'Kılıçdaroğlu çuvalladı ve bomba elinde patladı..'
ANKARA
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.
Bozdağ, "CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, çamur siyaseti dediğimiz bir siyaset tarzını Türk siyasi hayatına maalesef istikrarlı bir şekilde yerleştirmeye çalışıyor. Daha önce de defalarca benzer iftiralarda bulundu. Pek çok şey atıyor, soru soruyor, 'Siz şöyle yaptınız mı, yapmadınız mı? Yoksa belgeleri açıklayacağım' diyor. Açıkladığı bir belge yok." ifadesini kullandı.
Bekir Bozdağ, "Bir kağıt parçası gösterdi. Daha o kağıt parçasının gösterilmesinin üzerinden fazla bir zaman geçmeden hemen Avukat Sayın Ahmet Özel, 'Bunların hepsi yalandır, gösterilen kağıt parçaları da sahtedir. Gönderilen bir kuruş para yoktur.' dedi." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun, "vergi cenneti bir adada şirket kurulduğu ve bu şirketin üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakını olan bazı kişiler tarafından para aktarıldığı" iddiasında bulunduğunu belirten Bozdağ, bu kişilerin de hemen akabinde çok net bir şekilde bu iddiaların tamamının yalan olduğunu söylediğini anımsattı.
Bir iddiada bulunan kişinin bu iddiasını ispatla mükellef olduğuna işaret eden Bekir Bozdağ, "Yalan söylemeyen birine düşen görev, iddiasını ispatlamaktır. Her müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Çıkıp demesi lazım gelmez mi, 'İşte benim elimde belgeler şunlar. Ben bu belgeleri size dağıtıyorum'. Demez mi?" diye konuştu.
"Neden dağıtmamış olabilir?"
"Gösterdiği evrakları neden dağıtmamış olabilir sizce?" sorusu üzerine ise Hükümet Sözcüsü Bozdağ, "Elinde bomba patladı, perişan oldu da ondan dağıtamadı." değerlendirmesini yaptı.
Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü elinde gösterdiği kağıt parçalarının gerçekten kağıt parçası olduğu, kendisini iftiracı durumuna düşüren ve kendisinin müfteri olduğunu ispat eden belge halini aldığını fark etti, çünkü kafa basmıyor. Gelen evrakın üzerindeki gönderen, giden yerler, bu nedir ne değildir bunları anlayacak kadar bir hesap bilmeyen hesap uzmanı olduğu için ne yaptı? Çuvalladı, bomba elinde patladı. Sahtekarlığı, müftericiliği, yalancılığı, ahlaksızlığı deşifre olduğu için bunu ispat eden bu kağıt parçalarını medyaya dağıtmaktan çekiniyor."
'Her işi iyi biliyorsan çıkar şu kağıt parçalarını medyaya ver'
Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve ailesine iftira attığı için evrakları paylaşmadığını belirten Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun gönderildiğini iddia ettiği paraların elindeki kağıt parçalarında görünmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu'ndan, elindeki evrakları göstermesini isteyen Bozdağ, "Gösteremez. Neden? Gönderilen para yok." dedi. Bu evrakların sahte ya da çarpıtılmış olabileceğine işaret eden Bozdağ, evraklar verildiğinde bunun hemen ortaya çıkacağını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok net, kesin bir şekilde, "Yapmadım, yalandır, sahtedir." dediğini hatırlatan Bozdağ, bu sözlere karşı Kılıçdaroğlu'nun elindeki evrakları millete göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
Kılıçdaroğlu'nun, söz konusu belgelerle ilgili 'Ben araştırdım, hesap uzmanıyım. Sevgili Erdoğan yanına doktor al." dediğini aktaran Bozdağ, şöyle konuştu:
"Ben de diyorum ki senin yanına doktor almana gerek yok, araştırdıysan, hesap uzmanıysan, her işi iyi biliyorsan çıkar şu kağıt parçalarını medyaya, herkese ver. Şimdi gelmişler 'Meclis araştırsın'. Sen araştırmadın mı bunu? İncelemedin mi? Doğru mu, eğri mi diye teyit etmedin mi? Belli ki kağıdın geldisine, gittisine, şurasına, burasına bakmamış, veriyorlar kullanıyorlar. Türkiye'de kullanımı en kolay malzeme Kılıçdaroğlu'dur. Onun için uluslararası örgütler, terör örgütleri veya istihbarat örgütleri Türkiye'de kimi kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Hemen geliyorlar, kullanıyorlar. Bu kullanışlı malzemeden CHP'yi de CHP'lilerin kurtarması lazım."
