Müslüman Mahallesinde Domuz Satılıyor
İlahiyatçı yazar Ahmet Kalkan, Ramazan?ı ve İslam alemi ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Milli Gazete, İlahiyatçı Yazar Ahmet Kalkan?a Bankaların ?Ramazan fırsatları? ve ?Bayram Kredileri?ni Sordu...
Müslüman mahallesinde domuz satılıyor
?Bayram kredileri? hakkındaki sorumuzu cevaplayan İlahıyatçı Yazar Ahmet Kalkan, ?Çirkin Kapitalist uyanıklığı olarak, ?kuşa bak!? deyip muhatabın elindekini cebine indiren üçkâğıtçı anlayışı olarak yorumlayabiliriz. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak olarak yorumlamak geldi içimden ama vazgeçtim. Ne Müslüman mahallesi kaldı, ne isyanlar, tuğyanlar salyangoz satmak kadar basit. Artık her türlü isyanın işlenebildiği Müslümanlıktan çıkan mahallelerde domuzlar satılıyor. Kadın satılıyor, namus satılıyor. Kişiler cennetlerini satıyor. Ramazan bizi Kur?an?a yönlendirirken, biz Kur?an?ı mehcur bırakıp ondan uzaklaşırsak Allah?la savaşan kurumlar bizi Allah?tan uzaklaştırmak için Ramazan?ı da kullanırlar, bayramı da? dedi.
RAHMİ YOLCU
Ramazan orucu her yıl on gün geriye geliyor. Bunun sebebi ve hikmeti nedir?
Evet, Ramazan her yıl on bir gün kadar güneş takvimi kullananlara göre erken gelir. Orucu, mâlum olduğu gibi Ramazan ayında bir ay boyunca tutmak farzdır. Ramazan ise kamerî bir aydır. Ramazan, Kur?an?ın indirildiği ve içinde Kadir gecesi denilen çok fazîletli bir gece bulunduğu, amellerin sevabının kat kat verildiği çok kıymetli bir aydır. Oruç da bu ayda tutulur. Diğer aylarda tutulan oruçlar nâfiledir, yani fazladan sevap kazanmak için tutulan oruçlardır. Bu farz oruç için Ramazan?ın, yani kamerî bir ayın seçilmesinde de birtakım hikmetler vardır. Kamerî yıl, güneş yılından 11 gün daha eksiktir. Böylece her yıl, güneş yılına nazaran Ramazan 11 gün kadar önce gelir. Böylece otuz üçyıl boyunca yılın her günü mutlaka müslüman tarafından oruçlu geçirilmiş olur. Yılın içerisinde uzun günler, kısa günler vardır. Hem sıcak ve hem de soğuk günler mevcuttur. Böylelikle bütün bölgelerdeki müslümanlar, ülkelerinin her birinde orucun miktar ve şiddeti açısından eşit olurlar. Şayet güneş aylarından biri seçilmiş olsaydı, sıcak bölgelerde yaşayan müslümanların payı, soğuk bölgelerde yaşayan müslümanların payından daha ağır olurdu. Kimi, hayat boyunca uzun günlerde oruç tutarken, kimi de hayat boyu kısa günlerde oruç tutmuş olurdu. Ama kemerî ay seçildiğinden 33 yıllık bir devre içerisinde herkesin çektiği şiddet eşit seviyede olur. Bir kimse yazın kavurucu sıcaklarında olduğu kadar, kışın dondurucu soğuklarında da bu mahrûmiyetlere alışmış olur. Çeşitli meyveler ve değişik yiyecekler için belli mevsimler vardır. Böylece her bir devrede müslüman, belli zamanlarda her yiyeceğe karşı kendisini tutabilme alışkanlığını kazanır. Buna karşılık oruçlu bulunduğu müddetçe yiyeceğin bir çeşidinden hayat boyu mahrum kalmamış olur.
