Mustafa Yürekli: Namazda kurban olmak..

Mustafa Yürekli: Namazda kurban olmak..
Allah kuluna verdiği nîmetleri hatırlatarak ‘Sana verilen bu ömür süresince neler yaptın, ne kazandın, bana ne getirdin, ömrünü nerede harcadın? Rızkı, kuvveti nerede kullandın? İrâdeni, duyularını neye harcadın?’ diye sorar.

Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi'de namazı kurban ibadetiyle açıklamıştır: “Namaza başlarken Allâhu ekber demenin mânâsı şudur: ‘Allâh'ım, biz senin huzûrunda kurban olduk.!’ Kurban keserken Allâhuekber dersin işte, öldürülmeye layık olan nefsi kurban ederken de bu söz söylenir[1].”

Arapça’da gerek maddî gerekse mânevî her türlü yakınlığı ve yakın olmayı kuşatacak bir anlam yelpazesine sahip olan kurbân kelimesi İslami terminolojide kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeyi, özel olarak da Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet (kurbet) amacıyla belli vakitte belirli cinsten hayvanları kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurban hemen bütün dinlerin ana temalarından biridir.

Elleri havaya kaldırıp baş parmakları kulak memelerine dokundurarak ve iftitah tekbiri getirerek namaza giren kul, kurban kesen gibidir; ‘Allahu Ekber’ diyerek nefsini kurbân etmeye hazırlanmaktadır.

Mevlana’ya göre namaz kılmak, insanın Allah’a teslim olması anlamına gelmektedir. Kul namazda iftitah tekbîriyle nefsinden kurtulmakta, bütün şehvetlerden, kibirden, hasetten ve hırslardan arınmakta ve âdetâ Allah'a kendini kurbân etmektedir.

Mevlana, çarpıcı yorumunu namazın başında iftitah tekbiri getirirken “beden İsmail, can da Halîl İbrahim gibidir.” diyerek sürdürmektedir. Bedenin sahibini hatırla. Mel ve bedenin emanet olduğunu, ibadet için verildiğine inan. Ruhun mal ve beden üzerindeki zaferidir bu. Beden ve nefsin ölüşü, ruhun özgürleşmesidir:

“Can, bu semiz bedenin hevâ ve hevesini kesmek için tekbîr getirince, beden şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda. ‘Bismillahirrahmânirrahîm’ demekle kurban olur gider.”

Hz.Peygamber sallahu aleyhi vesellem namazın miraç olduğunu ifade etmişlerdir. Namazı başka ibadetlerle açıklamak, İslam düşünce geleneğinde başvurulan yaklaşımlardandır. Dünya hayatında namazı kurtuluş görüp Allah’a sığınma şeklinde; ‘tufanda Nuh aleyhisselamın gemisinde olmak’, Hz.İbrahim aleyhisselam gibi ‘ateşe atılınca, göl kenarında, çimende olmak’ ya da Yusuf aleyhisselam gibi ‘kuyudan kurtulmak’ olarak açıklamışlardır.

Namaz, alemden Rabbülalemin’e kaçış, tam bir teslimiyet olmalıdır.

Allah’a Hesap Vermek

Ayakta, kıyama duran kul, kıyamet gününde Allah'ın huzûrunda hesap vermeye hazırlanan insan gibidir. Gözyaşı dökerek ayakta durmak, kıyâmet günü yeniden dirilerek kabirlerinden kalkanların mahşer yerinde Allah'ın huzûrunda ayakta durmaları gibidir. Kur'an okuma sırasında kul âdetâ Rabbıyla konuşmaktadır:

Namaz kılanlar, kıyâmette olduğu gibi, Allâh'ın huzûrunda saflar halinde dururlar, sorguya, hesap vermeye, yalvarmaya koyulurlar. Namazda gözyaşı dökerken ayakta durmak, Mevlana’ya göre kıyâmet günü dirilerek, kabirlerden kalkıp mahşer yerinde Allâh'ın huzûrunda ayakta durmağa benzer:

Allah kuluna verdiği nîmetleri hatırlatarak ‘Sana verilen bu ömür süresince neler yaptın, ne kazandın, bana ne getirdin, ömrünü nerede harcadın? Rızkı, kuvveti nerede kullandın? İrâdeni, duyularını neye harcadın?’ diye sorar.

