Mustafa Yürekli: İstanbul'da Sahabe Hatıralarına Karışmak
İstanbul'da Sahabe Hatıralarına Karışmak
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kostantiniyye muhakkak fethedilecektir. Onu feth eden kumandan ne güzel kumandandır; onu fetheden ordu ne güzel ordudur!” müjdesini verince, İstanbul sevgisinin cemresi hemen yüreklere düşmüş. Fatihi olacak komutanı ve orduyu güzelleştiren bu İstanbul sevdası, fetihten sonra da İstanbulluyu güzelleştirmiş. Tıpkı Mekke ve Medineliler, Diyarbakırlılar, Sahabelerin kabri ve makamı bulunan Anadolu şehirlerinin ahalisi gibi İstanbullular da bir büyük sevda, bir büyük hasret ve bir büyük iftiharla Sahabe hatıralarına karışmaktadır.
Sevgisi, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sevgisi demektir; peygamber sevgisi de Kur’an-ı Kerim sevgisi. Amaç, Kuran ve Sünnet eğitiminden geçip Ahlak-ı Hamidiye sahibi olmaktır. Zafer ve yenilgi Allah’ın takdiridir. Fetihler, şanlı şehitliğe kapıları açılan sıddiklik ve salihlik makamına ermiş komutan ve askerlere armağan edilir. Allah sevgisi tarafından, yürekleri, iç coğrafyaları fethedilenler arzda da fetih yapar; İslam ordusunun komutan ve askerleri, talimlerin yanında ahlaken de kemale erişerek fethe hazırlanırlar.
En son İstanbul’da en yüksek atılımını gerçekleştiren hakikat medeniyetinin hedefi, İslam’ın tevhid doktrinini, insanlığın kalbine ve aklına ulaştırma imkanını aramaktı. Kuran insanlarının sahip olduğu tevhid anlayışı nereye ulaşmışsa, o topraklar; çeşitli din mensuplarının kendi dindaşlarının idaresinden daha huzurlu yaşadığı bir sığınak olmuştu. İslam medeniyeti, uzun tarihinde, insanlık için emniyet ve adalet timsali olmuştur.
Hz.Peygamber’in (s.a.v.) çevresinde ruhlarını Kuran potasında bütünleştirip ahlaklarını kemale erdiren yaklaşık doksan bin Sahabe, Din-i Mübin-i İslam’ı anlatmak üzere dünyanın değişik yerlerine dağılmış ve bir daha yurduna geri dönmemişti. Tevhid hakikatini tebliğ için hicret inancı ve heyecanı, Sahabelerin içinde öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki gittikleri yerden geriye dönmeyi ihanet sayıyorlardı. Zaten bu hicretler olmasaydı İslam’ın dünyanın dört bir yanına ulaşması nasıl mümkün olabilirdi ki…
İstanbul Kuşatması Şehidi Binlerce Sahâbi Var
Hz.Peygamber’in (s.a.v.) sancağıyla İstanbul’a yapılan ilk kuşatma, Hz.Hüseyin, Ebû Eyyüp el-Ensâri, Abdullah Bin Abbas, Abdullah Bin Ömer, Zübeyr Bin Avvam ki Allah hepsinden razı olsun, gibi çok sayıda meşhur Sahabenin katılımıyla gerçekleşti. Hayli zor bir kuşatmaydı, yaz boyunca devam ettiyse de son derece sağlam olan surları aşmak nasip olmadı.
Ebû Eyyüp el-Ensâri başta olmak üzere pek çok Sahabi bu savaşta şehit düştü ve oracıkta defnedildi. Bu Sahabelerin mezarlarını küfür beldelerinden kurtarma arzusu sonraki fetih teşebbüslerinin sebepleri arasında yer aldı. Nitekim Fatih Sultan Mehmed‘in fetihten sonra yaptığı ilk iş, bu Sahabelerin kabirlerini bulup üzerlerine türbe yaptırmaktı.
Bugün 25-30 civarında olduğu sanılan sahabe kabirlerinin çok daha fazla olduğu, vaktiyle sadece Toklu Dede haziresinde 1000’den fazla sahabenin defnedildiği nakledilir. Allah cümlesinden razı olsun. Kabir ve makamlarıyla İstanbul topraklarını şereflendiren Sahabelerin hatıralarına karışmak için fırsat buldukça ziyaret etmek gerekir. Sahabe efendilerimizin kabir ve makamlarını, elbette aile kabirlerimizden üstün tutmamız gerekir. Onların da amel defterlerini açık tutmak için hatıralarını yad etmek, dua etmek, Kuran hatimleri, Yasin ve Fatiha okumak; her şeyden önemlisi de davalarına sahip çıkmak gerekmektedir.
İstanbul’un bu manevi yıldızlarından Eyüp Sultan Hazretlerini, Allah ondan razı olsun, herkes bilir ama diğer Sahabe-i Kirâmın kabirlerinin nerede olduğu hakkında pek çok kimsenin fikri yoktur. Fırsat buldukça hatıralarına karışmak için ziyaret ettiğim sözkonusu Sahabe kabirleri ve makamlarını bir yazıyla anlatmayı uzun zamandır düşünüyordum. Çünkü Cuma günleri, arefe günleri ve Ramazan-ı Şerif’te bu zâtları ziyaret etmek isteyenler için küçük bir rehber olmasını istiyorum.
Sahâbe Kabirleri Nerede?