Ramazan, zenginle fakiri eşit yapar
Ramazan ayı bir nefis terbiyesi, yoksulun, açın halini anlayabilme, muhtaçlarla empati kurabilmek için en güzel fırsat olmasına rağmen, lüks restaurantlar ve otellerde, yüksek meblağlarla verilen iftar yemeklerini nasıl yorumluyorsunuz?
Ramazan, oruç ve az yeme ayıdır. Tıka basa yeme ayı, oburluk ayı değil; açlık ve mideyi dinlendirme, ruhu gıdalandırma ayıdır. Ramazan, zenginle fakiri en azından gündüzleri eşit yapar. Oruç, hayatın yalnız yeme-içme, bencil duyguları ve hayvanî arzuları tatmin etme anlayışına dayanmadığını öğreten bir ibâdettir. Oruç, fiil olarak fakirlik halini yaşamaktır. Sosyal adâlet fikrini, yardımlaşma duygusunu; açlık halini yaşatarak öğreten bir ibâdettir. Oruç sâyesinde zengin mü?minler de beden ve ruh yönünden fakirliğin sınırları içinde yaşarlar. Tok insanın açın halinden anlamasını kolaylaştırır oruç.
açlık ve sabır ayı...
Açlık ve sabır ayı olan Ramazan, bazıları için tıkınma ayıdır. Zenginler, sosyeteler içinse gösteriş ayıdır, israf ayıdır. Ramazanın, Kur?an?ın, orucun, her çeşit ibadetin zevkine varamayan kimselerin ?miş gibi? yapmaları, kavanozdaki balı tatmayanların kavanozun camını yalaması gibi şeydir lüks restoran ve otellerde, gösterişe kaçan iftar davetleri. Zaten oralara da çoğunlukla oruç tutmadığı halde tutar gibi yapanlar, öğleden sonra yediği yemeği hazmetmeye çalışırken, akşam iftar saatini bekleyen kişiler. Öyle davete böyle davetli. Günümüzde iftar ziyafetleri daha çok zenginlerin birbirini ağırladığı, tanınmış kimselerin sofralara dâvet edildiği, sofralarda israf ve gösterişin hâkim olduğu bir tarzda olabilmektedir. Çevrede, hatta uzak yerlerdeki fakirlerin, dul ve yetimlerin iftarlara dâvet edildiğini, kendi evinde iftar ziyafeti kadar oralardaki sofraları donatmanın gerektiği unutulmaktadır. Bilmem kaç yıldızlı otellerin, başka toplantılarının içkisiz yapılmadığı balo salonlarında Firavun sofralarına benzer tarzda iftar, başka zaman içki içilen bardaklarla su içme günümüz insanına has tuhaflık olduğu gibi, iftar ve Ramazan ruhuna da hakarettir.
Ramazan, dinî ve mânevî özelliğinden soyutlanıyor...
Yıllardır Ramazan aylarında istenmeyen bazı görüntülerle karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle belediyeler tarafından Ramazan eğlenceleri adı altında organizasyonlar düzenlenerek Ramazan ayıyla bağdaşmayan görüntüler ortaya konuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maalesef bu Ramazan ayında da bolca karşılaştık bu tür görüntülerle. Günümüzde Ramazanlar, dinî ve mânevî özelliklerinden soyutlanarak folklorik planda hayata yansıtılmaktadır. İnsanımızı yönlendiren düzen ve kurumları, belediyeler ve özellikle medya Ramazanı ?ibâdet ve mâneviyât ayı? olmaktan çıkarıp eğlence ayı olarak değerlendirmektedir. Sadece zengin sosyeteler değil Ramazan ruhunu katledenler. Orta halli ve fakir kimselerde de tevhid ve ibadet bilinci yoksa, onlar da bu curcunaya katılırlar. Ramazan çadırları konser salonu görevi de yapmakta, müzik parçaları bu ibâdet ayında teravihlerdeki salevatları bastırmaktadır. 