Maneviyatçı filozof: İsmail Fenni Ertuğrul
İSTANBUL (AA) - Tırnova mahalli idare meclisi azası Mahmud Bey'in oğlu olan Ertuğrul, 1855'te Bulgaristan Tırnova'da dünyaya geldi.
Ertuğrul, Hacı Ahmet Amiş Efendi'nin nezaretindeki sübyan mektebinde ilköğrenimine başladı.
Medrese eğitiminin ardından Tırnova Rüştiyesine devam eden sanatçı, mezun olduktan sonra Arapça, Farsça ve İslami ilim derslerine devam etti.
Henüz 15 yaşındayken güzel yazısı sebebiyle Tırnova sancağı muhasebe kalemine memur olan Ertuğrul, görevi sırasında muhasebeyi öğrendi ve Dede Efendi'nin talebelerinden Meytabzade'nin öğrencisi Cudi Efendi'den musiki dersleri aldı.
Birçok ödüle layık görüldü
Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Balkanlar'daki istilalardan dolayı 20 yaşında İstanbul'a giden Ertuğrul, memur olarak görev yaptı.
İsmail Fenni Ertuğrul, Fransızca resmi yazışmaları yürütecek memurları yetiştirmek üzere devlet tarafından kurulan Dil Mektebini 1886'da bitirdi.
Dört yıl İngilizce dersi alan yazar, 1899'da Divan-ı Muhasebat üyesi oldu ve bir süre sonra Mabeyn-i Hümayun bütçesini hazırlayan komisyona alındı.
Unutulmaz isim, titiz, dürüst ve çalışkan biri olarak tanındı, başarılı çalışmalarından dolayı dördüncü dereceden mecidi ve üçüncü dereceden Osmanlı nişanı payelerine layık görüldü.
Sanatçı, 1911'de emekli olduktan sonra, daha önce başladığı eserleri tamamlamaya çalıştı, özellikle felsefi konularda araştırmalar yaptı.
Dönemin düşünce akımlarını İslam düşüncesiyle kıyasladı
Şiir ve musikiyle de ilgilenen Ertuğrul, Tırnova'da Karaoğlan Dimitriof'tan kanun, Tırnovalı Pamukoğlu'ndan keman dersleri aldı. Sanatçı, İstanbul’a geldikten sonra da Kemani Aleksan Ağa, Tanburi Ali Efendi, Hacı Faik Bey ve bestekar Şevki Bey'in öğrencisi oldu.
Ertuğrul, güftelerinin çoğu kendisine ait olmak üzere, 200'ün üzerinde beste, saz semaisi ve peşreve imza attı, birçok şiir ve gazel kaleme aldı.
Bestelediği yürüyüş marşlarından birkaçını 1924’te Cumhurbaşkanlığına takdim eden sanatçının, bu eserleri askeri birliklerin bandolarına tavsiye edildi.
İsmail Fenni Ertuğrul, ilim çalışmalarına ilişkin kaleme aldığı bir yazısında "Ben acizane 90 senelik ömrümü, ilme ve güzel sanatlara verdim. Doğu ve Batı düşünce alemini, bunların birleştikleri, ayrıldıkları ve birbirlerini şiddetle reddeder göründükleri noktaları inceledim. Eserlerimle vardığım hakikatleri, bugünün ve yarının nesillerine anlatmaya çalıştım." ifadelerini kullanmıştı.
Elde ettiği yeni bilgilerle dönemin düşünce akımlarını ve eleştirilerini İslam düşüncesiyle kıyaslayan Ertuğrul, tasavvuf düşüncesinin önemini anlatmak ve vahdet-i vücud (sufi metafiziği) görüşünün inceliklerini açıklamak üzere "üstadım" dediği İbn Arabi'yi ele alan bir eser de yazdı.
Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazdığı makalelerle Türk basınına emeği geçen en eski yazarlardan biri olarak da tanınan sanatçının yazılarının bir kısmı vefatından sonra yayınlandı, bir kısmı ise halen basılmadı.
Vefatından önce mallarını ve eserlerini bağışladı
Mütevazı bir hayatı tercih eden Ertuğrul, İstanbul'da 29 Ocak 1946'da, 96 yaşındayken hayatını kaybetti.
Usta yazar, vefatından önce Cağaloğlu ve Büyükada'daki evleri ile basılmamış eserlerini ve bütün kitaplarının basım hakkını Darüşşafaka'ya bağışladı.
Basılı eserlerinin nüshalarını da müftülüklere dağıtılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığına bırakan Ertuğrul, 9 bin 50 kitaplık kütüphanesini ise Beyazıt Devlet Kütüphanesine verdi.
İsmail Fenni Ertuğrul, ilk felsefe sözlüğü "Lügatçe-i Felsefe"nin yanı sıra "Maddiyyun Mezhebinin İzmihlali", "Kitabı-ı İzale-i Şükuk", "Vahdet-i Vücud ve Muhiddin-i Arabi", "Küçük Kitapta Büyük Mevzular" ve "Enver-i Hakikat" adlı eserlere imza attı.
Kaynak:AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.