Korkut Daban: Ya Rabbi sen bizi affeyle!!!
Davranış Bilimleri Uzmanı Korkut Daban: Ya Rabbi sen bizi affeyle!!!
Vakit Adana için sahur vaktiydi! Sabah Ezanı birkaç dakikaya okunmak üzere. Elhamdülillah çok şükür diyelim. Rabbimin kısmet ettiği mükellef bir sofrada sahur yapmanın doyumu ile elimde büyükçe bir bardakta su ile salonun penceresinde ezanı beklemeye koyuldum.
Evimizin 7. Katta olmasından ötürü, manzara Adananın güney mahallelerine kuş bakışı bir açıya sahip. Camdan dışarı bakınca ilk olarak binamızın yanı başında temeli atılan inşaat alanı göze çarpıyordu. Karanlık manzarada birden inşaat alanında hareket eden bir şeyler gördüm. Biraz daha dikkatli bakınca bu gölge halindeki görüntünün aslında bir insan olduğunu fark ettim. Belli ki inşaatın başlaması ile bir bekçi görevlendirilmişti.
Günlerden Cuma ve Mayıs ayının serin bir sabah vakti! Hareketlerinden anladığım kadarıyla bekçinin yaşlıca bir amca olduğuna kanaat getirdim. Ezan okunmasına yakın çevreden köpek sesleri geliyordu. Yaşlı amca etrafı sadece dört duvarla örülmüş ancak bırakın kapı pencereyi üstünde tavanı bile olmayan bir bekçi kulübesinde soğuk havada sahurunu yapmıştı.
Ezan vaktine yakın, etraftaki köpeklerin, üstü ve dört bir yanı açık bekçi kulübesine doğru yaklaştığını gördüm. Önce bir şey anlamadım. Daha sonra yaşlı amcanın elindeki bir şeyleri o hayvanlara uzattığını gördüm. Ben tok bir mide ile elimde su bardağı ile ezan okunmadan önce son bir hazırlık yaparken. Yaşlı amcanın bu davranışı beni âdeta yerle bir etti!
Bu yaşadıklarıma sizler ister adına ders deyin ister mucize! Gözlerim dolu bir şekilde boğazım düğümlendi : Hani kelimelerin yetersiz kaldığı an deriz ya. Vakit tamda o vakit. Utancımdan yerin dibine girdim. Halbuki üzerimde gündüz vakti ihtiyaç sahiplerine hayır yapmanın bahtiyarlığı vardı. Sanki insanlara dünyaları bağışlamıştım. Duygusal tatmin üst düzeyde idi diyebilirim. Rabbim bir kez daha sevilen bir kulu olduğumu bana gösterdi.
En ufacık bir gurur kibir neler yapmazdı ki! Alemlerin Rabbi, nefsimize yenik düşmüş aciz bir kul olduğumu tokat misali çarpıyordu yüzüme. Allaha şükretmeye dilim varmıyordu dersem, belki beni bir nebze olsun anlarsınız. Tövbe etmek, hem de yerlere kapanıp utancımdan yüzümü hiç kaldırmadan öylece saatlerce kalmak istedim!
Bu arada ezan okundu. Ezan sesiyle birlikte henüz 20 aylık Zeynep kızımızda uyanmıştı. Zeynep kucağımda bekçi amcayı izlemeye devam ediyordum. Ben abdest almaya üşenirken bir de ne göreyim. İhtiyar amca elinde bir ibrik ile soğuk havada abdest alıyordu. Gördüğüm manzara karşısında gözyaşlarım adeta sele döndü: Adeta ilahi bir mesaj veriyordu.
Sen aciz bir kul olarak mükellef bir sofrada türlü nimetler ile sıcacık yuvanda sahur yapıyordun. Yetmiyor çeşmeden akan sıcak su ile abdest almaya üşeniyordun! Allah, mucize bir uyarı mı arıyorsun dedi? Al sana mucize! Hem de büyük bir ibret ve mucize!
Birden yıllar öncesine gittim. Sene 1994 üniversiteyi yeni kazanmışım, ancak 94 krizi nedeniyle üniversiteye başlayamamışım. O sene bir inşaatta amele olarak işe başlamıştım. Aynı inşaatta bekçilik yapan merhum babam bir gün hastalanmıştı. Babamın gece gelemediği günler onun yerine 3 gün vekaleten bekçilik yapmıştım. O dönemde tevafuk bir Ramazan Ayı idi. Ben aynı inşaatta 3 gece 3 gündüzü neredeyse hiç uyumadan oruca niyetli bir şekilde geçirmiştim!
Ancak benim kaldığım bekçi kulübesi adam akıllı bir kulübe idi. İçerisinde bir odun sobası bile vardı. Yaşlı amca ile kendimi kıyaslamaya utandım! Başımı kaldırıp şükrettim. Bu sabah, Rabbim bana şükretmenin faziletini ve mükafatını bir kez daha göstermişti.
Sabretmesini bilene, her sıkıntının ve darlığın bir ödülü vardı. Tekrar tekrar Elhamdülillah çok şükür, Ya Rabbi dedim. Tüm bu ibretlik hikayeden sonra;
Ya Rabbi Sen Bizi Affeyle
Ya Rabbi Sen Bizi Affeyle
Ya Rabbi Sen Bizi Affeyle, dedim? Âmin...
Selâm ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.