Bu soruları düşünen ve yeterli cevap bulamayan kul, bu nîmetleri veren yüce Rabbinden utanır, günâhlarını düşünür, utancından iki büklüm rükûa varır.

Ayakta durmaya mecâli kalmadığından ‘Sübhâne Rabbiye'l-Azîm’ diyerek Allah'ı noksan sıfatlardan tenzîh ile tâzîm eder.

Ardından ilâhî emir gelir ve âdetâ denir ki: ‘Başını kaldır da sorulan sorulara cevap ver.’

İki büklüm olmuş kul hayâ ile, utanarak başını kaldırır fakat dayanamaz, utancından bu sefer yüzüstü yere kapanır.

Secdede ‘Sübhâne Rabbiye'l-A'lâ’ diyerek Rabbini hicâb duygusuyla tesbîh eder.

Tekrar kendisine âdetâ şöyle denilir: ‘Başını kaldır, yaptıklarından haber ver!’ Kul bir kere daha başını kaldırır ama utancından tekrar yüzüstü kapanır.

Hak Teâlâ tekrar "Başını kaldır, yaptıklarını birer birer haber ver" buyurur. Allah'ın büyüklüğü ve heybeti karşısında acze düşen insan bu ağır yükle dizüstü / ka'deye oturur.

Cenâb-ı Hak yine: "Verdiğim nîmetlere nasıl şükrettiğini bana göster" deyince kul bu sefer yüzünü sağ tarafına çevirir, peygamberlerin ruhlarına ve meleklere selâm verir. Onlardan şefâat umar. Ayağının tökezlediğini ifâde eder.

Peygamberler de selâm veren kula derler ki: "Çare ve destek dünyâdaydı. Şimdi geçti. Orada hayırlı işler yapsaydın, ibâdet etseydin olurdu.’

Kul bu sefer ümidini yitirmiş yüzünü sola çevirerek akrabâlarından, dostlarından yardım diler. Onlar da ona: ‘Biz kimiz ki sana yardım edelim? Kendi cevâbını Allah'a kendin ver!’ derler.

Ümitsiz ve çaresiz kalan kul ellerini açarak duâya başlar: ‘Allah'ım herkesten ümîdimi kestim. Kulun evvel ve âhir başvuracağı ve sığınacağı sadece ve sadece Senin rahmet ve mağfiretindir. Beni bağışla!”

Namazda Kurban Olmak

Özgürlük, Allah’a kulluktur. İnsan, dünyada iman ve ibadetlerle özgürleşir. Namazda kurban olmayı başaran özgür insan, Allah’a kul olacaktır. Kulluk için geldiği dünyada işini görecek ve Allaha eli boş dönmeyecektir.

Nefsin ve şeytanın arzuları istikametinde hareket, yaradılış gayesine ters düşmektir. Nefsin perdelerini aralayıp veya ortadan kaldırıp Hakk’a vuslattır kulluk; O’nun huzurunda olmaktır. O’nsuz olan anlar köleliktir.

Hz. Mevlâna, “Mihrabı dost cemali olan kimse için, yüz çeşit namaz, yüz çeşit rüku ve secde vardır” der. Bu konuda Cenab-ı Hak: “Ne yana dönerseniz Allah oradadır” buyurmuştur.

Büyüklerin büyüğü olan, gönüllere gönül kesilen sevgili Peygamberimizin “Namaz ancak kalp huzuru ile tamam olur.” hadisini hatırlatan Mevlana, insana nefis ve şeytandan kurtulmak için kalp huzuru ile namaza başlamak gerektiğini söyler:

“Kulluk, sadece cesetle değil, gönülle birlikte ibadet etmektir. Ezan sesleri kalbimin mescidine öyle dokunur ki, onun tesiri ile gönül mabedimin kapısı aşk ateşiyle yanıyor.”

yazının devamı..

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.