''İnsanlık bunun faturasını Trump ve İsrail'e kesecektir'
ANKARA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24-27 Aralık'ta Sudan, Çad ve Tunus'a yapacağı resmi ziyaret öncesi AllAfrica internet sitesine mülakat verdi.
Türkiye'nin 2005'i "Afrika Yılı" ilan ettiğini hatırlatan Erdoğan, "O zamanlar Afrika’da bizim 12 büyükelçiliğimiz vardı ve dedik ki, biz Afrika’nın tamamında büyükelçiliklerimizi de açacağız ve şu anda bizim 39 büyükelçiliğimiz var. Fakat temennimiz o ki, Afrika’nın tamamında her ülkede büyükelçiliğimiz olsun, ama bunu da başaracağız, çünkü kararlıyız. 2008 yılında da Türkiye-Afrika iş birliği zirvesini gerçekleştirdik çünkü bu ilişkileri artırmaya devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
BAE Büyükelçiliğinin bulunduğu sokağa Fahreddin Paşa ismi
İsrail askerlerinin yaraladığı Filistinli şehit oldu
İsrail polisi iki Türk'ü gözaltına aldı
Afrika ziyaretinin ilk ayağı Sudan'da 2 gün kalmayı planladığını söyleyen Erdoğan, daha sonra Çad ve a Tunus’a geçerek, ikili görüşmeler ve kendisine eşlik edecek iş adamları heyetiyle de karşılıklı iş adamları zirvesi gerçekleştireceklerini anlattı.
Türkiye ile Afrika arasındaki ilişkilerin daha hızlı geliştirilmesinde en önemli ayağın Türk Hava Yolları (THY) olduğunu söyleyen Erdoğan, "THY de şu anda 33 ülkede 55 destinasyona hizmet veriyor. Bu da halkımızın oraları gitmesi, oralardaki halkların ülkemize gelmesi veya bir eskalasyon merkezi olarak buralar tabii önemli görev ifade ediyor, yani uçaklar oralardan da gelse burada bir eskal yapıyor öyle devam ediyor, böyle bir özelliği de var ve bundan dolayı tabii Türkiye şu anda, yani 15-16 yıl öncesinin Türkiyesi değil, çok farklı bir yerdeyiz." dedi.
"ABD'nin Sudan'a ambargoyu kaldırması memnuniyet verici"
Erdoğan, Sudan ziyaretinin öncelikli anlamı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sayın Devlet Başkanı, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi sebebiyle zaten ülkemizdeydi ve biz daha önce de planladığımız bu ziyareti de şimdi onun bir iadeyi ziyareti değil, daha önce planladığımız bir ziyaret olarak gerçekleştiriyoruz. Tabii Sudan büyük bir ülke ve gerek kültür, gerek inanç, medeniyet olarak ortak yanlarımızın çok olduğu bir ülke ve oradaki yapacağımız bu ziyaretle de iş adamlarımızın karşılıklı olarak yapacakları görüşmeler, ondan sonra liderler olarak bizim iş adamlarına hitabımız çok büyük önem arz ediyor ve bütün bunlarla beraber de tabii Çad'a gidişimiz, Çad'da inanıyorum ki ses getirecektir, Tunus hakeza öyle. Tabii bu arada Amerika Birleşik Devletleri'nin Sudan'a yönelik ambargoyu kaldırması, bu da tabii memnuniyet verici bir gelişme. Temenni ederiz ki, bu gelişmeler de olumlu istikamette artarak devam eder."
"Sadece İsrail'i yanına alıp yürümek, herhalde koskoca Amerika'ya da yakışmaz"
ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıması ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bunu eleştiren Kudüs tasarısının 9'a karşı 128 oyla kabul edilmesinin ardından ortaya çıkan yeni duruma ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, öncelikle İslam dünyası için Kudüs'ün çok önemli olduğunu ve Mescid-i Aksa'nın Müslümanların ilk kıblesi olması nedeniyle büyük önem taşıdığını kaydetti.
