M.Zeki Uyanık: ‘İslam’da Kadın..’

M.Zeki Uyanık: ‘İslam’da Kadın..’
İslam, insanı; mahlûkatların en şereflisi olarak kabul ettiği için diline, dinine, milliyetine, ırkına, cinsiyetine, sosyal statüsüne ve rengine bakmaksızın Allah’ın yarattığı kul,  adalet terazisi karşısında da eşit kabul etmektedir.

Hak din İslam’ın önerdiği hayat anlayışında muhatap insandır. Bu bağlamda İslam’da kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Dahası kadın, yaratılış itibarı ile erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. Zira İslam’da ilke olarak kadın- erkek fark etmeksizin insanların en değerlisi takvada en üstün olandır.

İslam, kadına erkek gibi değer vererek toplumdaki değerini artırmıştır. Öyle ki İslam anlayışında:”Cennet annelerin ayakları altındadır.” Bu anlayışta cennete girmenin bir yolu da insanların doğmasına sebep olan kadınların/annelerin rızalarını almaktan geçtiğini belirtirken bir anlamda da bu yol ile kadın yüceltmektedir.

İslam’ın mukaddes kitabı Kur’an, farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten bahsederken birini diğerinden daha üstün veya ikisini birbirine eşit tutmak yerine birbirinin tamamlayıcısı olarak kabul etmektedir. Nitekim “onlar sizin için bir elbise siz de onlar için bir elbisesiniz.” (Bakara, 2/187) hitabı ile kadın ve erkek tabiri caizse bir elmanın iki yarısı gibi kabul edilmiştir.

Bu anlamda erkek olmadan kadın, kadın olmadan erkek olmaz. Kaldı ki Hz. Âdem bütün insanların babası olduğu gibi Hz. Havva da insanların annesidir.

İslam’ın kadına bakışını daha iyi anlayabilmek için Kur’an’ın inişinden önceki ve inişinden sonraki çeşitli toplum ve medeniyetlerin kadına bakışına bir göz atmamız gerekir.

Bu medeniyetler etüt edildiğinde İslam’ın evrensel planda kadına kazandırdığı statü ve değer şüphesiz daha iyi anlaşılacaktır. Mesela: Eski Hind inancında kadın, yaratılış olarak zayıf karakterli kötü ahlaklı ve murdar bir varlıktır.  

Budizm’in kurucusu başlangıçta kadınları kendi dinine kabul etmemiştir.

İsrail hukukunda baba kızını satabilirdi. Ailede erkek evlat varsa kızlar mirastan faydalanamazlardı.

Eski Yunanda koca dilerse karısını başkasına devredebilir. Kendisi öldükten sonra eşinin başkasına devredilmesi için anlaşma yapabilirdi.

Çinlilerde Kadın insan sayılmadığı için ona isim bile verilmezdi.

Cahilliye Arapları kız çocuklarının ileride kendilerine utanç ve ar getirecek bir duruma düşmesinden kaygı duyduğundan kız çocuğunun doğumunu utanç verici bir olay sayarlardı. Bunu önlemek için de kız çocuğu diri diri toprağa gömerlerdi. Evrensel din İslam: “Çocuklarınıza haksız yere kıymayın” (En’am, 6/151) ayeti ile bu vicdansızlığa, son vermiştir.

21. Asırda bu normal karşılanabilir. Ya da bunu günümüzde söylemek kolaydır. Ancak 14 Asır evvel bunu görmek, yasaklamak, kız çocuğuna yaşam hakkı vermek büyük bir olaydır.

İslam’da kadının fizyolojik açıdan erkeğe göre zayıf olduğu gerçeği kabul edilmekle beraber  “erkekler kadınlar üzerinde koruyucudur.”(Nisa, 4/34) ilkesi benimsenmiştir. Bu kuruma, kadın için bir horlanma sebebi değil bilakis erkeğe, kadını himaye etme, sevgi ve şefkat gösterme, ihtiyaçlarını karşılama gibi görevler yüklemiştir.

20. Asırda İtalya’da Mussolini kadınlara yüksek öğrenimi yasaklarken, Hitler kadınların Üç K’dan (kindar=çocuk, kuche=mutfak, kriche=kilise)  başka şeylerle uğraşmamasını istemiştir.

Oysa İslam, 14 Asır önce “İlim öğrenmeyi erkeğe farz kıldığı gibi kadına da farz kılmıştır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17).

Ayrıca İslam hukukunda, can, mal, ırz, mülkiyet gibi temel insani haklar erkeğe de kadına da tanınmıştır. 

...

İslam’da Kadın…yazının devamı

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.