Kudüs Gezisi - 3
Allahu azze ve celle İsrailoğullarına şehre, Allah’ın haremine girerken af, bağışlanma ve tövbe ederek alçakgönüllü bir şekilde davranmalarını buyuruyor. Ancak İsrailoğulları barbar, acımasız ve sefih bir tarzda şehre girmişlerdir. Hıtta Kapısı ismini işte buradan almaktadır.
İkindi namazını Yafa’da eda ettikten sonra, Kudüs’e doğru yola çıktık.
Yemyeşil ve bereketli topraklarda ilerlerken, yol boyu hayranlıkla sağa solua bakıyoruz. Çeşitli tonlarıyla yeşilin muhteşem dansı; Filistin toprakları selamımızı alıyor, bize sürekli hoş geldiniz diyor.
48 TOPRAKLARI
Rehberimiz, otobüsün içinden çevreyi bize anlatırken, zeytin ağaçları, bostanlar, köyler görüyoruz.
Rehber bir ara “Buralar 48 toprakları! Yerleşimciler..” dedi. Şaşırdım.
Ne demekti bu? 48 toprakları ve yerleşimciler ne demekti?”
Rehberimiz kısaca açıkladı.
İşgalci İsrail’in, coğrafi olarak Filistin’i nasıl parçaladığını ve yerleşimci adı altında dünyanın dört bir yanından Yahudileri Filistin topraklarına nasıl yerleştiğini üzüntü içinde dinliyoruz rehberimizden.
İşgalci Yahudiler, ABD ve İngiliz desteğini alarak 1948 İsrail devletini ilan edince Mısır, Ürdün, Irak, Suriye İsrail’e savaş ilan ettiler..
Arap-İsrail savaşları başlar başlamasına da neticesi belli olan savaş elbette ki İsrail’e yarar. Bu savaşa, Arap-İsrail Savaşı demek bile ne kadar beyin yıkamasına maruz kaldığımızı gösteriyor. Arap-İsrail Savaşı sürecinde Milli Şef İsmet İnönü, Türkiye’yi İsrail ve ABD yanında konumlar ve işgali destekler..
İşte “1948 Toprakları” ve “1948 Vatandaşlığı” bu süreçte ortaya çıkıyor maalesef.
İşgalci İsrail 1948 yılında İsrail devletini ilan edince Flistinlilerin büyük bir bölümü topraklarından -yurtlarından çıkarılmış.. Bu toraklar, İsrail’in kanlı işgaliyle kaybedilmiş. Şuan da işgal edilen bu topraklara işte İsrail’de “48 Toprakları” denilmektedir; ilk topraklar anlamına geliyor.
Burada kalan az sayıda Filistinli ise İsrail vatandaşı ve İsrail pasaportu kullanmaktadır.
İsrail tarafından işgal edilen bu topraklara ise “yerleşimciler” getirtilip iskan edilmiştir. “1948 Vatandaşlığı” ve “ilk yerleşimciler” demek, işgalin başlangıcının adıdır ve İsrail’in kurucuları anlamına gelir, Filistin topraklarında.
Tel Aviv’den Kudüs’e olan otobüs yolculuğumuzda, toprakların hikayesini dinlemek bize acı veriyordu..
ZAHİRE KAPISI’NDAN KUDÜS’E GİRİŞ
Artık etrafımıza bakarken, bu topraklarda yaşayan yüzbinlerce Filistinlinin göçe zorlandığını düşünüyor, evlerini, yurtlarını bırakarak göç etmeye zorlanan Müslümanlar gözümün önünde canlanıyordu. Boşaltılmış köyler, buğday tanesi gibi saçılmış, yol boyunca her bir köy ve mahalle acıları ve hikayeleri ile tek tek yüreğimize yerleşiyordu.
Kudüs'e akşam üzeri saat 19:15 gibi geldik.
Otelimiz Holy Land Hotel. 109 nolu odaya Cavit Tatlı, Ahmet Turan Ay ve ben yerleştik..