Kudüs'ün, Hristiyanlar için de oldukça önem arz ettiğini vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Tabii ben İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dönem Başkanı olarak birçok İslam ülkelerini ararken, bu arada örneğin Hristiyan dünyasının lideri konumunda olan Patrik Fransuva'yı da aradım, onunla da bu süreci paylaştım ve kendileri de sağ olsun bu konuda baktım ki bizlerle aynı düşünüyorlar. Yine bunun yanında Almanya Cumhurbaşkanı (Frank-Walter Steinmeier), Şansölye'yi (Angela Merkel) onları da aradım, Fransa Başkanı (Emmanuel) Macron'u aradım, Rusya Devlet Başkanı Sayın (Vladimir) Putin’i aradım, onlarla da bunları paylaştım, onlarla da bunları görüştüm. Yani olayı sadece İslam dünyası çerçevesinden değil, İslam dünyasının dışında da birçok ülke liderlerini aradım, çünkü bu sorun sadece Müslümanların sorunu değildi, bu sorun aslında tüm insanlığın sorunuydu.
Yani burada Sayın (Donald) Trump’ın, olayı böyle getirip Kudüs'e hapsetmesini çok yanlış olarak gördüm ve bu oyuna, bu tuzağa gelmemeliydi. Niye? Çünkü 1980'de biliyorsunuz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 478 sayılı kararı var ve bu kararın altında Amerika’nın da o zaman imzası var. Böyle bir imzaya rağmen Amerika'nın kalkıp bu alınan kararı ayaklar altına alması çok yanlış bir adımdı. Asıl atılması gereken adım neydi? 1967'ye gidiyoruz ve 67’de tabii ne var? Burada, yani iki devletli bir çözüm yolu var. Şimdi orada Doğu Kudüs'ün Filistin’in başkenti olarak da kabul edilmesi söz konusu ve iki devletli bir çözüme eğer yaklaşılmış olsa hiç buralara gelinmeyecek."
BM Genel Kurulu'nda Kudüs tasarısının ele alındığı günün çok önemli bir gün olduğunu ve tasarının 9'a karşı 128 oyla kabul edildiğini hatırlatan Erdoğan, sadece 9 ülkenin Trump'ın yanında yer aldığına dikkati çekti. Erdoğan, "Bunun yanında bakıyorsunuz 35 ülke de çekimser kaldı. Aslında o çekimser kalanlar da çok ciddi baskılar altında çekimser kaldı. İnanıyorum ki rahat olsalar onlar da yine aynen 128’in yanında yer alacak ülkeler. Çünkü şu anda Sayın Trump’ın yanında yer alan ülkelere baktığımız zaman hacimleri ortada. Şimdi bu durum karşısında ben inanıyorum ki Sayın Trump durumu bir daha gözden geçirecektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra atılması gereken adıma ilişkin, şunları kaydetti:
"Eğer biz barıştan yanaysak, o zaman iki devletli çözüme evet diyeceğiz. Yok, barıştan yana değiliz, biz Ortadoğu’nun karışmasını istiyoruz, böyle bir durumdan yanaysak o zaman tabii ki insanlık bunun faturasını nereye kesecektir? Sayın Trump'a kesecektir, İsrail'e kesecektir. Ama artık insanlık savaş istemiyor, barış istiyor, insanlık artık savaşlardan çok yoruldu, hele hele Ortadoğu çok çok yoruldu. Irak'ta olanlar ortada, Suriye'de olanlar ortada, milyonlar ölüyor, çocuklar, kadınlar ölüyor. İşte son Filistin'de düşünebiliyor musunuz Down sendromlu bir çocuğu İsrail askerleri duvara yapıştırıp ne hallere soktular, 15 yaşında Cuneydi'yi 20 tane İsrail askeri alıp ne hale getirdiler, ufacık kızlara neler yaptılar. Onun için, şu anda İsrail bir işgal devletidir ve terör estirdiği için de ben diyorum ki, devlet terörü var, İsrail bunu yapıyor. Nerede yapıyor? Kudüs'te yapıyor. Bu gerçekleri görmeye mecburuz ve bunun için de birlik olmaya mecburuz, beraber olmaya mecburuz, çünkü ben bu olayı sadece Müslümanların meselesi olarak kesinlikle görüyorum, bu olay tüm insanlığın meselesidir. Onun için de (BM'deki) oylama bu tüm insanlığın meselesidir mesajını verdik. Bundan dolayı da özellikle 128 ülkeye bu adaletli duruşu sergilemeleri sebebiyle hepsine şahsım, milletim adına kalbi şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum."