"Cepheleşme öyle bir noktaya geldi ki"
İnsanların, kendi genel başkanlarına "Sen birinin haysiyetiyle, onuruyla, şerefiyle oynuyorsun. Çok ciddi bir şey söylüyorsun. Söylediğin şeyi benim görmem lazım." demesi gerektiğini ifade eden Bozdağ, bunu görmediği zaman, bu insanların genel başkanına tavır geliştirilmesi gereğine dikkati çekti. Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bu bölünmüşlük, cepheleşme öyle bir noktaya geldi ki Cumhurbaşkanımıza kim saldırırsa saldırsın, bazı çevreler saldıran teröristse, terörist olduğuna bakmadan peşine düşüyor. Saldıran başka ülkenin istihbarat örgütüyse, o olduğuna bakmadan peşine düşüyor. Saldıran Türkiye düşmanıysa, o olduğuna bakmadan peşine düşüyor. Şimdi maalesef burada da aynı şeyi görüyoruz. 'Cumhurbaşkanımıza saldırdı' diye, Cumhurbaşkanımıza ve ailesine karşı kin ve nefret içerisinde olan bir çevre ne yapıyor? Hemen bodoslama buna saldırıyorlar. Ben, sağduyulu, aklını ideolojinin emrine vermemiş, kin ve düşmanlıkla kalbini ve aklını rehin etmemiş olan CHP'lilerin bizim sorduğumuz bu soruların tamamını Kılıçdaroğlu'na sorduklarını düşünüyorum. 'Bizi bu kadar rezil, kepaze etmeye, bizi müfteri duruma düşürmeye hakkın yok.' dediklerini duyar gibiyim."
"Adam bakmaz mı?"
Kılıçdaroğlu'nun, FETÖ'nün, başka ülkelerin istihbarat örgütlerinin, Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu yaparak, Atatürk'ün partisini, Atatürk'ün partisi olmaktan çıkarmaya hakkının olmadığını dile getiren Bozdağ, "Diyor ki adam, 'Mustafa Gündoğan özel kalem müdürü. Adam bir bakmaz mı Cumhurbaşkanının özel kalem müdürlüğünü kimler yaptı? Bunlar gizli insanlar değil. Hepsinin ismi, SGK kaydı var. Bir bakmaz mı?" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Benim böyle bir özel kalem müdürüm olmadı." dediğini anımsatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peki haya, ahlak sahibi birisinin 'Biz yanlış yaptık, özür dileriz. Öyle değilmiş.' demesi gerekmez mi? Adamdan tık var mı? Tık yok. Niye yok? Emin olun utanma hissi yok. Haya sahibi bir adam yalan söylediğinde, iftira ettiğinde bu ortaya çıktığı zaman kızarır, bozarır, utanır, ne yapacağını şaşırır. Ama dikkat edin bir tane kızarma, bozarma, utanma yok. Çünkü bunlar haya hissini kaybetmişler. Haya olduğu zaman inan kızarır ama onu kaybetmiş adam. Her şeyi maalesef söyleyebiliyor ve utanmadan da tekrar edebiliyor. Burada bir sürü böyle iftira var."
"İftiracı olmadığını ispat etmesi gerekiyor"
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun söylediği diğer isimlerin de davalarının olacağını belirterek, bu açılan davalarda, tazminattan kurtulmak isteyen kişinin, iftiracı olmadığını ispat etmesi gerektiğini söyledi.
"Ne yapacaklar? Bu belgeleri, evrakları götürüp mahkemeye vermeleri lazım. Ve bunların doğru olduğunu mahkemenin huzurunda ispat etmeleri lazım. Mahkeme onların dediğinin doğruluğuna kanaat getirirse davaları reddeder. O zaman bunların dediği doğrulanmış olur." diyen Bozdağ, mahkemenin bunların dediğini kabul etmemesi durumunda, "sen iftiracısın" diye tazminata hükmedeceğini kaydetti.
Bozdağ, hakaretten, iftiradan yürüyecek ceza soruşturmalarının ve kovuşturmalarının da olabileceğine işaret ederek, "Bu konu artık CHP'nin yargıdan kaçırabileceği bir konu değil, 'Onlar versin, götürsün' falan değil. Sen ister ver ister verme, zaten tazminat davaları açıldı. Savcılıklara suç duyurusu yapıldı. Dolayısıyla bunların karşılığını yargıda verecektir ama bunların büyük karşılığını da halk sandıkta soracaktır." dedi.