Vakit geçirmeden hemen akşam ve yatsı namazlarını Kudüs'te Mescidi Aksa’da Kıble Mescidi’nde kılmak üzere hareket ettik..
Kudüs şehir surlarının kapısı olan kuzey batı kısmında bulunan Zahire Kapısı’ndan kadim Kudüs’e girdik. Zahire Arapça’da çiçek manasına geliyor. Kapının taş kemeri üzerinde taştan işlemeli çiçek olmasından dolayı Zahire ismini almış.
Zahire Kapısı, Kudüs şehrinin doğusuna, Mescid-i Aksa’nın ise kuzey batısına düşüyor. Zahire Kapısı, kadim Kudüs’ün Müslüman mahallesine açılıyor,
BABUL HITTA’DAN MESCİDİ AKSA’YA GİRİŞ
Dar ve Arnavut kaldırımlı sokaklar iç içe geçmeli ve taş mimariden oluşan sokaklardan geçerek Mescidi Aksa’yı çevreleyen surlara geldik ve Mescidi Aksa’ya Babul Hıtta kapısından girdik.
Hıtta, tövbe, af ve bağışlanma manalarına geliyor. Kuran-ı Kerim’de “Şehre –Kudüs’e- girin de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin; (ama) kapıdan secde eden kimseler olarak girin ve 'حِطَّةٌ (Yâ Rab! Bizi affet!)’ deyin ki, size hatâlarınızı bağışlayalım!” (Bakara Süresi; Ayet: 58.) buyruluyor.
Allahu azze ve celle İsrailoğullarına şehre, Allah’ın haremine girerken af, bağışlanma ve tövbe ederek alçakgönüllü bir şekilde davranmalarını buyuruyor.
Ancak İsrailoğulları barbar, acımasız ve sefih bir tarzda şehre girmişlerdir..
Hıtta Kapısı ismini işte buradan almaktadır.
Biz de af ve tövbe ederek, bağışlanma dileyerek Allahu Tealanın ikinci haremine, ilk kıblemize Hıtta Kapısı’ndan giriyoruz.
Hıtta kapısından girişte, hemen doğuya batıya ve güneye uzanan bir geniş sahan görüyoruz.. Etrafımız tamamen zeytin ağaçları ile çevrili..
Taş kaldırım yollarından yürüyoruz. Zeytin bahçeleri arasına serpiştirilmiş kubbeli namazgahlıklar, tesbih taneleri gibi aralara konuduruluvermiş.
Taş kaldırımlı yollar bizi Kubbetussahra’ya çıkaran merdivenlere doğru ulaştırıyor. Merdivenlerin tamamlandığı yerde masal aleminden çıkan revaklar bizi karşılayarak Kubbetussahra’yı selamlıyoruz.
Kubbetussahra’nın bulunuduğu ikinci geniş düzlük Mescidi Aksa’nın zirvesi, Kubbetussahra en zirveye yapılmış, tarihin kokusunu akşamın alaca karanlığında hissediyoruz.
Kubbetussahra’yı, Miracı konuşarak yürüyoruz, yine bizi revaklar karşılıyor, bu revaklar Kubbetussahra’nın dört yönünde doğu, batı, kuzey ve güney yönlerinde yapılmış zirveyi temsil eidyor..
Revakların bulunduğu yerlerden merdivenle mescidi aksanın eteklerine doğru iniyoruz.
Evet güney revklarının altından geçerek merdivenleri adımlayarak kıble mescidini ve kıble mescidi önünde muhteşem şadırvanı selamlayarak iniyoruz.
Kıble Mescidi’nde akşam ve yatsı namazlarını kıldık Elhamdulillah..
Yatsı namazı sonrası Mescidi Aksa’nın avlusunda kafileden arkadaşlar ile oturduk.. Halis Abimiz ve Eymen Bey bizi bilgilendirmeye devam ettiler; besleyici sohbetlerdi bunlar, sağolsunlar..
Mahmut Doğan
Ulu Kanal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.