İsmail Kavlu..
İsmail Kavlu’yu yanında bir sürü işçi çalıştıran ayakkabı imalatçısı olarak tanıdım.
Bir konuşmasında 1965 yılında yanında 35 işçi çalıştığını söylemişti.
Ankara’dan İskilip’e gelip kendisi ile karşılaşınca bana hoş geldin der, beni çay içmeye dükkânına davet ederdi.
21.05.1995 yılında, Mehmet Lokum ’un Belediye başkanı olduğu dönemde “İSKİLİP’İN SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI” adlı toplantı düzenlenmişti. Toplantının başkanlığını Abdul Haluk Çay Bey yapıyordu.
Anılan toplantıda söz alan İsmail Kavlu abi ana hatları ile şunları söylemişti:
- “ İskilip için Kızılırmak çok önemli. Kızıl ırmağın suyunu sulama amacı ile kullanıp sebze meyve üretmeliyiz.
Ben Beypazarı’na gittim. Sabah erkenden Ankara yolu üzerinde sebze yüklü traktörler sıralanmışlar bekliyordu. Kamyonlar gelip traktörlerden ürünü alarak konvoy olup Ankara’ya taşıyorlardı. Aynı şey İskilip’te de yapılabilir. Yeter ki sulama suyunu bulup sudan yararlanalım.
İskilip’in kalkınabilmesi için İskilip’e dışarıdan para girişinin sağlanması şarttır.
İskilip’te bir evde bir kişi çalışıyor, geri kalanlar onun kazandığını yiyor. Bu yanlıştır. Evlerde birden fazla kişinin çalışması, evi müşterek olarak geçindirmeleri gereklidir.
Halk Eğitim müdürlüğümüz çok güzel çalışıyor. Onları çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.
Ben istiyorum ki halk eğitim bize işçi yetiştirsin. Şu anda biz yetişmiş işçi bulamıyoruz.
Dükkânıma işçi aranıyor diye ilan asıyorum, aradan iki hafta geçiyor bir kişi çalışmaya gelmiyor. Gelenlerde geçici bir süre için çalışmak istediklerini söylüyorlar. Ben istiyorum ki fabrikamın devamlı işçisi olsunlar.
Halk Eğitim bize işçi yetiştirmeyi bırakın, bizim işçimizi alıp halk eğitimde çalıştırmak istiyorlar. Bu yanlıştır.
İskilip’te yeni iş sahaları açılabilse, işsizlik sorununa çözüm getirilebilse İskilip’ten dışarı göç olmaz, nüfusumuz azalmazdı “ demişti.
İsmail ağabeyin bu tespitlerine bende hak vermiştim. Toplantı arasında yanına giderek ‘kendisinin tespitlerini doğru bulduğumu, çalışmaları ve İskilip’e olan kazanımları dolayısı ile kendisinin takdiri hak ettiğini ’söylemiştim.
İskilip ve sorunlarını konuşurken hep şunu söylerdik- “ İskilip’te İsmail Kavlu gibi 5–6 kişi daha olsa İskilip’in işsizlik sorunu olmazdı.”
İsmail beyin ayakkabıcılık işinde model çıkarmada, mesleki bazı sorunları çözmede başvurduğu kişi, rahmetli ayakkabıcı Celal Demirel’di.
Onun yanına gelir, mesleki fikir alış verişi yaparlardı.
İsmail Kavlu başarılı bir müteşebbis, Celal Demirel iyi bir sanatkârdı. Eniştemiz olan Celal Demirel’e dermiş ki- “ Sen bülbül yetiştiriyorsun, ben karga. Sende para kazanıyorsun, bende para kazanıyorum.
Her ikisi de sağ olsaydı da bu sözün ne manaya geldiğini kendilerinden dinleseydik.
Şimdi İskilip’te İsmail ustada, Celal ustada yok. İskilip sanatkârlarını bir bir kaybetti.
Terzi Abuhan’lardan kim kaldı? Ulaş tepe yukarı taslıdan terzi uzun Ahmet’te, Mustafa Yıldırım’da yok. 50 adet terzi dükkânından İskilip’te kaç terzi dükkânı kaldı?
Demirciler arastasındaki demircilerden, bakırcılar arastasındaki bakırcılardan, mutaflardan, semercilerden, sallicilerden, kalaycılardan sanatını devam ettiren kaç usta kaldı?
Kebapçılar arastamız var ama içinde bir tane bile Kebapçısı yok.
Bir zamanlar o arastada kaç tane kebapçı vardı da oraya o isim verildi? Bilen varsa söylese de bizde öğrensek.
Ben İskilip’te üç tane kuyu kebapçısının olduğunu biliyorum.
İskilip’te şimdi bir tane bile kuyu kebapçısı yok. Bu meslekte kayboldu gitti.
Park ta bahçıvan Tayyar emmi vardı. Onu parkta görünce gül isterdik. Bize –“ gül dalında güzeldir. ”derdi. Dalından koparıp bize gül vermezdi.
Onun parkının güzelliğini, bakımlılığını İskilip’e gittiğimde gözlerim hala arıyor. Ama artık Tayyar bahçıvanda, parkta o güzellikte yok.
Okullardaki eski öğretmenleri hala konuşuyor arıyoruz. Bizim talebelik dönemimizde ve sonrasında İskilip lisesinin Üniversiteye öğrenci gönderme oranı % 60–70 civarında idi. Şimdi ne durumda acaba?
Camilerde ki eskiden Hamdi Ertekin, İsmet hafız, Şaban hafız, kaleli hafız, Yeni cami’nin imamı, tavukçu hoca, çarşı cami’nin müezzini Ermum’cu, Hanönü caminin mutaf müezzini vardı. Din bilgisi, hafızlığı, sesi ile insanları Allah’ın evine bağlarlardı. Bu işi memurluk olarak görüp vazife yapmazlardı.
Neticesi rahmetli olanlar ve görevini bırakanlardan sonraki geçen zamanda İskilip ileriye mi gitti? Gerimi gitti merak ediyorum!
Ama ben eski İskilip’i özlüyor, İskilip’e emeği geçip şu an aramızda olmayan tüm geçmişlerimize Allahtan rahmet diliyor, kalanlarında İskilip için güzel şeyler yapabilme çalışması içinde olmasını diliyorum.
Mustafa Yolcu
23.05.2010
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.