Trump'ın kararından geri adım atıp atmayacağı ve geri adım atmazsa sonraki adımın ne olacağının sorusuna ilişkin Erdoğan, Filistin ve Filistin'in yanında duran 128 ülke ve çekimser kalan ülkelerle birlikte bir çalışmanın içine gireceklerini ve bu çalışmanın, Filistin'in artık tüm bu ülkeler tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınmasını sağlaması gerektiğini ifade etti.
Erdoğan, "Bu zaten sağlandıktan sonra da artık Amerika Birleşik Devletleri de buradaki gelişmeleri kendisi ister istemez doğru okumalıdır. Herhalde yanlışın üzerinde bu kadar ısrar edilmez, en sonunda onlar da doğruya gelecektir. Sadece İsrail’i yanına alıp yürümek, herhalde koskoca Amerika’ya da yakışmaz." şeklinde konuştu.
"DEAŞ şu anda çok ciddi manada kan kaybetti"
"Ziyaret edeceğiniz ülkelerle ilgili olarak, özellikle Çad ve Tunus'la ilgili belli endişeler gündeme geliyor, bu endişeler terörizmle ve militanlarla ilgili sorunlar ve Türkiye'nin terörden çok mustarip olmuş bir ülke olduğu da ortada. DEAŞ'ın bertaraf edilmesinden sonra 6 bin genç Afrikalının Afrika kıtasına geri döneceği ve büyük bir tehdit oluşturacağı öngörülüyor. Bununla ilgili görüşünüz nedir? Türkiye bu bağlamda Afrika ile nasıl çalışabilir ve bu konuyu çözme konusunda nasıl yardımcı olabilir?" sorusu üzerine Erdoğan, özellikle Çad'ın terör örgütü Boko Haram'a karşı vermiş olduğu mücadelenin yanı sıra Sudan ve Tunus'un da teröre karşı mücadele verdiğini belirterek Türkiye'nin de yaklaşık 35-40 yıllık terörle mücadele tecrübesinin olduğunu, çok bedel ödediğini fakat artık bu bedeli ödemek istemediğinin altını çizdi.
Bu nedenle, Türkiye'nin son yıllarda terörle mücadelesinin çok daha şiddetli bir şekilde sürdüğünü ve başarı elde ettiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Fakat biz tabii içeride bu terörle mücadeleyi verirken, ki bizim içeride de kısmen DEAŞ'la mücadelemiz de var. Fakat öbür tarafta tabii Suriye’de ve Irak’ta yine DEAŞ örgütlenmeleri var. Tabii DEAŞ şu anda çok ciddi manada kan kaybetti, örneğin Suriye’de Cerablus, Rai, El Bab, o bölgede, 2 bin kilometrekarelik o alandan DEAŞ’ı temizledik ve öbür tarafta koalisyon güçleri yine DEAŞ'ı ciddi manada güneye doğru onlar da çıkartıyorlar ve böylece şu anda Suriye'nin yüzde 5'i DEAŞ’ın kontrolünde, yüzde 95'i artık rejimin ve koalisyon güçlerinin kontrolüne geçmiş vaziyette. Yani DEAŞ artık oradan tamamen arındırıldı. Aynı durum Irak'ta da böyle, orada da artık pek DEAŞ kalmış değil.