"Siz, bu Türkiye'den ne istiyorsunuz?"
Kılıçdaroğlu'nun "göz var görmüyor, kulak var duymuyor ve akıl var kullanmıyor" haline geldiğini vurgulayan Bekir Bozdağ, şöyle konuştu:
"Bu düşmanlıktan, kin ve nefretten kurtulmadığı sürece Türkiye'nin lehine bir nefes alamaz. Şu anda gerçekten Türkiye çıkarlarının aleyhine en büyük icraatı CHP'nin Genel Başkanı yapıyor. Merkel dedi ki 'Türkiye güvenli ülke değildir gitmeyin', kendisi açıklama yaptı Alman gazetelerine, 'Türkiye güvenli bir ülke değil, gelmeyin' dedi. Baktığınız zaman onlar Türkiye'nin aleyhine ne açıklama yapıyorlarsa, uluslararası güçler, istihbarat örgütleri, gazeteler, devletler, terör örgütleri onun Meclis'teki ve Türkiye'deki legal görünümlü sözcüsü hiç tereddütsüz CHP. Burada da aynısını görüyoruz.
Ben diyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu'na, siz bu Türkiye'den ne istiyorsunuz, Türkiye'nin hükümetinden ne istiyorsunuz, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'ndan ne istiyorsunuz da siz Türkiye'nin bütün düşmanlarıyla Türkiye'ye, Türk milletine, hükümet ve Cumhurbaşkanı'na karşı ittifak ve iş birliği yapmaktan çekinmiyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bugün ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir, milli bir sorunu haline gelmiştir. Yaptıkları yenilir, yutulur şeyler değildir, ülkesine, devletine, milletine her gün iftira yoluyla zarar veren bir kişiyle karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanımızın değişiyle siyasi bir hıyanet anlayışıyla, genel başkanıyla karşı karşıyayız."
"Seni kim kullanıyor?"
"Kılıçdaroğlu'na belgelerin verildiği" iddiası hatırlatılarak, bunu kimin yaptığının sorulması üzerine Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu ben de merak ediyorum. Buradan soruyorum Kemal Kılıçdaroğlu'na, dürüst adam, ahlaklı, şerefli olduğunu iddia eden birisi bir belge açıklıyorsa bu belgeyi kimden aldığını da açıklaması lazım. 'Ben haber kaynağımı gizli tutarım' sen gazeteci değilsin, böyle bir yeminin yok. Ben şimdi soruyorum, bunu kim verdi sana? FETÖ'cüler mi, yoksa bazı ülkelerin istihbarat örgütleri mi, yoksa diğer terör örgütlerinden herhangi birisi mi, yoksa Türkiye düşmanlarından bizim bilmediğimiz başka birisi mi verdi veya siz mi oluşturdunuz bu sahte belgeleri veya çarpıtıyor musunuz? Yani seni kim kullanıyor? Kendi kendine durumdan vazife çıkarıp böyle bir iftirayı sen mi yapıyorsun yoksa seni kim kullanıyor? Şimdi namuslu bir adam bunu millete karşı siyaset yapmanın sorumluluğu gereği dürüstçe açıklaması lazım."
FETÖ'cülerin söz konusu iftiraları daha önce bazı internet sitelerinden yayılmak istendiğini anımsatan Bozdağ, "Epey oldu. Şimdi eline kendiliğinden gelmediğine göre, eğer kendileri uydurmadıysa bir yerden geldi. O zaman kim verdi? Fısıltı gazeteleri dolaşıyor şunlar, bunlar verdi diye. Ben de merak ediyorum. Herhangi bir istihbarat örgütü mü verdi? Verdiyse sen veren ülkenin çıkarlarına mı çalışıyorsun? O istihbarat örgütlerinin angaje ajanı mısın? Nesin sen, kendi ülken aleyhine çalışıyorsun. Yok bir terör örgütü verdiyse o zaman sen bu terör örgütünün destekçisi misin? Bu terör örgütü ile arandaki ilişki nedir bunu açıkla. Türkiye düşmanları verdiyse senin bu Türkiye düşmanlarıyla olan muhabbetinin sebebi nedir, bunu açıklaması lazım." açıklamasını yaptı.
