Mustafa Yolcu: Ömer Diler

Mustafa Yolcu: Ömer Diler
Ankara'da mobilyacılıkla uğraşan, Anadolu Mobilya’nın sahibi hemşerimizdi. Saman Pazarı, Konya Sokak’taki dükkânına senede 2–3 defa uğrar, sohbet ederdik.

Ankara'da mobilyacılıkla uğraşan, Anadolu Mobilya’nın sahibi hemşerimizdi. Saman Pazarı, Konya Sokak’taki dükkânına senede 2–3 defa uğrar, sohbet ederdik.

Güngörmüş, geçirmiş birisiydi. Gençliğinde İskilip’te berberlik yaparken, 1957 yılında üç kardeş Ankara’ya gelerek, mobilyacılık işine girmişler. Daha sonraki yıllarda işlerini ayırarak, herkesin kendi işyeri olmuş. Ayrı çalışmışlar.

Ömer emmi, sosyal birisi idi. Evlenecek, ev yaptıracak, ölümü ayrılığı olan insanlarla ilgilenir, yardımcı olmaya çalışırdı. Hemşerimiz Necdet Portakal ile çok güzel hatıraları vardı.

Kendisini ziyarete gittiğim bir gün, şunları anlatmıştı: ­ “İskilip’te berberlik yapıyordum. Dükkânda mangalımız vardı. Mangalın içindeki közle hem dükkânı ısıtır, hem de üzerinde kahve yapardık. Ayrıca sıcak suyumda eksik olmazdı. Kahveyi herkese yapmazdım. Kahve yaptığımız insanlardan biride Ulu dereli İsmail İpekçi Hoca idi. Arkadaşlar tıraş olmanın dışında da dükkâna gelir, sohbet eder vakit geçirirdik.

Böyle bir sohbet sırasında bana – “Sen ağa damadısın. Bu tıraş işi ile ne diye uğraşıyorsun. Kayın pederinin tarlalarını ekip biçtir, hayatını yaşasana.” Dediler. Bende kayınpederimin malının beni ilgilendirmediğini, tıraşımı yapar, karnımı doyururum diye cevap vermiştim. Biz bunları konuşurken, dükkâna Ulu dereli İsmail hoca geldi. Herkes ayağa kalkarak ona yer gösterdi. Mangalın közünü çıkarıp, üzerine kahve fincanını koydum. Kahveyi hazırlayıp, hocamıza ikram ettim. İsmail hoca kahvesini içerken şunları söyledi. “Ömer oğlum, kadının malı hamam kapısının tokmağına benzer. Gelir gider başına vurur. Sakın ola ki, karı malına meyletme.” Dedi. Dükkânın içi bir anda buz gibi oldu. Biraz öncede arkadaşlar, bu konuyu açmışlar konuşmuştuk. Hocamızın, bizim konuşmamız sanki kalbine doğmuştu. “ dedi.

Üç erkek kardeşten, en küçükleri Arif Diler ile ilgili şunları anlattı: — Arif ile birlikte bir odada yatıyorduk. Arif Cuma namazına gider, diğer öğünleri devamlı kılmazdı. Uykuya daldığım sırada, birinin Kuran okuduğunu duydum. Kendime geldiğimde baktım ki, bizim Arif Kurandan uzun sureler okuyarak namaz kılıyor. Bende kalkıp, abdest alıp arkasında namaza durdum. Namazımız bitince dua ettik. Arif tekrar yatağına girip uyumaya başladı, bende yattım. Sabahleyin sabah namazına kalkınca, arifi de namaza kaldırdım. Sabah namazını kılıp, biraz daha uzandık. Sabah olup kalktığımızda Arife” Sen Kurandan ayetler ezberlemişsin. Ben bunu bilmiyordum. Gece sen namaz kılıyordun. Bende senin arkana durup, seninle namaz kıldım.” Dedim. Arif­ “ Hayır ben namaz sureleri dışında sureyi ezbere bilmiyorum, namaz kıldığımızı da hatırlamıyorum.” Dedi. Oda şaşırmıştı. Ezbere nasıl sureleri okumuştu.

Ömer emmi, oğlu ile ilgili ailevi bir sıkıntı yaşamıştı. Bu devrede bende, kendisini ziyarete gittim. Morali son derece bozuktu. Durup dururken iç geçiriyordu. Kendisine moral vermeye çalıştım. Ama o diyordu ki­ “ Mustafa hayatta çok badireler atlattım. Artık kaldıramıyorum.” Bir gün duydum ki; Ömer emmi vefat etmiş. Artık badire atlatmaktan kurtulmuştu. Sanki gideceği yeri hedeflemiş, oraya gitmiş

Mustafa Yolcu

19 Haziran 2011

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.