Şimdi bütün bunlar tabii bu ülkelerin geleceği ne olacak; bunu getiriyor. Fakat sizin tabii ifade ettiğiniz şey bir kenara konulamaz. Bugün Çad'da tabii 600 bin kadar mülteci var. Bu mültecilerin durumu ne olacak? Şimdi Sudan ciddi sıkıntılar yaşadı biliyoruz. Sonunda Sudan ikiye bölündü, Güney Sudan, Kuzey Sudan. Şu anda Tunus sakin görünüyor ama Tunus'u da karıştırmak istiyorlar. Temennimiz odur ki; Tunus birliğini, beraberliğini kaybetmesin ve bu konularda bizler siyasi, askeri, ekonomik ticari, kültürel, her türlü alanlarda, iş adamlarımı onun için yanımda götürüyorum, biz iş birliği yapmaya varız. Bu iş birliğini yaparken bizim için bir numaralı hedef dayanışmamızdır. Bu dayanışmayı bütün bu alanlarda yapmamız gerekir."
Erdoğan, İİT Dönem Başkanı olarak bölgede Türkiye'nin üzerine düşen görevler olduğunu kaydederek, "Mesela bizim bu ülkelerin hepsinde TİKA adlı bir kuruluşumuz var ki bu kuruluşumuz oralarda birçok sosyal hizmetlerde hep görev almaktadır. Sosyal içerikli bu hizmetleriyle de oradaki vatandaşlarla aslında ülkemizin halkının kaynaşmasına fırsat vermektedir." ifadesini kullandı.
Bu ülkelerden Türkiye'ye gelen öğrencilerin, Türkiye'deki üniversitelerde okuma imkanı bulduğunu ve birer köprü vazifesi gördüklerini söyleyen Erdoğan, "Bundan sonraki süreçte de biz bunları aynı şekilde devam ettireceğiz, terörle mücadelede de yine güvenlik konularında dayanışma içerisinde olacağız." diye konuştu.
"Bu oyuna gelmeyin"
Aynı zararı Afrika'nın da görmemesi için uğraştıklarını ve söz konusu kişilerin bu yollarla çok büyük paralar kazandığını söyleyen Erdoğan, "Düşünün, sene 1999, bu işin başındaki baş terörist FETÖ Amerika'ya kaçtı. Nerede şu anda? Pensilvanya'da ve biz Amerika'dan kendilerine 85-90 koli belge göndermemize rağmen istiyoruz, hala alamadık. Bu nasıl ittifaktır, nasıl stratejik bir ittifaktır, vermiyorlar değil mi? Yarın aynı şeyi bizden Amerika istese, ben de Amerika'ya vermeyeceğim. Niye? Önce sen orada benim 251 şehidimin katili, 2bin 193 gazimin müsebbibi sizde duruyor, dosyalar elde, hakkında verilmiş müebbet hapis kararları var, ağırlaştırılmış müebbet hapis kararları var, siz onu vermiyorsunuz, benden bunları istiyorsunuz; hayır, alamayacaksınız. Vereceksiniz, bizde yargılanacak. Bizde idam yok, ama Amerika'da idam var. Ver, benim ülkemde yargılansın, niye vermiyorsun?" diye konuştu.
Erdoğan, Afrikalıların bu oyuna gelmemesi için Türkiye Maarif Vakfını kurduklarını belirterek vakfın daha kaliteli eğitim ve öğretim vereceğini ve diğerleri gibi para hırsıyla bu işe girmediğini söyledi.
