacağını anlatmıştım ona ve tutumu olumluydu..

Doğan Cüceloğlu'na Allah'tan rahmet, eşine, yakın çevresine ve biz sevenlerine sabr- cemil diliyorum..

Eyüp Sultan Sosyal Bilimler Enstitüsü

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.