İrfan Küçükköy: Abdürrahim Karakoç
Bir Hatıra
Abdürrahim Karakoç
Mecmua’da. 1973
Yeniden Milli Mücadele mecmuası’nın sahibi yerinde benim adım yazardı. Mecmua ile ilgili hiç bir görevim yoktu. Teşkilat işleri ile ilgilenirdim. İllerden sorumlu arkadaşlarımız otobüsle akşam çıkarlar, sabah erkence Mecmua binasına gelirlerdi. Onları bekletmemek için sabah sekiz civarında kapıyı ilk açan ben olurdum. Sanki Teşkilatın değil de benim özel misafirlerim idiler. Eşiyle gelen olursa evimde misafir ederdim. Hemen her geldiğimde bir iki bekleyen olurdu. Kapıyı açar, misafirlere hoş beş ederdim. Sekiz buçuk dokuzda mecmua yazı kadrosu gelirdi. Onlar hemen salonlarına geçerler. Daima kapıları kapalı tutulmasına gayret ederlerdi. Biz de ses çıkarmamaya gayret ederdik. O salondan abi olarak Kemal Yaman, teknik ve yazı işleri olarak Ahmet Taşgetiren sorumlu idiler. Anadoludan gelen sorumluları bir odaya alır, birkaç saat meselelerini değerlendirir idim. Gereken konuları, Mehmet Çetin abi ile değerlendirir idim. Onun vefatıyla bazı meseleleri Aykut Abiye götürür oldum.
Bir gün sabah erkenden geldim. Kapıda bekleyen kırk yaşlarında biri var. Kapıyı açtım, içeri aldım. Ben Abdürrahim Karakoç’um dedi. Maraş’tan geliyorum. Pınar Dergisine şiirler getirdim. Bu ismi hatırladım. Pınar Dergisinde şiirleri çıkıyordu. “Mektup yazdım Hasan’a, ha Hasan’a, ha sana” şiirini hatırlıyordum. Bir saat kadar sohbet ettik. Yazar arkadaşlar geldiler, onlara teslim ettik. Pınar Dergisi sorumluları öğrenci oldukları için öğleye doğru gelirlerdi. Yan sokağımızda binaları ayrı idi. İstanbul Teşkilatı da o binada idi ama İstanbul merkez çalışmalarından Yılmaz Karaoğlu sorumlu idi. Ben sorumlu değildim. O amansız bir hastalığa yakalanınca, İstanbul Teşkilat başkanı Mustafa Dündar sorunları bana getirmeye başladı.
Abdürrahim Karakoç şiirler hazırlıyor, her altı ayda bir falan İstanbul’a gelir, hazırladığı şiirlerini gezerek milliyetçi muhafazakar dergilere bizzat eliyle teslim eder, akşam otobüsleri ile Maraş Elbistan’a dönerdi. Elbistan’da bir kurumda memurdu. O tarihlerde yazarlardan üniversite mezunu çok olmazdı. Mesela Yaşar Kemal Orta terk idi. Yazarlar kendilerini özel yetiştirtirlerdi. Karakoç da lise terk idi. Pınarcı Arkadaşlarımız Abdürrahim Karakoç’u hemen salmadılar. Bir öğrenci evimizde misafir edip ertesi gün bir de şiir üzerine röportaj yaptılar. Bayağı havalı olmuştu. Karakoç sevinçten uçuyordu. Tabii o tarihte şöhretin birinci basamağında idi.
Allah rahmet eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.