"Sudan'da Sudan Hükümetinin Maarif vekaletiyle, Milli Eğitim Bakanlığıyla iş birliği yaparak orada biz okulları devralıyoruz ve Maarif Vakfı orada bu eğitim-öğretimi verecek, Çad’da aynı şekilde, Tunus’ta aynı şekilde." diyen Erdoğan, buna rağmen hala bazılarının farklı isimlerle tekrar devreye girdiğini ve yönetimleri aldattığını söyledi.
Erdoğan, "Artık bunların Türkiye Cumhuriyeti'yle yakından uzaktan alakası yok. Ama isimlerine bunlar yine Türk şeyini koyabilirler, bunlarda her türlü yalan var, aman bu oyuna gelinmesin, Afrika bu oyunu bir defa artık bozması lazım. Herhangi bir şey varsa bize sorulsun, biz onlara en güzel şekilde cevabını veririz. Büyükelçiliklerimizi vasıtasıyla da bu işleri lütfen takip ederlerse, bizim birliğimiz, beraberliğimiz her şeyin önünde olacaktır. Bu dayanışmayı özellikle istiyoruz." dedi.
"İslam dini köle pazarlığını asla tasvip etmez"
Afrikalı göçmenlerin köle pazarında satıldığı haberlerine ilişkin, Erdoğan, Türkiye'nin 3,5 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığını belirterek, bu kişilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin İslami, insani ve vicdanı görevi bunu gerektirdiği için şu ana kadar 30 milyar dolar harcama yaptıklarını ve yapmaya da devam ettiklerini belirterek "Ve şu anda Avrupa Birliği'nden bir şey geldi mi? Söyleyeyim, şu ana kadar gelen 900 milyon avrodur. Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğinden bir şey geldi mi? Gelen 550 milyon dolardır. Ama harcadığımız 30 milyar dolardır. Şimdi bütün bunlar bizim için birer görev, biz yapmaya devam edeceğiz gelse de gelmese de, çünkü veren el, alan elden hayırlıdır." ifadelerini kullandı.
Erdoğan kölelik meselesine ilişkin, söz konusu sığınmacıların hiçbirisinin bir köle olarak alınıp satılmasına asla müsaade etmediklerini çünkü İslam'da bunun asla tasvip edilmediğini dile getirdi.
Göçlerin riskleriyle ilgili Afrikalı gençlere uyarılarının sorulması üzerine Erdoğan, "Hele hele Libya'da, tüm Libyalı yöneticilere ve Libyalı gençlere sesleniyorum; aman bu oyuna gelmeyiniz. Artık bizim dinimizin men ettiği bu köle pazarlarına asla saygı duymayınız, oraya düşmeyiniz, düşenleri de kurtarınız. Çünkü bu İslam’ın ve Müslümanların en önemli yanıdır, en zengin yanıdır. Ben bütün oradaki kardeşlerimi Hazreti Ebubekir Radiyallahu Anh olmaya davet ediyorum, onları kurtarsınlar. Bunu başarırlarsa inanıyorum ki Libya arzuladığı o aydınlık geleceği de ne yapacaktır? Yakalayacaktır." ifadelerini kullandı.
Libya'nın fakir bir ülke olmadığını ve fakat Libya'nın bu konuma düşürüldüğünü söyleyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Düşürenler kim? O egemen ülkeler. O egemenlik taslayanlar var ya, Libya’nın paraları hala onların bankalarında duruyor, Libya’nın Merkez Bankasında durmuyor. Bütün mesele biz burada Libya'nın yöneticileri olarak süratle aradaki kırgınlıkları, ayrışmayı, bunları giderip demokratik bir sürecin içerisine bir an önce girmek lazım. Libya halkının iradesine saygı duymak lazım ve saygı duyarak Libya'nın genelinde seçimle iş başına gelen bir yönetim ve o yönetime sadakatle bağlı olan bir Libya halkı bizim de özlediğimiz bir Libya halkıdır. Ve şunu bir defa görmemiz lazım: İnanın Libya Afrika'da örnek olabilecek bir ülke. Niye? Kıyı sahiline baktığınız zaman devasa, bu kadar büyük. Araziye bakıyorsun, devasa bir arazi. Nüfus, o araziye göre çok az. Şimdi bizim bunu bir an önce gidermemiz lazım ve süratle kalkınma hamlesini Libya’nın başlatması lazım. Ben Libya’yı çok seviyorum ve Libya’nın şu andaki durumuna da çok çok üzülüyorum. Temenni ederim ki, bir an önce bunu başarırız, Libya’nın kendi iç barışını sağlamada bize, şahsıma ve Türkiye'ye ne düşerse biz onu yapmaya varız."
