İran-Suudi Arabistan Krizi ve Ötesi

İran-Suudi Arabistan Krizi ve Ötesi
 Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ), Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü (SBUİ) Bölüm Başkanı ve Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Serdar...

 

Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ), Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü (SBUİ) Bölüm Başkanı ve Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Serdar Erdurmaz, son günlerde yaşanan “İran-Suudi Arabistan Krizi” ile ilgili bir fikir yazısı yayınladı.

Yaşanan olaylarla ilgili önemli tespitlerde bulunan Erdurmaz Ortadoğu’daki tansiyonun yükselmesi ve son günlerde yaşanan gelişmeler ile ilgili değerlendirmeleri şu ifadelerle anlattı: “Suudi Arabistan’ın ülkede bulunan ve kraliyet karşıtı söylemlerle öne çıkmış olan Şii din adamı Nimr el-Nimr’ı idam etmesi, İran ile onlarca yıldır Orta Doğu’da devam eden rekabetin tansiyonunun bir anda yükselmesine sebep olmuştur.

Bu tansiyonun bir şekilde yükseleceğinin ABD tarafından öngörüldüğünü ve din adamının idamının gerçekleştirilmemesi konusunda ABD yetkililerinin, Suudi Arabistan Krallığı ile ilişkiye geçtiği muhtelif kaynaklar tarafından ifade edilmektedir. Ancak, bu talebin rağbet görmeyerek, gereğinin yapıldığı görülmektedir.

İdamın hemen sonrasında İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin açıklamalarındaki sertlik aynı sertlikle karşılık bulmuştur. Ortaya çıkan kriz süratle tırmanma safhasına girmiştir. Suudi Arabistan derhal diplomatlarını çekmiş ve İran diplomatlarının da çekilmesini istemiştir. Bunun dışında İran’a seyahat yasağı ve hava sahasının kullandırılmasının önlenmesi gibi yaptırımlar gündeme gelmiştir. Sonuçta mütekabiliyet gereği, her iki taraf gerginliğe yeni bir halka eklemekten geri durmamıştır. Suudi Arabistan diğer Sünni menşeli ülkeler tarafından desteklenmiş; Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Yemen ve Sudan, İran ile diplomatik ilişkilerini askıya almışlardır.

Bütün bu gelişmelerin görünen nedeni, Suudi Arabistan’ın petrol kaynağı bakımından zengin doğu bölgesinde Şii azınlığı mevcut yönetime karşı yönlendiren bir din adamının idamıdır. Ancak, arka planda daha derin nedenlerin bulunduğu yapılacak küçük bir analizle değerlendirilebilir.

Suudi Arabistan ABD’nin stratejik partneridir. Irak’ın Kuveyt harekatına karşı, ABD’nin uyguladığı askeri harekata bütün gücüyle finansman desteği sağlamıştır. Bugüne kadar da bu işbirliği en yüksek düzeyde devam etmekte olduğu intibaını vermiştir. Ancak ABD’nin İran nükleer programının kontrolü konusunda İran yetkilileri ile gerçekleştirdiği uzlaşma zemini İran ile diğer konularda da işbirliği konusunu gündeme taşımıştır. Bunlardan en önemlisi, Irak’ta şiddetini devam ettiren Sünni menşeli DAEŞ’e karşı yürütülen askeri harekattaki işbirliğidir. Bu konuda ABD, İran ile işbirliğinin gerekliliğine inanmaktadır. Bu durum ABD-İran yakınlaşmasını Suudi Arabistan aleyhine gündeme getirmektedir. Aynı konum, Suriye’de mevcut DAEŞ unsurları içinde geçerlidir. Bunun yanında,  Suudi Arabistan’ın şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Şii kökenli olan Başer Esad’ın rejimi ile masa başına oturarak, Suriye’nin geleceği konusunda çözüm arama konusundaki yaklaşım iki ülke arasındaki rekabetin önemli girdilerinden birisidir. Bu durumda, Suudi Arabistan, ABD’nin kendi etki alanından İran etki alanına doğru kaydığı değerlendirmesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Ortaya çıkan yeni duruma karşı Suudi Krallığının tedbir alması bu şekilde tezahür etmiştir.