"Bir taşeronluk vazifesi"
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun bunları açıklamak yerine bir soruyla insanları kirlettiğini, iftira attığını belirterek, "Sonra da o iftirasıyla ilgili kendince halkı inandırmak, doğru söylüyormuş imajı vermek için bir takım kağıt parçalarını gösteriyor." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun partisinin kongresi öncesi parti içi muhalefeti domine etmek için mi bu tür söylemlere başvurduğunun sorulması üzerine, Bozdağ, bunun hesabını Kılıçdaroğlu'nun bileceğini ifade ederek, "Bizim gördüğümüz şey çok açık, Türkiye'ye karşı bir projenin Türkiye ayağında alınan taşeronluk vazifesidir. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na, hükümetine daha doğrusu Türk milletine ve Türkiye devletine karşı doğruluk, dürüstlük kisvesi altında bir taşeronluk vazifesidir." diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, iftiracıları münafık, iki yüzlü ve yalan söyleyen insanlar olarak nitelendirerek, "Türk siyasetine baş münafıklarından bir tanesi Kılıçdaroğlu ve konuştuğunda yalan söylüyor ve bu münafıklık alametidir ve bu alameti üzerinde maalesef taşıyor. Olacak iş mi?" sorusunu yöneltti.
Kılıçdaroğlu'nun iddiasını hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız çok net söyledi, 'Onu ispat edin ben siyaseti bırakıyorum, cumhurbaşkanlığından da istifa ediyorum.' Çok net bir duruştur. Ona düşen nedir, bunu ispat etmek. Önceki gün birtakım kağıt parçalarını açıkladı. Şimdi o kağıt parçalarında ne diyor, para gönderdiğini iddia ediyor, 'Bakın ispatı da burada, dekont. Gönderen banka, alan belli hepsi belli gönderdi' diyor. O zaman açıklama yapıldı, 'Bunlar yalandır, bu kağıt parçaları da sahtedir.' Şimdi burada Kılıçdaroğlu'na dürüst, namuslu, söylediğinden emin olan, iftira etmediğini düşünen, yalan söylemediğini düşünen birinin yapacağı şey, elindeki bu kağıt parçalarını gazetecilere, görsel medyaya vermesidir, Parlamentoda milletvekillerine dağıtmasıdır, İstanbul'da halka dağıtsın. Siz elinizde bir şey olduğunda kapı kapı dağıttınız, daha önce iftiralar yaptığınızda eğer kendinize güveniyorsanız yapıyorsun."
"O zaman neden dağıtmıyorsun bunu?" diye soran Bekir Bozdağ, şunları kaydetti:
"Savcıya, adliyeye ver. Oraya da vermiyor. Kardeşim niye vermiyorsun? 'Efendim, bu suç değilmiş.' Peki sen nereden biliyorsun suç olmadığını? Sen bir ver bakalım. Ne diyorsun? 'Kara para aklama, vergi kaçırma' diyorsun. Vergi kaçırma bizim hukukumuzda suç. Başka bir sürü iftiralarda bulunuyorsun götür ver savcılığa inceletsin, adam vermiyor. Savcılar götür ver, 'Ben vermem, re'sen onlar araştırabilir, ben siyasi polemik yapıyorum.' Sen şimdi siyasi polemik yapıyorsun diye milletin haysiyetine, ahlakını, namusunu, şerefini lekeleyemezsin ki. Ben şimdi desem ki Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir numaralı yalancısıdır dediğim zaman ben bunun ispat etmem gerekmez mi? Şimdi bu diyor ki 'Ben söyledim, bir numaralı yalancı olmadığını sen ispat et.' Böyle bir şey olur mu? Sen iddia ediyorsun, iddianı ispatla mükellef olan sensin. Elindeki kağıt parçalarını niye veremiyor? Bu kağıt parçaları Kılıçdaroğlu'nun yalancılığını ispat eden evrak durumunda olduğu için veremiyor."
'Türk siyasetini bu kadar çamura bulamaya hakkı yok'
Bozdağ, siyasetin seviyesinin yerin dibine sokulduğunu belirterek, siyasette rekabetin plan, program ve projeyle yapıldığını ancak ana muhalefetin rakibini kirletemeyince yakın çevresi üzerinden onu kirletmeye çalıştığını ifadesini kullandı.
