İrfan Küçükköy: Karanlığa Kükreyen Aslan: Osman Yüksel Serdengeçti

İrfanKüçükköy Karanlığa Kükreyen Aslan: Osman Yüksel Serdengeçti
Osman Yüksel Serdengeçti'yi bir 1958'de, Orta iki de, sokakta, görmüş bir de 1961'de Konya Hapishanesinde ziyaret etmiştim

osman-yuksel-serdengecti-1.jpg

Bir Hatıra

Osman Yüksel Serdengeçti

(Karanlığa Kükreyen Aslan)

Osman Yüksel Serdengeçti, 1917’de Antalya’nın Akseki ilçesinde dünyaya geldi. Dayısı ilçelerinde müftü idi. İlkokulu ve ortaokulu ilçesinde, liseyi Konya’da okudu. Biraz ara verdikten sonra 1940’da Ankara Dil tarih Coğrafya Fakültesi’ne girdi. 1944’de mezuniyetine bir ay kala Hüseyin Nihal Atsız’ın mahkemesine katılanların gösterilerine iştirakten Alpaslan Türkeş ve başka milliyetçilerle birlikte hapsedildi (3 Mayıs 1944 olayları). Berat etmesine rağmen okuldan kaydı silindi. O tarihlerde hak aramak hak getire.

Osman Yüksel Serdengeçti'yi bir 1958'de, Orta iki de, sokakta, görmüş bir de 1961'de Konya Hapishanesinde ziyaret etmiştim

Ben Osman Yüksel Serdengeçti’yi ilk defa 1958 yılında imam-hatip okulu orta sınıfta iken tanıdım. Ders bitimi okuldan ayrıldık. Yanımda sınıf arkadaşım Hasan Elmas ile yolda gidiyoruz. Başımızda beyaz şeritli imam-hatip okulu şapkası var. Kırk yaşlarında bir adam yanımıza geldi. “Beni tanıdınız mı?”dedi. Biz de “tanıyamadık” dedik. “Ben Osman Yüksel Serdengeçti’yim. Bu ismi tanıdınız mı, duydunuz mu?” dedi. Biz de “duymadık” dedik. “Ben dergi çıkarıyorum. Adı ‘Serdengeçti’. Arkadaşlarınıza haber verin. Yarın okulunuza da uğrayacağım. Yeni sayısı çıktı da. Dağıtımını yapıyorum”. O tarihlerde dağıtım şirketleri ne gezer. Dergi çıktıktan sonra, çıkaranlar omuzlayacaklar, il il dolaşıp dergiyi pazarlayacaklar. Dergi bu. Üzerinde tarih var. Bir hafta geçmeden eskir. Bu, bizden önceki neslin kültürel faaliyetlerde ne kadar zor şartlarda olduğunu da, azimlerini de, gayretlerini de gösterir.

1961 seçimlerinde hapse düşmüştü. Okuldan kaçarak ziyaret etmiş ve bir de idare tarafından soruşturma geçirmiştik. Bir arkadaşım millî meseleler karşısındaki yüksek heyecanımı Osman Yüksel Serdengeçti’ye benzetmişti. Doğrusu bundan bir gurur duymuştum.

1968 yılında AP içinde kazan fokurdamaktadır. Demirel muhalifleri yeni bir partiden hatta partilerden bahsetmektedirler. Nitekim daha sonra bu kaynamadan Millî Nizam Partisi ve Demokratik Parti çıkacaktır. Biz Ankara ziyaretimizde iki partinin de filizlenmek üzere patlak vermiş çekirdeklerini gördük. Gecenin ertesi günü Yüksek İslam Enstitüsü’nden hocamız Din Eğitimi Genel Müdürü Hulusi Özkul’u (daha sonra MSP milletvekili) makamında ziyaret ettik. Odasında Hasan Aksay (o tarihte AP milletvekili) ve isimin hatırlayamadığım başka birisi var. Necmettin Erişen ile Hasan Aksay iyi tanışıyorlar ve hemşeriler. Hoş beşten sonra konu yeni bir partiye geldi. Hasan Aksay “Yeni partinin her şeyi hazır. Tüzüğü, kadrosu, her şeyi hazır. Sadece başkanı yok” dedi. Ben hayret ettim. “Bu toparlanışı kim sağladı?” dedim. O da “Mesela ben” dedi. Ben de dedim ki “O halde partinin başkanı sizsiniz. Parti başkanı da aranmaz ki”. Hasan Aksay benim çıkışlarıma bir espri ile cevap verdi. “Çocuk on beş yaşına kadar babam gibi olacağım, dermiş. On beşinden otuzuna kadar babam da ne yapmış, ben neler neler yapacağım, dermiş. Otuzundan sonra da babam neler neler yapmış da ben farkında değilmişim, dermiş. Şimdi siz gençsiniz. Her şeyi hemen yaparsınız. Ama bizim yaşımıza (kırk civarı idi) gelin de bir daha konuşalım”. Sonra şöyle devam etti “ben parti başkanı olsam, gencim. Mason basın hemen fotomontajla çıplak kadınlar arasına yerleştirir. Ayıkla pirincin taşını. Başkan olacak kişi profesör olmalı, herkesin tanıdığı kişi olmalı. İtirazlar tutmamalı”. Nitekim daha sonra Necmettin Erbakan’ın çıplak kadınlar arasında fotomontajlı resimlerini yayınladılar, tutmadı.

