Korkut Daban: Korona Terörü
Korkut Daban: Korona Terörü
Davranış Bilimleri Uzmanı Korkut Daban:
Uzun bir aradan sonra Korona başlıklı bir yazı ile karşınıza çıkmak durumunda kaldım. Neden Korona Terörü deyişime sizlerde yazının sonunda eminim bana hak vereceksiniz. Yaklaşık olarak bir aydır bu konuda hemen hemen yazılan birçok yazıyı okudum. Büyük bir sabırla röportaj ve açıklamaları dinledim. Şimdi bende kendi alanım ile ilgili olarak birkaç kelam etmek isterim.
Konuya girmeden önce Korona Virüsü sayesinde memleketimizde tıbbın bu alanında ne çok uzman bulunduğunu da öğrenmiş olduk. Kimse üzerine alınmasın ama ben uzmanlaşma konusunda hassasiyet sahibiyimdir. Olması gerekeni savunuyorum. Tıbbiyeli değilim bu yüzden tıbbi konularda yapacağım olası yorumlar topluma faydadan öte zararda verebilir.
Her insanın bir uzmanlık alanı ve birde yan dalı olabilir. Ben naçizane Davranış Bilimleri Uzmanı kimliğim ile ve yan dalım olan Siyaset Bilimi konularında yorum yapmaya gayret gösteriyorum. Çok şey bilmiyorum. Öyle bir iddiam yok. Ancak bir tek şeyi çok iyi biliyorum o da “Hiçbir şey bilmediğimdir.” Sürekli olarak okuma ve araştırma yapma nedenimde budur.
Yaklaşık olarak bir aydır virüs salgını hayatımızı ciddi anlamda etkilemiş durumda. Bugün Virüs bizi ne kadar etkiledi, sorusuna cevap vermeye çalışacağız. Virüsün iki önemli yansıması oldu. Birincisi sosyo-ekonomik ikincisi ise sosyo-psikolojik idi.
Her şeyden önce bir öz eleştiri yapmamız gerekiyor. Bu dönemde fırsatçı bir güruh türedi diyebiliriz. Maalesef bu konuda toplumda sınıfta kalan ciddi bir kesim olduğuna hep birlikte tanıklık ettik. Oysa bu milleti millet yapan en önemli unsurların başında kadim geçmişinden gelen değerleri idi. Sözüm “Varlık sınavından sınıfta kalanlara” yönelik.
Küresel dünyada her ekonomik ve doğal krizde Kapitalist Sermaye sahiplerini fırsatçılık ile suçlar idik. Oysa ne yazık ki bu fırsatçı grubuna artık küçük ölçekli işletme sahipleri ve hatta küçük esnaf diye tabir ettiğimiz kesimde bu Kapitalist Sermaye sahipleri gibi fırsatçılık yapmaya başladı. Devletimiz yine bu konuda inisiyatif kullanarak halkını korudu.
İşin ilginç tarafı bu kriz ortamında başta kamu kurumları olmak üzere birçok sivil toplum örgütleri yardım ve dayanışmada örnek teşkil edecek davranışlar sergilediler. Dünyanın birçok yerinde halkın mağdur olduğuna tanıklık ettik. Özellikle sağlık malzemesi konusunda devletimiz gerek sağlık çalışanlarını gerekse vatandaşlarını mağdur etmedi diyebiliriz.
Devletin bedava dağıttığı maskelerin bir anda piyasada fahiş rakamlara satılmasına ne diyeceksiniz? Kolonya üretiminde girdi ücretlerinde herhangi bir artış olmazken raflardaki kolonya fiyatlarının uçmasına ne demeli?
Aynı durum gıda malzemeleri içinde geçerli idi. İlginç olan ise sebze meyve ve bakliyatta ihracat yolu kapanmışken fiyat artışlarını nasıl açıklayacaksınız? Bu süreçte semt pazarlarının marketlerden daha pahalı olduğuna tanıklık ettik.
Daha düne kadar her türlü fiyat artışına “Benzine Zam Geldi Abi” diye saçma bir savunma mekanizması geliştirenler, benzin fiyatlarının tepe taklak aşağı yuvarlandığı bu dönemde hala ısrarla fiyatları yukarı çekmesine nasıl bir savunma tezleri olur merak ediyorum!