Bozdağ, "İftirayla rakibini yıpratmak, halkın gözünden, gönlünden düşürmeye çalışmak çok net, çok büyük bir şerefsizliktir, çok büyük bir namussuzluktur, çok büyük bir ahlaksızlıktır, çok büyük bir alçaklıktır. Hiç tereddütsüz. Ama iftirayla rakibinin çocukları, akrabaları, arkadaşları, dostlarını da lekeleyerek rakibine zarar vermeye kalkmak ise daha büyük bir namussuzluktur, daha büyük bir şerefsizliktir ve daha büyük bir ahlaksızlıktır, daha büyük bir alçaklıktır. Türk siyasetini bu kadar çamura, pisliğe bulamaya Sayın Kılıçdaroğlu'nun hakkı yok." diye konuştu.
"Bu kağıt parçalarını partide kaç kişiye verdi?"
Kılıçdaroğlu'nun iddia ettiği belgelerin sahte mi yoksa çarpıtılmış mı olduğunun sorulması üzerine Bozdağ, "Biz iddiada bulunmuyoruz, gerçeği söylüyoruz. Bizim genel başkanımız ve Cumhurbaşkanımız ile ilgili iftirada bulunuyor. Sonra o iftirayı geri çekiyor. Evladı, dünürü, akrabaları, yakınları üzerine gidiyor. Sonra orada ne diyor? 'Dışarı para gönderdi' diyor. Şimdi bu sefer dışarı göndermemiş olabilir, başka bir şey moduna doğru dünkü açıklamalarda geçiyor." yanıtını verdi.
Dışarı para aktarmadıklarını vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu göndermedim diyorsam, bunu gönderdiğimi kim ispat edecek? 'Gönderdi' diyen ispat edecek. Kendisi 'gönderdiğini ispat ediyorum' dedi. Salı günü grup toplantısında o kağıt parçalarını öyle kullandı. Ben de diyorum ki 'ben göndermedim, o kağıt parçaları sahtedir, senin söylediklerin de yalandır. O zaman üzerine düşen, bu kağıt parçalarının sahte olmadığını ispat etmesi lazım. Bunun yolu ne? O kağıt parçalarını medyaya vermek. Ben şimdi soruyorum Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine. Medyaya bu kağıt parçalarını niye vermiyorsunuz? Daha başka bir şey soracağım. Acaba Kılıçdaroğlu bu kağıt parçalarını partide kaç kişiye verdi? Parti Meclisine, Merkez Yürütme Kurulu üyelerine, grup başkanvekillerine verdi mi? Kime verdi. Ben partisinden de yeteri kadar insana verdiğini düşünmüyorum. Vermemiştir. Belki bir iki kişinin haberi vardır."
Kılıçdaroğlu'nun bu belgeleri kamuoyuna açıklamasını beklediğini söyleyen Bozdağ, "Kılıçdaroğlu, Türkiye aleyhine uluslararası alanda oluşacak algıları doğru yerine ikame etmek için politika üretiyor. Terör örgütü FETÖ, DHKP-C ve PKK'nın ürettiği gündemlerin Türkiye'de neredeyse tek savunucusu..." dedi.
Bazı uluslararası çevrelerin "Türkiye, DEAŞ terör örgütüne yardım ediyor" iftirasını ortaya çıkardıklarını hatırlatan Bozdağ, bu çevrelerin bu iftiraları FETÖ eliyle Türk yargısı üzerinde kurdukları kumpasla ispat etmeye kalktıklarını belirtti.
"Türkiye, DEAŞ terör örgütüne yardım ediyor." sözünü Türk siyasetinde en çok kullanan partinin CHP olduğuna işaret eden Bozdağ, bu sözlerin "Türkiye devleti teröre yardım eden devletlerden biri olsun, Türkiye'yi yönetenler uluslararası ceza mahkemesinde yargılansın, Türkiye, uluslararası toplumdan izole edilsin, Türkiye'ye yaptırım uygulansın" diye kullanıldığını kaydetti.
"İnsan, kendi ülkesinin aleyhine uluslararası alanda sonuçlar çıksın diye bunu yapar mı?" diye soran Bozdağ, şöyle konuştu:
"Darbe girişimi oldu, herkes yurt dışında FETÖ'yü himaye ediyor. Amerika, Almanya himaye ediyor, diğerleri himaye ediyor. Şimdi bu himayenin Türkiye'deki yansıması kim? Aynısını onlar yapıyor, başka bir şekilde. 'Türkiye güvenli ülke değil, gitmeyin' deniliyor. Kendisi (Kılıçdaroğlu) açıklama yapıyor, 'Evet gelmeyin, Türkiye güvenli ülke değil' diyor. Neden? Türkiye zarar görsün. Basın özgürlüğü ve diğer konularda Batı'yla aynı dili kullanıyor. Can Dündar konusunda batıyla aynı dili kullanıyor. Suriye konusunda Esad ile aynı dili kullanıyor."