Bunun yanısıra, İran’ın Suriye’de Hizbullah ve devrim muhafızları ile Esad’ı desteklemesi, Suudi Arabistan’ın arka bahçesi Yemen’de hükümet karşıtı Huti’lere destek vermesi ve Orta Doğu’da son söz sahibi bir aktör gibi davranması her iki ülkeyi karşı karşıya getiren en önemli hususlardır. Her iki ülke arasında mevcut potansiyel çatışma bu saydığımız kriz bölgelerinde kıran kırana zaten sürdürülmektedir.

İdam krizi bu potansiyeli devletlerin merkezi otoritelerinin söylemine taşımış ve birbirlerini hedef alan bir konuma sokmuştur” dedi.

Bu durumda ABD ne yapacak?

Ortaya çıkan durumu ABD tarafından da inceleyen HKÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Serdar Erdurmaz, durumun ABD açısından oldukça sıkıntılı bir konum yarattığını belirterek: “ABD bölgede ki senaryolara göre, gerektiğinde Suudi Arabistan ve gerektiğin de de İran ile işbirliği yaratarak sorunlara çözüm getirmek istiyor. Ortaya çıkan durum ABD’yi açmazda bırakmıştır. Halen Rusya ile yakın işbirliği içinde ve onunla birlikte hareket eden bir İran vardır. ABD’nin ters bir hareketi bu ülkeyi büsbütün Rusya’nın kucağına itecektir. Özellikle Irak ve Suriye’deki öncelikli hedef olan DAEŞ’in temizlenmesi için ABD’nin İran ile işbirliğine açık bir şekilde ihtiyacı vardır. Çünkü İran devrim muhafızlarını fiilen kara harekatına sürmekle ve Hizbullah’a verdiği destekle fiilen çatışmanın içinde yer almaktadır. Üstelik Sünni olan DAEŞ’e karşı bir mezheptedir. Buna karşılık İsrail’in bekası için tartışmasız Suudi Arabistan’a ihtiyacı vardır. Bu bakımdan ABD her iki tarafa da eşit denge ile davranması mevcut stratejisi gereği uygun bir yaklaşım olacaktır.

Diğer taraftan da bölgede zimmi olarak bir Rusya, İran ve Irak ittifakının sağlandığı bilincinde olarak, ABD’nin kontrolü kaybetmeme yollarını araması elzem hale gelmiştir. Bu bağlamda İran’ın Rusya ile olan ilişkisini ABD ve koalisyona karşı koz olarak kullanacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır” dedi.

Türkiye’nin pozisyonu

Son günlerdeki gelişmeleri Türkiye açısından da değerlendiren Erdurmaz, analizlerini şu ifadelerle anlattı: “İran’ın Rusya uçağının düşmesiyle birlikte gösterdiği Rusya yanlısı görünümün, Suudi Arabistan ile çatışması sonucunda zayıf bir konuma düşmesi ülkemiz açısından kısa vadede yararlı bir durum yaratmaktadır. Türkiye ortaya çıkan krizde tarafsız bir tutum takınarak, her iki tarafa da eşit mesafede olduğu mesajını vermiştir. Kriz daha fazla ilerlemeden bu safhada bırakılırsa Ankara adına bir sıkıntı yaratmayacaktır. Buna karşılık tırmanma eğilimi sert söylemlerle devam ettirilerek çatışma ortamına getirildiği takdirde Türkiye’nin bu tavrı uzun vadede geçerliliğini yitirecektir. Taraflar Türkiye’den tarafını belirlemesini isteyecektir. Bu durum “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” darbımeseli gibi sıkıntı yaratacaktır. Ankara’nın gelişmeler karşısında tarafsızlığını koruması güçleşecek ve kime meylederse diğerinin, hasmane davranması sonucunu getirecektir. Bu bakımdan arzu edilen nihai durum sorunun bir şekilde iki ülke arasında tırmandırılmadan çözüme kavuşturulmasıdır.

Netice olarak Rusya, İran, Irak ittifakı Rusya’nın zorlamasıyla devam ettirilmektedir. ABD bir şekilde bu ittifaka nüfus ederek kontrol etmeye çalışmaktadır. Bu da Irak’ta mevcudiyeti ve İran’la ilişkisini geliştirmesiyle olacaktır. Burada Ankara’nın hassas dengeleri gözeterek, tarafsız politikasını devam ettirmesi hayati önem kazanmaktadır” diyerek son günlerde yaşanan olaylarla ilgili tespitlerini açıkladı” diyerek son günlerdeki gelişmeler ile ilgili tespitlerini anlattı.

adanapost.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.