Meselenin psikolojik etkileri ise adeta bir terör mecrası oluşturdu diyebiliriz. Hepsinden önemlisi Televizyon ekranlarında, sanal dünyada ve yazılı basında neredeyse bu konuda yorum yapmayan insan kalmadı diyebiliriz. Karantina günlerinde eline klavye alan yazmaya dahası en ufak bir fikri ve uzmanlığı olmayan konularda yorum yapmaya başlamıştı. Bilerek veya bilmeyerek meslek grupları arasında saçma tartışmalar çıkaranlar dahi olmuştu.
Hayatında “Pandemi” kelimesini ilk defa duyan insanların aslında bu konuda birer Ana Bilim Dalı Uzmanı olduğunu gördük. Bunlar yetmezmiş gibi birde gerek terör örgütleri ile yerli iş birlikçileri sosyal medyadan sürekli olarak olumsuz ve karamsar bilgi paylaşımında bulundular. Tek amaçları halkı korku ve paniğe sürüklemekti. Ancak boşa çırpındılar.
Sürekli sakız gibi aynı şeylerin konuşulması olayı sulandırmaktan öteye gitmiyordu. Neredeyse her an her dakika ekranlarda vakıa ve ölü sayısının verilmesi sağlıklı bir insanı delirtmek için yeterli idi. Size bu konuda tavsiyem bu süreçte lütfen çok ama çok az haber izleyin.
İlk zamanlar devletin Korona vakalarını gizlediğini (Geçmişte İdlip’de Şehit Sayısını Provoke ettikleri gibi) iddia ettiler. Devletin resmi açıklamalarının ardından ise vakıa sayılarının gizlediğini iddia ettiler. Yalanları ortaya çıkınca yeterli önlem alınmadığını iddia ettiler. İlginç olan bu iddialarına cevap Dünya Sağlık örgütünden geldi.
Dünya Sağlı Örgütü Türkiye’nin Virüs ile mücadelesinin dünya ülkelerine örnek teşkil ettiğini duyurdu. Bu ifadeleri yazan ve yayan çizenlerse bir kitaba 2500 TL veren sözde aydınlardı. Sürekli halka korku salan, provoke eden yazıları ve ifadeleri dillendiriyorlardı.
Açıkçası uzun zamandır tanık olmadığımız bir durum ile karşı karşıya idik. Devlet Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere neredeyse tüm kurumları ile hem de 7/24 başarılı bir mücadele vererek salgına karşı ciddi bir direnç gösteriyordu. Ancak bu sefer sınıfta kalan iç ve dış mihraklı güçlerin yalan yanlış haberlerine inanan sivil halk grupları idi.
Gelinen son noktada 5G teknolojisinin Korona Salgının sebebi olduğu iddia edildi. Güler misiniz ağlar mısınız? Sanki 5G teknolojisi kendisinden önce kullanılan 3G ve 4G teknolojisinden farklı bir ürün gibi yazılar yazıp bunu sosyal medyada paylaşmaya başladılar. Aklıselim dediğimiz insanların bu tuzaklara düştüğüne tanık olduk.
Siyasi mecrada aradığını bulamayan terör örgütlerinin yeni saldırı yöntemi bu idi. Zaten geleneksel toplumlarda bu tür iddialar sorgulanmadan kabul bulunduğu için gündeme oturması kolay oluyordu. Terör ve terör sevicileri kimlik değiştirmişti diyebiliriz.
Bu virüs Allah bilir ama bir süre sonra bitecek. Akıllarda neler kalacak derseniz? Ekranlarda çok yer bulamayan başta Kızılay ve IHH gibi yardım kuruluşları olmak üzere akrabasına ve komşusuna sahip çıkan ekmeğini paylaşan güzel insanlar olacaktır.
Yine evde kalma süresinde uzak kaldığımız dış dünyanın, okulların, iş yerlerinin ve birçok meslek grubu mensubunun değerini anlamış olduk. Aile denilen kutsal yapı ile tekrardan tanışma fırsatı bulmuştuk. Korona Virüs Salgın sürecinde bizlere en büyük faydası ise unutulmaya yüz tutmuş olan Kardeşlik Hukukumuzu hatırlattı diyebiliriz.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.