15-20 senedir bu yozlaşma ve Ramazan ayını faşing ve karnaval ayına çevirme faaliyetleri giderek daha fazla yayılıyor. Bu konuda Belediyelerin büyük katkısı var, haklarını yemeyelim. Tanzimat sonrası soysuzlaşma mekânı sadece Direklerarası idi. Şimdi hemen her minareler arası öyle oldu. Feshaneler, Sultanahmet ve Beyazıt meydanları, Eyüp Camii çevreleri kutsal ile dünyeviliğin, sevaplarla haramların, Kur?an kıraatleriyle göbek havası müziklerin, ruhî duygulanma ile karnavalın karma karışık edildiği yerler oldu. Hakla bâtıl iç içe. Hem Allah?ı râzı et, hem şeytanı memnun. Müslümanlıkla demokrasinin uzlaşması demek böyle oluyor. Ramazan?ı da eğlenceye, israfa, tüketime, sömürüye âlet ettiler ve kutsalları yerlerde süründürdüler ya, bunlardan her şey beklenir. Televizyonlar, diğer zamanlardan daha fazla eğlenceye, tiyatromsu şeylere, ortaoyunu ve kuklalara... yer ayırmaktadır. ?Ah eski Ramazanlar!? Sanki asr-ı saâdetteki her ânı ibâdet coşkusuyla değerlendirilen Ramazanları hasretle hatırlayıp ona özenmektedir bunu söyleyenler. Hayır, bu güzel arzudan değil bu nostaljik iç geçirmeler... Ya niçin, Lâle Devrinden sonra ve özellikle Tanzimatla birlikte yabancı ve yabancılaşmış insanların Direklerarası gibi eğlence mekânlarındaki gayr-i İslâmî faşingleri, festivaller, câhilî örfler, lüks ve isrâfa âit hâtıralar ve onları canlandırma gayretleri; Rum ve Ermeni şarkıcıların bozuk şive ve bozuk ahlâkla icat ve icraatları olan kantolar ve bayağı ve de cıvık eğlenceler için... Bir de Ortaoyunu ve meddah...
Çirkin kapitalist uyanıklığı...
Ramazan ayının bereketi ile insanlar alışverişe daha çok yönelirken, tüketici taleplerini fırsat bilen bankalar kredi kartlarında ?Ramazan fırsatları? ya da ?Bayram kredileri?ne yönelmekteler. Bankalar ?Bayram kredisi? vermeye bu yıl da devam ettiler. Bunu nasıl yorumlayabiliriz?
Çirkin Kapitalist uyanıklığı olarak, ?kuşa bak!? deyip muhatabın elindekini cebine indiren üçkâğıtçı anlayışı olarak yorumlayabiliriz. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak olarak yorumlamak geldi içimden ama vazgeçtim. Ne Müslüman mahallesi kaldı, ne isyanlar, tuğyanlar salyangoz satmak kadar basit. Artık her türlü isyanın işlenebildiği Müslümanlıktan çıkan mahallelerde domuzlar satılıyor. Kadın satılıyor, namus satılıyor. Kişiler cennetlerini satıyor. Ramazan bizi Kur?an?a yönlendirirken, biz Kur?an?ı mehcur bırakıp ondan uzaklaşırsak Allah?la savaşan kurumlar bizi Allah?tan uzaklaştırmak için Ramazan?ı da kullanırlar, bayramı da. Her problemin baş sebebi olarak Kur?an?dan uzak bir inanç ve yaşayışı gördüğümüz gibi, çözümün de ancak yeniden Kur?an?a dönüşle mümkün olacağını söyleyebiliriz.
Hâlbuki Ramazan, her şeyden önce Kur?an ayıdır, tefekkür ve muhâsebe ayıdır, diriliş ve devrim ayıdır, arınma, yenilenme ayıdır. İlim ve kültürle değerlendirilen, ibâdeti günün ve gecenin her dakikasına yayma gayreti gösterilen, mânevî özelliklerin, takvâ, sabır ve tevbenin öne çıktığı aydır. Namazlarını aksattığından mü?min olduğu tartışılabilecek kişinin, Ramazanla iman tazeleyip namazlı mü?min hale geleceği, namazlıların, namazı huşû ile ikame etmeye ve nâfile ibâdetlere alışabileceği bir ortamdır. Evet, Ramazan güzel alışkanlıkların edinileceği aydır. Terâvihler, nâfile ibâdetlere, sahurlar teheccüd saatinde kalkıp gece namazına alışmak için büyük bir fırsat olduğu gibi, mukabeleler, Kur?ansız ve Onun anlaşılması ve yaşanması için gayretsiz günün geçirilmemesi gerektiğini öğretir, alıştırır.
