M. SÂMİ RAMAZANOĞLU: Kur’ân’la Yoğrulmak

M. SÂMİ RAMAZANOĞLU: Kur’ân’la Yoğrulmak
münâfıklar, Kur’ân’ı işitirler; fakat istifâde etmezler. Ama o kimseler ki onlar Cenâb-ı Allah’ın gösterdiği doğru yolu tutmakla ihtidâ ettiler, binaenaleyh Allah Teâlâ hazretleri onların hidâyetlerini ziyâde eder.

Çünkü her ne zaman Kur’ân’ı işitseler mânâsını öğrenmeğe sa’y ederler ve hak olduğuna îtikad ederek ihlâs üzere îmân ederler.

Allah Teâlâ buyuruyor: “O kimseler ki onlar hidâyet-i ilâhîye ile ihtidâ ettiler. Allah Teâlâ hazretleri onlara tevfîk verir ve Kur’ân’ı işittikçe hidâyetleri artar, ziyâde olur ve onlara takvâ yollarını gösterir.” (Muhammed Sûresi, Ayet: 17)

Yani münâfıklar, Kur’ân’ı işitirler; fakat istifâde etmezler. Ama o kimseler ki onlar Cenâb-ı Allah’ın gösterdiği doğru yolu tutmakla ihtidâ ettiler, binaenaleyh Allah Teâlâ hazretleri onların hidâyetlerini ziyâde eder. Çünkü her ne zaman Kur’ân’ı işitseler mânâsını öğrenmeğe sa’y ederler ve hak olduğuna îtikad ederek ihlâs üzere îmân ederler. Ve Allah Teâlâ hazretleri onların kalblerine ittikâsını da verir ki onlar, kalblerindeki ittikâ -Cenâb-ı Allah korkusu- sebebiyle Kur’ân’ı azîmü’ş-şânın hep emirlerine imtisâl ve nehyinden ictinâb ederler.

Binâenaleyh her kimin ki kalbinde ittikâsı zayıftır yani Allah Teâlâ korkusu azdır, o kimsenin Allah Teâlâ hazretlerinin emirlerine imtisâli de o nisbette zayıf ve gevşek olduğu gibi nehyinden de ictinâbı ona göre zayıf ve az olur.

Zîra takvânın esâsı; emr-i celîl-i ilâhî ile memur olduğu şeylerin cümlesini edâ eylemek ve nehiy buyurmuş olduğu menhiyâtın da cümlesini terk etmekten ibârettir.

Mü’minlerin îmânlarının ziyâdeleşmesine sebep olan şey de: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hazretlerinden işittikleri Kur’ân-ı azîmü’ş-şân ile ehâdîs-i nebeviyedir.

Sûre-i Ankebût’da: “O kimseler ki onlar bizim dînimize yardım için mücâhede ettiler. Elbette biz onlara doğru yolumuzu tevfîk ederiz. Halbuki Cenâb-ı Allah’ın muâveneti erbâb-ı ihsân ile beraberdir.” (Ankebut, 69)

Tefsîr-i Hâzin ve Medârik’de beyân olunduğuna nazaran mücâhede ile murâd, bir mânâya göre; ilim talebi için sa’y ü gayrettir. Bu mânâya göre; “O kimseler ki ilim tahsîli için sa’y ü gayret ettiler. Elbette biz onları tahsîl-i ilim yolunda hidâyette kılarız.” demektir.

Ve bir mânâya göre mücâhede ile murâd; sünnet-i nebeviyeyi ikâme etmek ve ilmiyle amel ve günahtan tevbe etmektir, denilmiştir.

Fahr-i Râzî’nin beyânına nazaran mânâ-yı âyet: “O kimseler ki, onlar bizim vahdâniyetimize delâlet eden delillere nazar etmekte ve teemmülde sa’y ü gayretle tâkatlerini sarf ettiler. Elbette biz onları îtikad-ı sahîha îsâl ederiz.” demektir.

Muhsinîn’den murâd; ibâdeti şerâitine riâyet ederek edâ eden kimselerdir.

Enes -radıyallahu anh-’den rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Rabbisinden rivâyet ettiği bir hadîste -yani hadîs-i kudsîde- şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım.

Bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Yürüyerek bana gelirse koşarak ona gelirim.” (Buhârî)

Âyet-i celîlelerde şöyle buyurulur:

“Kim Allah’a îmân ederse Allah onun kalbini doğruya götürür.” (Teğâbün Sûresi)

“Kim bir güzellik kazanırsa biz onun bu husustaki güzelliğini artırırız.” (Şûrâ Sûresi / 23)

“Kim âhiret ekinini (kazancını) dilerse onun ekinini (kazancını) artırırız.” (Şûrâ Sûresi / 20)

Ramazanoğlu Mahmud Sâmi, Musâhabe-2, s. 19-22

 

Ulu Kanal

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.