"Kılıçdaroğlu hesabını önce yargıya verecektir"
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun Suriyelilere harcanan paraya ilişkin açıklamalarıyla Türkiye içinde Suriyelilere olan karşıtlığı da artırdığını, bunun kabul edilemeyeceğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye hükümetinin politikalarının karşısında yer alanların yanında durduğunu belirten Bozdağ, "Sen ne istiyorsun bu ülkeden? Biz kiminle sıkıntı yaşıyorsak hep onların yanında yer alıyorsun. Allah aşkına, Türkiye'nin haklı bir yönü yok mu bu kadar olayın içinde? Aziz milletimizin bütün bu olup bitenleri çok iyi değerlendirdiğine yürekten inanıyorum. Kılıçdaroğlu hesabını önce yargıya verecektir. Sonra da halk sandıkta, yaptıkları iftira ve yalanların hesabını soracaktır." ifadesini kullandı.
"Adalet beklemiyorum"
Bozdağ, New York'ta tutuklu bulunan Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın yargılandığı, iş adamı Rıza Sarraf'ın tanık olarak dinlendiği davayla ilgili, "ABD, New York'ta yargı eliyle bir tiyatro oynuyor, çok açık. O tiyatronun bir parçası da Cumhurbaşkanımız ve değerli ailesi üzerine karşı CHP eliyle Türkiye'de bir başka tiyatro oynanıyor, bu ikisini birbirinden ayrı düşünmemek lazım. Çünkü ikisinin hedefi de Türkiye, ikisinin hedefi de Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ve hükümetidir." dedi.
Davanın hakimi, tanıkları, raportörleri ve bilirkişilerinin FETÖ ile iltisaklarının olduğunun çok iyi bilindiğini vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Böyle bir mahkemeden biz hangi adaleti bekliyoruz? Ben bir adalet beklemiyorum. Şu anda FETÖ'nün Türkiye'de başaramadığı organizasyonun orada neticelendirilmesi gibi bir sonuç gözüküyor. Bu senaryoyu yazanlar, senaryonun gereğini yerine getiriyor. Türkiye'de Kılıçdaroğlu'nun bu iftiralarını da bu senaryodan uzak düşünmemek gerekir. Çünkü ikisi eş zamanlı devreye giriyor. Orada yargılama başlıyor, Sarraf itirafçı oluyor ve Türkiye'de en büyük siyasi müfteri çıkıyor, başka bir iftira yapıyor. Orada para var, burada var, gayri ahlaki iftiralar var. Türk halkı da haram helal konusunda çok hassas. Vatandaşımızı bu noktadan yakalamak ve buradan hareketle Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz ve Türkiye aleyhine konum almalarını sağlamak istiyorlar."
Cumhurbaşkanımızın Türk halkı nezdindeki saygısını yok edemeyecekler'
Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddialarına ilişkin, "2019'a gidiyoruz. 2019'a giderken bunlar daha başlangıç. Daha ne iftiralar atacaklar. Çünkü ahlaklı bir yarış yapmaya bunların aklı da ahlakı da yetmiyor. Hukuka uygun yarış yapmayı hiç beceremediler, beceremeyecekler. AK Parti'den daha iyi plan, program, proje ortaya koymayı hiç beceremediler. Her şeyi felakete, iftiraya, yalana, dolana bağladılar ve bu usulle netice almak istiyorlar, alamayacaklar. İftiralarla hedefe varamayacaklar. Cumhurbaşkanımızın Türk halkı nezdindeki saygınlığını ve sevgisi yok edemeyeceklerdir." değerlendirmesini yaptı.