EBU EYYÛB EL-ENSARİ: Asıl adı Hâlid b. Zeyd olan Ebû Eyyûb el-Ensârî’ aslen Medineli olup ilk müslümanlardandır. Hem baba ve hem de anne tarafından Hz. Peygamber’le soy bağı vardır. Hz. Muhammed Medine ye geldiğinde evi inşâ edilinceye kadar yedi ay onun evinde misafir kalmıştır. Hz. Peygamber’in gerçekleştirdiği bütün savaşlarda beraberinde bulunmuş, bazen de onun korumalığını yapmıştır. 200 civarında hadis naklettiği bilinmektedir. Hz. Muhammed’in sancaktarı olan Ebu Eyyüb el-Ensari’nin mezarının yeri, Fatih Sultan Mehmed’în İstanbul kuşatması sırasında hocası Akşemseddin tarafından bulunmuştur. Türbesi, Eyüp Camii iç avlusundadır.
EBÛ’D DERDA: Asıl adı Uveymir’dir. Medinelidir. Peygamberin, Kur’an, fıkıh ve hadis ilimlerinde önde gelen ashablarından biridir. Müslümanların ilk İstanbul seferinden 17 sene kadar önce Şam’da vefat ettiği ve buraya defnedildiği kesindir. İstanbul’a hiç gelmemiştir. Eyüp Belediye binasının arka tarafında ve Zal Mahmut Paşa camii ile Cezeri Kasım Paşa arasında ki ziyaretgâhını onun makamı olarak düşünmek mümkündür.
KA’B BİN MALİK: Sahabelerin ileri gelenlerinden olup, vahiy kâtiplerindendir. Türbe, Haliç Köprüsü yanındaki Hacı Hüsrev Mescidi‘nin de içinde bulunduğu geniş arazi içindedir. 1972-1974 yıllarında çevre yolu yapımı nedeniyle etrafındaki yapılar yıkılmıştır.
EBU ŞEYBET EL HUDRİ: Ayvansaray’da, surlarla çevrili hisar alanının bir bölümünde yer alan Karabaş Mahallesi’ndeki Toklu Dede Haziresi’nin içinde bulunur. Ebu Şeybet El Hudri’nin çok büyük sandukası bu türbenin içindedir. Tam karşısında ise Hamidullah El Ensari yatmaktadır. Yine türbe içinde bir köşede Ahmet El Ensari medfundır.
HZ.CABİR BİN MUHAMMED EL ENSARİ: Ayvansaray Caddesi üzerinde, surlara bitişik durumdadır. Yandan Hatice Sultan Sıbyan Mektebine bitişiktir.
CABİR BİN ABDULLAH: Türbe, Düğmeciler (Dökmeciler) Mahallesi, Düğmeciler caddesi üzerindeki Düğmeciler Mescidi avlusunda yer almaktadır. Açık türbede üç adet mezar bulunmakta olup ortada ki mezarın sahabeye ait olduğu rivayet edilmektedir. İsmi Sahabe arasında geçmediği halde sonradan sahabe olarak değerlendirilmiştir.
EBU ZERR EL-GİFÂRÎ: Ayvansaray’da Ağaçlı Çeşme Sokağı ile Marul Sokağı’nın buluştuğu yerdeki Ebu Zerr El Gifari Camii’nin bahçesinin içinde yer almaktadır.
HAZRET-İ AMİR: Sur dibinden Eyüp’e inen yolun sağıdaki mezarlık içinde açık bir türbede medfundur.
HAZRET-İ HÂFİR: Edirnekapı sur dibinden Eyüp’e inerken Eğrikapı girişinin hemen solunda, sura bitişik vaziyette ve yüksek bir set üzerinde yer alır. İsmi sahabe arasında geçmediği halde sonradan sahabe olarak değerlendirilmiştir.
ABDULLAH EL HUDRİ: Ayvansaray ile Eğrikapı arasındaki surların iç tarafında, İvaz Efendi Camii yakınında, Kandilli Türbe Sokağı’nın sonunda yer almaktadır.
HZ. ŞU’BE: Eğrikapı’da, Avcıbey Mahallesi’nde Şişehane Caddesi üzerinde, 35 numaralı evin bahçesinde açık türbe içindedir.
EBU SAİD EL HUDRİ: Balat ile Edirnekapı arasında uzanan Kariye Türbesi Sokağı’nın yukarı kısmında ve ünlü Kariye Camii Müzesi’nin arka tarafındaki bahçe içinde yer alır.
ABDULLAH EL ENSARİ: Balat’ta, Kasım Günani Mahallesi’nde, Sultan Çeşme Caddesi’nin Kürkçü Çeşme Caddesi ile buluştuğu yerde ve bir evin önündeki küçük bahçe içindedir.
CAFER BİN ABDULLAH EL ENSÂRİ: Kabri, Balat’ta, Hoca Kasım Günani Camii’nin avlusu içindedir.
HASAN VE HÜSEYİN KARDEŞLER: Balat’ta, Sultan Çeşmesi Caddesi ile Paşa Hamamı Caddesi arasında uzanan Hasan Hüseyin Yokuşu’nda yatmaktadır.
HZ.HÜSAM BİN ABDULLAH EL ENSÂRİ: Balat’ın yukarı kısımlarında, Paşa Hamamı Caddesi’nin Sultan Çeşme Caddesi ile buluştuğu yerdedir.
AMR BİN AS: Kabri, Karaköy’de Yer altı Cami’ndedir. Vahb Bin Huşeyre ve Süfyan Bin Uyeyne Hazretleri de aynı camide medfundur.
ABDURRAHMAN EŞ-ŞÂMİ: Sultanahmed Camii tarafından Ayasofya Camii’ne doğru Kabasakal Caddesi’nde yürürken sağda adı geçen cadde ve Tevkifhâne sokağının birleştiği köşededir.
DÂYE HATUN VE KERÎMETEYN-İ MUHTEREMEYN (ÇİFTE SULTANLAR): Fatih’te Koca Mustafa Paşa semti, Sünbül Efendi Camii’nin avlusundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.