Bu enstantaneden sonra sohbetimize dönelim. O gece Osman Yüksel abi bize yeni parti teşebbüsünü şöyle anlattı: “Bizim muhalif grubun hiç biri başkan olmak istemiyor. Ama her birinin bir ayrı başkan adayı var”. Böyle dedikten sonra konuyu anlayıp anlamadığımızı kontrol için bizi gözüyle süzdü. Tebessüm ederek anladığımızı gösterdik. Şöyle devam etti: “Benim başkan adayım Osman Turan abi. Ondan” dedi. “Parti tüzüğü hazırlamasını istedik. O da maşallah, Evliya Çelebi. Fransa’dan döneli bir hafta oldu. ABD’ye gitti. Şimdi ABD’de. Bir üniversitede konferans verecekmiş. Ben dedim ki kendisine ‘ Ya hu, ABD’den iktidar partisinin tüzüğünü getir. Partimize tüzük yapalım. Sizi parti tüzüğü hazırlama zahmetinden kurtaralım”. Sonra şöyle devam etti: “ Osman Turan abiyi uğurlamak için hava alanına gittim. Sultan hanımın kucağında bir köpek. (Osman Turan’ın hanımı Osmanlı hanedanından. Onun için sultan hanım diyorlardı) Köpeklerini de yanlarında götürmek istiyorlar. Meğer köpek için de önceden bilet alınması gerekirmiş. Köpeği benim kucağıma tutuşturdular. Bir de elime beslenme menüsü verdiler. Dedim ki ‘Sultan hanım, beni nihayet köpek bakıcısı da yaptın”. Nezaketin zirvesini gösteren sultan hanım mahcubiyetini ifade etti.

İhtilal rüzgârı eserken ilk seçimlerde hapse girmişti. Biz Konya İmam-Hatip Okulu’nda öğrenciyiz. Bir gün ziyaretine gittik. Ertesi günü disipline çağrıldık. Uyarı cezaları aldık. Bu gece bu olayı da kendisine anlattım. “Serdengeçti tufanı başka sellere de yol açmış” dedi.

Tabiî ki pek çok ciddi konu da anlattı. AP’nin parçalanmak üzere olduğunu, Demirel’in yüksek makamlara tayinde kozmopolitleri tercih ettiğini, yakın çevresinde olan milliyetçilerin Demirel’in davranışlarını sevmedikleri halde destek verdiklerini, ayrılıkçı hareketlerin başsız olduğunu anlattı. CHP ile meclis kavgalarından örnekler sundu.

Osman Yüksel Serdengeçti, Mücadelecileri çok seviyordu. Gençlik heyecanının aksi bir hareket gibi görüyordu. Bir gün bir kitabevinden çıkarken gördüm. Parkinson hastalığına yakalanmış, eli titriyordu. “Geçmiş olsun” dedim. O her şeyden bir nükte çıkarıyordu. “Başbuğ Türkeş ‘Titre ve kendine dön’ dedi. Titremeye başladım. Ne zaman kendimize döneceğim, bilmiyorum” dedi.

Parkinson hastalığı sebebiyle olmalı bir ara düşerek ayağı kırılmış. Konya Tıp Fakültesi’nde tedavi olmuş. Bu esnada Dr. Mustafa Güçlü’nün hastası olmuş. Ona da pek çok nüktelerini anlatmış. 1983’te vefat etti. Cenazesine katılanlar mücadeleleri kadar nüktelerini de anarak ebedi istirahatgahına uğurlamışlar.

Nükte Zirvesi Bir Cevap:

Osman Yüksel milletvekili olduğu dönemlerde bir mesele ile alakalı meclis kürsüsünde konuşurken CHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto eder ve konuşmasını engellemeye çalışırlar. Bunun üzerine Osman Yüksel SERDENGEÇTİ” Bu meclisin yarısı hıyar.”deyip kürsüden iner. CHP’li vekiller, meclisin şahs-ı manevisine hakaret söz konusudur. Lütfen sözünü geri al, diye itirazda bulunurlar. Bunun üzerine Serdengeçti yeniden kürsüye gelip şöyle der:

-Tamam sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değil. der.

Allah Rahmet eylesin. Mekanı Cennet olsun.

yazının devamı..

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.