Merhamet
“Üsâme b. Zeyd (r.a) anlatıyor: Hz Peygamberin yanındaydık. Kızı Zeynep ona, "Çocuğum ölmek üzeredir, lütfen bize kadar geliniz" diye haber gönderdi.
Sevgili Peygamberimiz, hayatın insana verilmiş bir ilahî emanet olduğunu ve sabrederek mükâfat kazanmanın iyi bir fırsatını yakaladığını kızına hatırlatarak haber gönderdi:
-Kızım, Veren de, alan da Allah'dır. Her şeyin belli bir ömrü vardır. Sabret, yavrum! Göstereceğin sabrın Allah katında büyük sevabı olduğunu hatırla!
Fakat Hz. Zeynep babasının bir an önce gelmesini ve ciğerparesini son bir defa kucağına alarak onu ebedî âleme hayır ve bereket kazanmış olarak göndermesini istediği için tekrar haber saldı.
O zaman Efendimiz, büyük sahabilerinden birkaçıyla birlikte kızının evine gitti. Ölümün eşiğinde olan ve "zayıflıktan ötürü vücudu eski bir kırbaya dönmüş bulunan" yavruyu O'nun kucağına verdiler. Merhamet Peygamberi ağlamaya başladı. Mübarek gözlerinden dökülen inci tanelerini gören büyük sahabi Sa'd ibni Ubade hayretler içinde kaldı:
-Ya Resûlallah! Bu hâl nedir? deyince, Peygamberimiz de:
-Bu gözyaşı, Allah Teala'nın, kullarının gönüllerine koyduğu, kendi rahmetinin bir eseridir. Cenab-ı Hak bu duyguyu, kullarından istediğine ihsan eder.”[9]
“Sene Miladi 620.... Mekke'de hüzün senesi.. Sevgili
Peygamberimizin en yakınları vefat etmiş, Sevgili eşi Hz. Hatice, en zor günlerinde her zaman kendisini destekleyen amcası Ebû Tâlib üç gün arayla vefat etmiş...
Zulüm ve baskılar artmış, Mekke daralmış...
Taif Mekke'ye iki günlük mesafede bir yerleşim merkezi... Oraya gitse, acaba bir nefes alma imkanı bulabilir mi? Mukaddes emaneti taşıyacak bir yürek çıkar mı karşısına?
Taif...Eşrafın kapısı çalınıyor. Bir yürek aranıyor...
Yok... Üstelik alay ve hakaret var, eza ve cefa var, aşağılama var, hatta öfke var...
Sonra ayak takımını örgütleyip O güzeller güzelinin üstüne sürme var...
Yollarda taş sağanağı...
Nereni savunacaksın... Baş, göz, beden... Allah Resûlü kan revan içinde kalıyordu.
O'nu, atılan taşlardan korumaya çalışan fedakâr sahabi Zeyd b. Hârise (r.a) de yaralanıyor. O, Allah Resûlü'ne atılan taşlara kendi vücudunu siper ederek:
"-Ey Tâif halkı! Taşladığınız kimsenin bir peygamber olduğunu biliyor musunuz?!." diyor, diyor ama nafile...
Kendilerini zor-zahmet Mekkelilere ait bir bahçeye, bir hurma ağacının altına atıveriyorlar.. Yer ve gök mahzun... Melekler mahzun...
Birdenbire Cebrail (a.s) beliriverir ve eğer izin verilirse, çevredeki dağı, bu azgın insanların başına geçirebileceğini teklif ediyor. Allah Resûlü çok rencide olduğu bu dakikalarda bile, "Hayır!" diyor. Evet O, çok ileride bile olsa, onların neslinden (kıyamete kadar) yalnızca Allah'a ibadet edip O'na şirk koşmayan birileri çıkacaksa, belâlara karşı "Hayır!" diyor...[10]
Ve sonra merhamet Peygamberi ellerini açıp Allah'a şöyle dua ediyor:
“Allah'ım, kuvvetimin yetersizliğini, çarelerimin tükenişini ve insanlarca horlanışımı sana havale ediyorum. Ey acıyanların en merhametlisi, sen horlananların Rabbi, Beni kime bırakıyorsun, hayatımı cehenneme çevirecek düşmanıma mı, yoksa işimin sahibi kıldığın akrabalarıma mı! Eğer bana kızgın değilsen, aldırmam! Senin bana ihsan ettiğin afiyet, benim için daha önemli ve yararlıdır"
Yâ Rabb gazabına uğramaktan, rızandan mahrum kalmaktan, senin karanlıkları aydınlatan, din ve dünya işlerini dengeleyen yüzünün nuruna sığınırım, sadece senin rızanı isterim, yeter ki sen razı ol, çare de ancak seninle, güç de ancak seninledir”.[11]
Alvarlı Muhammed Lütfi (Efe Hz.)’in şu beyti ramazanda bizim merhamet ve şefkat yolumuz olsun.
