Murat Bardakçı: Atatürk de değiştirmek istemiş! Ortaya çıktı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstiklâl Marşı için yeni bir beste gerektiğini söylemesinin ardından bir başka marş arayışı ile beraber “İstiklâl Marşı’nın değiştirilip değiştirilemeyeceği” tartışması başladı. Bugün bu konu ile ilgili önemli bir belgeyi yayınlıyorum: Cumhuriyet Arşivleri’nde bulunan bu belgeye göre 1924’te Reisicumhur Mustafa Kemal’in ve hükümet üyelerinin imzaları ile çıkartılan bir kararnamede daha önce çok sayıda müzisyenin bestelediği farklı İstiklâl Marşları’nın yerine Paris, Viyana yahut Napoli Konservatuvarları’na yeni bir marş sipariş edilmesi düşünülmüş ama kararname bürokrasiye takılmış ve fırsat bulunup uygulanamamış!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta İstiklâl Marşı’ndan bahsederken “En büyük üzüntüm bu emsalsiz marşın hakiki mânâsını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış, bulunamamış olmasıdır” demesinin ardından bir marş tartışması ve yeni marş arayışları başladı...
YANLIŞ BİLİNENLER
Hattâ, bazı vatandaşlarımız Âkif’in şiirini, sözleri Hazreti Peygamber zamanından kaldığı söylenen ama müziğini Mısırlı bestekâr Riyad el Sunbati’nin 1972’de yine Mısır’ın meşhur sesi Ümmügülsüm için yaptığı “Sülâsiye el-Mukaddese” isimli uzun eserin bir bölümü olan ve Suriyeli yönetmen Mustafa Akkad’ın 1976’da çevirdiği “Çağrı” filminde de kullanılmasının ardından Müslüman âleminin en meşhur melodilerinden biri hâline gelen “Talâal bedru aleyna”ya uyarlamaya çalışarak okumaya başladılar...
Yani, İstiklâl Marşı’nın Hazreti Muhammed’in devrine ait bir ilâhinin nağmeleri ile okuduklarını zannederlerken aslında Mısırlı bir bestekârın eserini terennüm ettiler!
Önce, bugün icra edilen ve sözleri Mehmed Âkif Ersoy’a, bestesi de Zeki Üngör’e ait olan İstiklâl Marşı hakkındaki şahsî düşüncelerimi yazayım:
SÖZ MÜZİĞE MÜZİK SÖZE UYGUN DEĞİL
- Marş melodi olarak güzeldir, hoştur, sanatlıdır ama nağmeleri alışık olduğumuz mehter gibi askerî musiki örneklerinin aksine “bize” değil, “batıya” aittir ve ihtiva ettiği ses aralıkları bakımından da icrası gayet zordur! Düzgün okunabilmesi ciddî bir musiki eğitimi gerektirir, üstelik üzerine güfte giydirildiğinde tuhaflaşır; söz müziğe, müzik de söze uymaz, birbirini iteler, yani “prozodi” bozuktan öte bir hâle gelir ve “larda yüzen”, “ocak obe”, “raaa helâl” gibi tuhaf ibâreleri haykırmak zorunda kalırsınız.
AKİF'İN ŞİİRİ MANA VE AHENK OLARAK MUHTEŞEMDİR
- Âkif’in şiiri mânâ ve âhenk olarak muhteşemdir; bir milletin istiklâlini elde edebilmek maksadıyla giriştiği mücadelenin maddî ve manevî bütün hissiyatını barındırır, edebî bir âbidedir ama “güfte”, yani bestelenmek üzere yazılmış nisbeten hafif manzumeler gibi değildir, saltanatlıdır ve ağırdır. Zaten “şiir” ile “güfte” birbirinden farklı edebî formlardır, her şiir “güfte” özelliklerini taşımaz, bestelenmeye gelmez ve divan edebiyatımızın meşhur ve sanat bakımından önde gelen örneklerinden pek çoğunun bestelenmeyip “şiir” olarak kalmalarının sebebi de budur. Önemli şairlerin, meselâ Mehmed Âkif’in yanısıra Necip Fazıl’ın şiirlerinin çoğu ezbere bilinir ama güfte olarak bestelenmiş ve nağmeleri dillerde dolaşan eserleri yok gibidir, zira “güftekâr” yani “şarkı sözü yazarı” değil, “şair”dirler!
UYGUN OLMADIĞI İÇİN TARTIŞIYORUZ
İşte, Zeki Üngör’ün bestesinin Akif’în şiiri ile uyum sağlayamamış olması, okunuşundaki zorluk ve daha da önemlisi nağmelerinin bize hâlâ “yabancı” gelmesi yüzünden neredeyse doksan küsur seneden buyana İstiklâl Marşı’nın değiştirilip değiştirilmemesi meselesini tartışıyoruz!
Hükümet, marş karmaşasının devam ettiği senelerde o zamana kadar bestelenen eserlerin hiçbirinin “kabul edilebilecek kuvvete ve kudrete sahip olmadıklarını”, yani açıkçası “işe yaramadıklarını” düşünerek bir kararname çıkarttı. 19 Mayıs 1924 tarihli olan, altında Reisicumhur Mustafa Kemal’in ve Başvekil İsmet Paşa ile hükümet üyelerinin imzalarının bulunduğu kararnamede “marşın Türk bestekârlar tarafından yapılmasının arzu edildiği halde bunun olmaması sebebi ile Türkler’in yanısıra Avrupalı müzisyenlerin de katılacakları yeni bir yarışma açılması, gönderilecek eserlerin Paris, Viyana ve Napoli Konservatuvarları’na yollanıp aralarından üç eserin seçilmesi ve bu üç marştan en hoşa gideninin ‘millî marş’ kabul edilerek bestekârına maddî ödül ile madalya verilmesi” öngörülüyordu.
Bakanlar Kurulu’nun 19 Mayıs 1924’te kabul ettiği, İstiklâl Marşı’nın üç Avrupa konservatuvarı tarafından belirlenmesini öngören ve Mustafa Kemal ile Bakanlar Kurulu üyelerinin imzaladıkları kararname
(Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 30-18-01-1-9-26-12).
Murat Bardakçı - Habertürk
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.