'Afrin de bizim ana gündemimiz'
Afrin'in Türkiye için önemine değinen Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:
"Orada PKK'nun uzantısı PYD/YPG'nin Türkiye'ye karşı tehdit oluşturmasına göz yummayacağımızı hep ifade ettik. Eğer Türkiye'ye bir şey yaparlarsa misliyle mukabele edeceğimizi de ifade ettik. Afrin'de Türkiye'nin aleyhine gelişmelere izin vermeyeceğimizi bütün muhataplarımıza söyledik, hem ABD hem Rusya hem İran'la yaptığımız bütün görüşmelerde. Bu bölgelerde olup bitenler ana gündemimizdir. Afrin de bizim ana gündemimizdir. Şu anda hem Rusya hem İran'la hem de ABD ile konu görüşülüyor. Önümüzdeki günlerde burada ne gibi adımlar ortaya çıkar, onları şimdiden konuşmak doğru olmaz. Bu konular konuşulmaz, adımlar vakti geldiği zaman atılır. Böyle bir vakit gelir ve gereklilik ortaya çıkarsa Türkiye milletimizin ve devletimizin hukukunu, geleceğini, güvenliğini, barışı korumak için gerekeni yapmaktan bugüne kadar çekinmedi, bundan sonra da çekinmez."
"Trump'ın açıklaması son derece önemli"
Bozdağ, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde, YPG'ye silah yardımının kesileceğini söylediği ancak daha sonra Pentagon'dan farklı bir açıklama geldiği hatırlatılarak, "Türkiye'nin bu konudaki beklentisi çok net, bu yardımın kesilmesini istiyor. Farklı açıklamalar da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin bu beklentisini ABD karşılar mı? Karşılamazsa Türkiye-ABD ilişkileri nasıl etkilenir?" şeklindeki soru üzerine, ilk defa bir ABD Başkanı'nın PYD ve YPG'ye silah vermenin yanlış olduğunu ve bundan sonra da silah vermeyeceklerini bildirmesinin son derece önemli olduğunu, bu açıklamanın arkasından Pentagon'un adeta bu açıklamayı boşa çıkaran bir açıklama yaptığını aktardı.
Taşeron düzenlemesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın taşeron işçilerle ilgili düzenlemenin bu hafta içinde tamamlanarak Meclis'e gönderileceğini açıkladığı hatırlatılarak, "Bu düzenleme tüm taşeron işçileri kapsayacak mı? Taşeron çalışanların 'güvencesizlik' endişesi bu sistemle ortadan kaldırılacak mı?" sorusu üzerine Bozdağ, taşeron konusunda hükümet olarak daha önce de önemli iyileştirmeler yaptıklarını hatırlattı.
Bozdağ, şu görüşlerini paylaştı:
"İnşallah bundan sonra, taşeronla ilgili sorunları tamamen kökünden çözen bir yasal düzenlemeyi parlamentoya sevk edeceğiz. Aralık ayının sonu bütçeden sonra ve ocak ayının içerisinde büyük bir ihtimalle bu taşeron konusu Türkiye'de çözülmüş olacaktır. İlgili bakanlarımız çalışıyor. Sayın Başbakanımız başkanlığında koordinasyon toplantıları yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanımızla da konunun detayları konuşuldu. Önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulunun gündemine konu gelecektir. Bakanlar Kurulu'nun değerlendirmesinden sonra da Meclis'e gidecektir. Artık taşeron konusu yoluna girmiş bir konu, takvimi de belli olan bir konu. İnşallah ocak ayı içerisinde taşeron meselesini halletmiş olacağız."
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun ne zaman ilk kararlarını vereceğine yönelik bir soru üzerine Başbakan Yarımcısı Bozdağ, komisyonun kararlarını muhtemelen önümüzdeki veya bir sonraki hafta verebileceğini kaydetti.
Komisyonun iyi bir ekipten oluştuğuna vurgu yapan Bozdağ, "Detay ve etkin, verimli bir çalışma yapılıyor. Sona geldiğini biliyorum. Başkanvekiliyle en son görüştüğümde, önümüzdeki hafta veya bir sonraki hafta karar verebileceklerine dair değerlendirmeleri var. Göreve iade edilirse, iade edilmiş olacak. İade edilmeyenler yargı yoluna müracaat etme hakkı elde edecekler. Dolayısıyla bu verilen kararların yargıya açılması anlamı da taşıyor." diye konuştu.
"İlahiyat Fakültesi mezunları gibi istihdam edilecekler"
Bozdağ, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunlarının öğretmenlik haklarının baki olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları bugüne kadar istihdam edilmiyordu. Bundan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki din hizmetleri görevlerinde de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları, İlahiyat Fakültesi mezunları gibi istihda
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.