MİRAÇ YAKITI...
Miracın sahibi Peygamber’in izleyicileri de bu miraçtan sürekli olarak pay sahibi olmak hak ve vazifesi doğrultusunu hiç yitirmemek borcundadırlar.
Miraç mucizesi onlara bu bilinci vermek ve bu sorumluluğu aşılamak için bağışlamıştır. “Miraç ruhu”nu taşımak: Müslüman, bu psikolojiyle ayrılır öbür inanç ve inançsızlık adamlarından.
“Bir günü öbür gününe eş geçen kişi ziyandadır” kutlu sözü miraç mucizesinin ruh içi gerçeğine, özbenliğine yapışık hakikatine dokunmaktadır.
Allah’a tapınmada, insanlarla ilişkide, düşüncede ve estetikte, sürekli “mirac”ı yaşamak, ilerleme güven ve niyetini yitirmemek kıvamında olmalıdır mü’min ruhu.
Miracın hışırtısı, ruhumuzun kulaklarında olmalıdır daima. Ve iç gözümüz, Burak’ın izinde…
Alev alev yanan ruh, Refref’in kanatlarıyla aşmalıdır kanatsızlık bölgelerini.
Aşksız, kupkuru, donmuş akıl kişisi, müslümanlığın en alt derecesinden ileri gidemez.
Aşk uçuşu… Miraç budur.
Yılda bir kere kandiller bu aşkı somutlandırır; ama içimizin kandilleri günde bin kere miracın yakıtıyla yanmak ödevindedir.
Miraç, Mutlak’ın aşk yüzünü görme yolculuğudur. İç hacdır her mü’minde. Hacda da her Müslüman, miracı, gönlünün öncüsü ve gözcüsü yapabildiği ölçüde manevi hedefe ulaşacaktır.
Namaz, günün dönüm noktalarında miracın bize konuk oluşudur. Vaktin yakasını bırakmamasıdır namaz miracın. Vaktin hamuruna ilahi aşk mayasını ve boyasını durmamacasına katan Peygamber armağanıdır o.
Miraçtır açıp kapayan Cennet ve Cehennem’in pencerelerini; onlarla eğiten ruhumuzu.
Kadir gecesinin tohumudur o. Kur’ân, bu Tûba’nın dallarına asılıdır, gören gözler için.
Alın yazımızın hiyeroglifidir miraç. Mucizeyi kanımıza işleyen Peygamber iğnesi ve kalemidir. Ruh susayışını gideren kevser, onun bardağıyla sunulur inanmış gönüllere.
Zamanı, metafiziğin sınırlarına götürüp orada ruhun solmayan çiçeği yapan odur. Sonsuzluğun, ebediliğin pınarında onu yıkayıp kirlerinden arındıran âb-ı hayat zemzemidir miraç.
Ruh, nerede katranlaşmışsa, ondan miraç çekilmiştir. Nerede elmaslaşmışsa ona miracın ışıkları düşer ve bin yöne yansır.
Dünyayı küçülten büyüten gök aynasıdır o. Bir hardal tanesine çevirir onu, ama bu tanede bütün dünyalar ve kâinatlar gizlidir.
Miraç mucizesi, paslanmış ruhun diriliş kalayı, delinmiş, özbenliğin lehim madenidir. Kopan ruhu, Mutlak’a kaynak yapar durur yeniden boyuna.
“Gözlerin kaymaması”nın güvencesidir.
“İki yay aralığı kadar yaklaşma”nın metodu.
Ruhtaki zehri, biriken zehri alan panzehirdir Miraç ruhu. Bir mucize med ve ceziriyle çekip alır içimizdeki kuşkuları, red ve inkâr taslaklarını. Onları eritir ve ummanında boğar. Kadavralar gibi yüzerler bu mucize denizinde; bilinmezliğin bağrına gömülmek üzere alınıp götürülürler.
Bir tanık gibi durur hep yanı başımızda, bir tanıklık meleği gibi durur miraç; inanç gücümüzün , sağlamlığımızın ve dayanıklılığımızın tanığı olarak.
Ruhun diriliş özlerindendir miraç. Namazla, oruçla, hacla, zekâtla bağıntı iplikçiklerini korumasını bile özlerden. Ruhun bayatlamaması, taptaze kalması onun görevidir. Enerjisi tükenen ruha, diriliş yakıtıdır o. Sönen ruh ışığına yalım vermesini bilmenin ustasıdır.
Bir Mekke gününü içimizde ışıldatıp duran avizedir, asılı ruhumuza.
İmanın küfre zaferinin dönüm noktasıdır. Gün dönümü noktası. Ama bu gün dönümü günün batıya doğru değil, ruhun doğusuna ve doğuşuna doğru döndüğünün işareti olan bir gün dönümüdür.
“Sıdk”ın gün dönümü.
“Aşk”ın gün dönümü.
Ter ve zaferin gün dönümü.
Başlarında yeniden Kutsal Kitaba, Kur’ân’a döndüğü bir olağanüstülük gün dönümünden bir an.
Yücelişin anlamından bir yaprak.
Mutlak’tan açılan bir sayfa.
Şeytanı zincirleme yolculuğu, Rahman nefesine doğru uzamış yolculuğundan bir kitap.
Evet! Başlı başına bir diriliş kitabıdır Miraç.
Baştan başa mucize olan diriliş kitabı.
Demiri yumuşatan Davut eli gibi.
Ölüyü dirilten İsa parmağı gibi.
Zaman ve mekânı aşan bir inanç meşalesidir o.
(Sezai Karakoç, Gündönümü, s. 79-82)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.