İhtiyara eyle hürmet
Sabîlere kıl merhamet
Misafire sarf et ni'met
Allah'dan istersen rahmet
Sakın incitme bir canı
Yıkarsın arş-ı Rahman'ı
Bu ramazan merhamet kanatlarımızı herkesin her şeyin üzerine indirdiğimiz bir ay olsun.
Bu ramazanda günahlarımıza tövbe ederek ve bir daha dönmemeye çaba göstererek, ibadetlerimizi yerine getirerek, ahlakımızı güzelleştirerek, imanımızı kâmil hale getirme yollarını gözeterek kendimize merhamet edelim. Cennetlik için yaratılan bu bedeni cehenneme götürmeyelim.
Bu ramazanda çocuklarımıza ibadet alışkanlığı kazandırarak, İslam’ın en güzel ilkelerini öğreterek ve kendimizde onlara örnek olarak ailemize merhamet edelim. Onları da cehennemin dehşetli azabında korumaya çalışalım.
Bu ramazanda ihtiyaç sahiplerine yardım ederek onlara merhamet edelim. Başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyada yaşayan kardeşlerimize özelliklede son elli yılının en kurak zamanını geçiren ve açlıktan dolayı insanların yaşamını yitirdiği Somali’de bulunan kardeşlerimize yardım edelim. Biz onlara merhamet edelim ki, Rabbimizde bizlere merhamet etsin.
Bu ramazanda bitkilere, hayvanlara merhamet edelim. Onları da gözetelim. Bir ağaç kesmek yerine bir ağaç dikelim. Bir hayvana aş verelim. Oda ramazanın merhametinden istifade etsin.
Her ramazan olduğu gibi bu ramazanda bizim için bir fırsat. Bu fırsatı değerlendirenler için Allah’ın rahmet deryası onları beklemektedir. Haydi, hep beraber, birlik ve beraberlik içerisinde Rabbimizin şu ayetine sımsıkı sarılalım.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْفَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”[12]
Bu ramazan bizim için bir dönüm olmalı. Çünkü bu hayatı ne zaman ve nerede sonlandıracağımızı bilmiyoruz. Ebu Turab Hz. Ne güzel ifade etmektedir.
Bugünü düşünürüm.
dün geçti, yarın var mı?
gençliğime de güvenmem,
ölen hep ihtiyar mı?
Şu an yaşıyorsak bu bizim için çok değerli. Çünkü şu an itibariyle tövbe ederek günahlarımızı affetirme imkânımız var. Çok geç olmadan, eyvah demeden ölüm gelmeden uyanalım. Merhametin tecellisi olan Ramazandan istifade edelim, Rabbimizin rızasına nail olalım.
Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğrettiği şu dua ile vaazımıza son veriyoruz.
رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
“Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi hakikatten saptırma ve yüce katından rahmetini bizlere bağışla. Şüphesiz sen çok lütuf sahibisin.”[13]
Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun. İbadetlerimiz makbul, amelimiz Salih, niyetlerimiz halis, ahlakımız güzel olsun. Rabbim bizi merhamet edenlerden ve merhamete nail olanlardan eylesin. Allah’a emanet olun.
Ahmet ÜNAL
Uzman Vaiz
www.guncelvaaz.com
[9] Buhârî, "Cenâiz" 32
[10] Buhârî, "Bedü'l-Halk", 7
[11] www.merhamet.org sitesinden alınmıştır
[12] Al-i İmran, 3/103
[13] Al-i İmran, 3/8
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.