Kimdi Şu Mücadeleciler
Liseye giderken sıra arkadaşım "Pınar Dergisini" gösterip "abone olurmusun" demişti. Dergiye baktım, içimde bir coşku belirdi. Abone oldum. Böylece tanıdım mücadelecileri. . .
Yeniden Milli Mücadele Dergisini okuyor, analiz yapıyor ve insanlara giderek abone yapıyorlardı.
İlim Kültür Sanatta Gerçek dergisini çıkarıp bu alanda bir çığır açtılar. 1973'lerde devrinin en önemli bilimsel dergisini yayınladılar.
Oturmaları, kalkmaları, söz alarak konuşmaları disiplinleri imrenilecek insanlardı.
Yaşları küçüktü. 13-25 yaş arasındaydılar, tanıdıklarım. Yürekliydiler. Millete sevdalı vatanperverdiler. Çorum'da mecmua abonesi için çıkan orta son talebesi gittiği dükkanda bulunan milletvekiline Kıbrıs'ı anlatacak kadar bilgiliydiler.
Gözleri toktu, varlıklarını paylaşıyorlardı. Birbirlerine sahabe misali bağlıydılar. Ayrıları, gayrıları yoktu.
Edirneli, Vanlı, Muğlalı, Karslı ve Yozgatlı aynı tabakta yemek yediler. Kardeştiler. Kardeş.
Kitap kurduydular. İşleri okumak, anlamak , anlatmaktı. Öylede yaptılar.
Kör kardeş kavgalarına katılmadılar. Onlar her köyde bir Yunus diriltmenin sevdasını rüyalarında sayıkladılar.
Gün geldi ülke gerçeklerini olanca yalınlığı ile topluma , idarecilere katıksız anlattılar.
Cami önlerinde , parklarda yüksek sesle mecmua sattılar. Alaya alındılar, horlandılar, hakarete uğradılar ama aldırmadılar.
Sevinçlerini paylaştı, üzüntülerini yüreklerine gömdüler. Çünkü onlar varlıklarını "Büyük Türk Milletinin Varlık ve Beka davasına" adadılar.
Bayrak gazetesini, Bizim Anadolu gazetesini çıkarıp sattılar. Dağıttılar. Sokak sokak, ev ev yılmadılar. Ayakkabıları delikti, su çekiyordu, ancak aldıkları paraya el sürmeden beytülmalin malı nazarıyla bakıp hepsini teslim ettiler.
Türkiye çapında bir yaz tüm mücadeleciler "Kur'an Mealini" okudular. Yüzlerce , binlerce insan okuyup kardeşlerine anlattılar.
Faaliyetten önce, faaliyet esnasında ve faaliyet sonrasında yaptıklarının oto kritiğini yaptılar.
1973 seçimlerinde Doğu Türkistan Sabık Başbakanı İsa Yusuf Alptekin'i , dolayısıyla Demokratik Partisini desteklediler. Sonra Adalet Partisiyle ittifak yapıp Demirel'in yanında yer aldılar. İki mücadelecide mebus seçildiler.
Sonrasında Demirel'in oyununa geldiler. Bir daha toparlanamadılar. Ayrıldılar. Dünün kardeşleri fitnenin ateşinde yandılar. Ankara ve bir kaç ilde büyük salon toplantıları yaptılar. Ancak elmaya bir kez kurt düşmüştü. İçin için eridiler.
Bütün bunlar olurken, Diyarbakır'da Musa Öğretmeni, Tunceli'de Elazığlı Zeki Öğretmeni , Ankara'da Artvinli Zeki hainlerin kurşunlarına hedef oldular. Arkadaşları ağladılar, Allaha yalvardılar. Asla yanlış yola sapmadılar.
12 Eylül ihtilalinde evlerine çekilip fırtınanın dinmesini beklediler. Derneklerini kapattılar. Sessiz kaldılar. "Bayrak Dergisi" yoluyla gündemi değerlendirdiler. Her zaman Türk Milletinden yana tavır aldılar.
1983 seçimlerinde bir kısım mücadeleciler "Ana Vatan Partisine" girip mebus seçildiler. Belediye Başkanı oldular. Bazıları Doğru Yol Partisinde benzer rol üstlendiler. Hatta bakan oldular.
Guruptan ayrılanlar TRT'de yapımcı, yönetici oldular. Gazetelerde ünlü yazarların arasında yer aldılar.
Ayrılanların bir bölümü; cemaatler, bir bölümü tarikatlara giderek oraların önde gelen insanları oldular. Kalanlar aynı düşüncelerle yollarına devam ettiler.
Dershaneci oldular, zengin oldular, dergiler çıkardılar, ancak 1970'lerde sahip oldukları duyguları kaybettiler.
Hareketin içindekiler "Islahatçı Demokrasi Partisini" kurup siyasete atıldılar. Önlerine engeller çıkarıldı, hakları yok sayıldı, haber kanalları haberlerini vermediler. Muhafazakar kalemler demokrasi dedikleri için mücadelecileri küfürle itham ettiler. Yok sayıldılar.
1991 seçimlerinde üçlü ittifakı kurup sonunda kaybedenlerden oldular. Refah Partisinden kibarca gönderildiler. Sonrasında % 1 oy oranını bir daha aşamadılar. Ancak Millet Partisi olarak yollarına devam ettiler.
Kitap yazdılar, dergi çıkardılar, gazete çıkardılar, konferanslar verdiler. Ülkenin kültürüne büyük katkı sundular. Sunmaya devam ediyorlar. Ancak çok parçaya bölündüler.
Ayrılanlar zenginleştiler, ünlü köşe yazarı, ünlü televizyoncusu, hikayeci ve düşünce enstitüsü kurucusu oldular.
Türkiye'nin önemli şehirlerinin belediye başkanı , bakanlıkların önemli bürokratı oldular. Her şeyden önemlisi şimdilerde Türkiye'nin 2. adamını içlerinden çıkardılar.
Ancak bütün bunlara karşılılık biraz vefasız çıktılar. Birbirlerini fazla incittiler. Halbuki ülkenin bu insanlara şu zor günlerde ihtiyacı vardı. Ancak o ihtiyaca cevap veremediler.
Hayatları strateji üretmek, taktik geliştirmek olan bu insanlar ayrılmanın getirdiği veya söylemlerinin ortaya koyduğu davranışları sergileyemediler.
Ülkenin ihtiyaçlarını doğru tespit edip yanlış yaptılar. Milli Devlet dediler ama fırsat bulamadılar.
Zaman zaman yanlış yaptılar, o birbirine kenetlenmiş kardeşler birbirinden ayrı düştüler. Her biri gittiği yerde kabul gördü ama hiç bir yeder bir ve beraber olamadılar.
Abdurrahman ZEYNEL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.