Mustafa Yürekli: Işıktan bir ırmak oldular..
Işıktan bir ırmak oldular
İyi günde kötü günde
Hastalıkta ve sağlıkta
Allah’ın kulu Havva’yı
Eşin olarak kabul ediyor musun
Ey Allah’ın kulu Adem
Ben de sizi karı koca ilan ediyorum
Gelini öpebilirsin
Aldılar düğün hediyelerini
Meleklerin alkışları arasında
Ey Adem
Sen ve eşin
Cennete hoş geldiniz
Rahatınıza bakın
Şu ağaca yaklaşmayın sadece
Zalimlerden olursunuz
Yer ve gök bir ağızdan
Aynı sözü söylediler
La ilahe illallah
Adem'den önce de
Bu dağlar huzurda edepli
El pençe divan durur yaratıldığı günden beri
İki büklümdür aslanlar ceylanlar
Adem Kabe’yi yapınca
Ay yıldızlı bayrak dikti çatısına
Nehirler dereler çağladı iki yanında
İsmail'in topuğundan da zemzem
Rahmet müjdesi
Kökleriyle secdededir otlar çiçekler
Ağaçlar üzüm bağları
Harman ve bağ bozumu hatıratı
Bahçelerde dört mevsim ağırlanmaktadır
Havva ile Adem’in
Çocukları olmazdan önce
Allah’ın kuluydular
Kara ile deniz arasına
Besmeleyle tepeden girmiş güneş
Yaz gitmiş kış gelmiş
Adem'in arkasında yürüyen erler
Ateşin ve suyun topraklarında
Tufanı ve kutsal savaşları
Çok sonradan gördüler dünya gözüyle
Al bayrak çekili Nuh’un gemisi
Titanik’e karşıydı bunu bildiler
Tufan’dan sonra onarımda
İbrahim ay yıldızlı bayrağı dikti
Kaben’in çatısına
Kuran gökyüzünde bir görkemdi
Tüm ırmakların ortak yüreğinde aşk
Tüm ırmakların ortak dilinde kelime-i şehadetti
Muhammed veda hutbesini irad etti
Kabe’nin çatısında al bayrak altında
Gülümseme ve hüznün öğrencileri
Mutluluğun ve acının topraklarında
Deniz kaynar bulut bulut tırmanır ki
Birer ilay-ı kelimetullah koşusu ırmaklar
Ocaklarda alın teri kaynamaktadır
Sırayla pişerken gençler
Bir de kan kaynar
Sevgi çığdır yüreklerde
Kardeş ve sevdalılar
Barışın nurlu mübarek topraklarında
Üç kıta arasında at teri döktüler
Bir tutam yeleden süzülmüş
Akdeniz’e aktı kanı ilk kurbanların
Sonra da Körfez’e ve Hazar’a
Bu kan durmadı oluk oluk boşaldı
Marmara’yı kuyu
Karadeniz’i Ege’yi göl saydılar
Kevser havuzuna doğru akan
Işıktan bir ırmak oldular toprağı dölleyen
Sesten şelale oldular
Dağları delip yol eder
Dağ odur ki
Allah’ın sesine cevap verile
Zirvesinde ezan okunmuş
Hal dili çok sıcak çok ince
Çocuk ağaç çiçek ve kuş diliyle
Eşlik edilmiş tekbirlere salavatlara
Ataları çağırılmış her Cuma ve her ramazan
Yelesi hatim duaları dolu rüzgarlarla
Nuh çağırılmış İbrahim çağırılmış
Musa Davut ve Süleyman çağırılmış
İsa çağırılmış
Kuran surelerinde coşkun sesleriyle çocuk hafızların
Önceden haber salınmış tüm kıtalara
Şafak öncesi bir ulu kadir gecesinde
Saf tutmuşlar gönül gönüle
Bu dağlar sonra dikildi kentlere
Gökdelen dediler
Çarşı pazar yıktılar fuarlar uğruna
Üç kıtadaki tüm halklar
Bir ağızdan aynı ezanı
Ve aynı ayetleri okudular her namazda
Peygamber işaretine uydular
Öğrendiler ki atalarından
Beton dağlar
Hira dağına benzemez
Çatılarda kuşlar sevişmez
Çiçekler gülüşmez kuytularında
Yamaçlarında ağaçlar filizlenmez
Yapay dağlar cevap vermez
Allah’ın sesine
Adana, 1983
(“Işıktan Bir Irmak Oldular Toprağı Dölleyen”, Mustafa Yürekli’nin “İnsan Yükü” adlı şiir kitabındaki “Anası Havva Babası Adem” şiirinden bir bölümdür.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.