Ramazan, İnsanların Unutmaya Yüz Tuttuğu İkrâmı, Misafir Ağırlamayı, İnfakı Hatırlatır
Giderek dünyevîleşen, bireyselleşen insanımızın unutmaya yüz tuttuğu ikrâmı, misafir ağırlamayı, infakı hatırlatır ve yeniden alışkanlık haline getirtir Ramazan; iftarlarla, sadaka-i fıtır ve zekâtlarla bu ayda fakirlere ekstra yapılan yardımlarla... Ramazan, kötü alışkanlıkları bırakmak için bulunmaz bir fırsattır. İçkiciler bile Ramazanda içmez veya çok azaltır. Cehennem kapıları kapandığı gibi, meyhane ve kimi haram eğlence yerlerinin kapılarına da Ramazanda kilit vurulur. Bir mü?min açısından Ramazan, hâlâ sigara gibi kötü alışkanlıkları varsa, sabahtan akşama kadar içmediğine göre, akşamdan sabaha kadar da içmeyebileceğini, irâdesine sahip olmanın çok da zor olmadığını kendisine öğretir. Sık sık çay içmeden, kahve keyfi yapmadan, çerez ve benzeri abur cubur atıştırmadan yapamayanlara, sık sık yiyip içmeden edemeyenlere, bu alışkanlıklarından vazgeçmeleri için en güzel imkânları gösterir Ramazan. Az yemeyi, diyet ve rejimi, iştahı kontrol edebilme, yeme ve içme irâdesine sahip olabilme alışkanlıklarını kazandırır/kazandırmalıdır.
Çeşme Bin Dört Yüz Yıldır Akıyor
Çeşme, bin dört yüz yıldır akmaktadır. Bu güne kadar onun hayat veren lezzetli suyunu içenleri suladığı, nimetlendirip dirilttiği gibi, hâlâ canlandıran rahmet suyunu sunmaya devam etmektedir. Ama biz, kabımızı o çeşmenin altına tutmuyor, çeşmeden yararlanmayı bilmiyorsak suç elbette çeşmenin değil; bizimdir. Karanlıklarda yaşayan insan çeşmenin yolunu unutmuş olabilir, ama çeşmenin suyundan az da olsa tatmış olanların yapmaları gereken büyük görevleri olmalıdır. Hele o çeşmenin yanı başındaki yangınları farkeden itfaiyeci (davet ve tebliğci) görevini yapmıyorsa, karanlıktan yararlanarak yangını çıkaran ve değişik araçlarıyla yangını körükleyenler kadar, o da suçlu değil midir? Kendilerini ve toplumlarını değiştirmek isteyenlere Kur?an yardıma hazırdır; referansları, örnekleri ortadadır. Değişim ve dönüşüm projelerini, kendisine yöneleceklere sunmaya, yol göstermeye, yollarını aydınlatmaya hazır beklemektedir.
Nasipsizler
Ramazan, Kur?an?ın kendisine indiğini bilen ve ona göre hayatını tanzim eden kimselerin Ramazan?ıdır. Kur?an?ı ve hükümlerini önemsemeyen, ya da başka şeyleri Kur?an?a tercih eden, Kur?an?a ters ilke ve yaşama biçimlerini reddetmeyen kimseler için, yani Kur?an?sız, Kitapsız yaşayanlar için Ramazan da yoktur bayram da. Kur?an kendisine inmemiş gibi Kitapsız şekilde yaşayan insanlar, Kur?an?dan yararlanamadığı gibi, Ramazan?dan da nasip alamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.