Erdoğan, Afrika'nın kalkınmasında kadınların oynayacağı role ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, özellikle siyasette kadınların aktif rol almasının sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Eğitim- öğretim ve aynı şekilde sağlıkta da kadınların yerlerini alması gerektiğini söyleyen Erdoğan, "İş hayatında özellikle kadınların da bir yerinin olduğunu kimsenin unutmaması lazım. Daha ileri gidiyorum, sivil toplum kuruluşlarında kadınların temsil yetkilerini ellerinde bulundurması bana göre çok çok büyük önem arz ediyor." dedi.
Erdoğan, Türkiye'de kadınların yargı dahil birçok alanda yerini aldığını ifade ederek bunun aynı şekilde Afrika ülkelerinin de olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Bu rekabetin içerisinde kadınların yer alması inanıyorum ki eşdeğer bir gücü, eşdeğer bir potansiyeli de ortaya koyacaktır. Tabii buradaki bütün mesele nedir? Ehliyettir, liyakattır. Ehliyet ve liyakat olduktan sonra ön kesmeye hiç gerek yok. Bir zamanlar bizim ülkemizde de, yani Parlamentoda falan kadınlar yok denecek noktadaydı, ama şu anda hatırı sayılır bir seviyeye geldi, yani yüzde 14 gibi bir orana ulaştı ve önümüzdeki seçimlerde bunun çok daha yüksek oranlara çıkacağına inanıyorum." diye konuştu.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Devletin tüm kurumlarında, en üst seviyedeki yöneticilerden tutunuz çeşitli kademelerde hanım kardeşlerimizin görev aldığını görüyoruz, bunların devam etmesi lazım. Tabii bütün mesele ayrımcılığı ortadan kaldırmak çok çok büyük önem arz ediyor. Ama ben kadınların özellikle ve özellikle sivil toplum kuruluşlarında çok aktif olmalarının önemine inanıyorum. Ve kadın haklarıyla ilgili bu tür sivil toplum kuruluşları dünyada çok iş görüyorlar; buna özellikle inanıyorum. Ve Afrika'daki kadınların da bu konuda çok şeyler yapacağını görür gibiyim."
"Hastanelerimiz Avrupa'daki hastanelerin hepsinin önüne geçmeye başladı"
Erdoğan, Türkiye'nin çok kabiliyetli doktorları olduğunu vurgulayarak "Yani önümüzdeki 5-10 yıl sağlıkta biz dünya ile rekabet eder hale geleceğiz, belki de ilkler arasına gireceğiz, buna inanıyorum. Çünkü çok zeki, çok kabiliyetli doktorlarımız, çok vasıflı doktorlarımız, hemşirelerimiz var. Fiziki şartlar itibariyle hastanelerimiz Avrupa'daki hastanelerin hepsinin önüne geçmeye başladı, bu derece kalite. Hele hele benim geçmişten bu yana hedefim olan şehir hastaneleri projelerimiz vardı ki bu şehir hastaneleri projelerimiz şu anda hakikaten birer örnek olarak ortaya çıkmaya başladı. Bunları da çok farklı projelerle yürütüyoruz. Yani bu konuda tecrübelerimizi, biz Afrika'daki bütün ülkelerle paylaşırız, tecrübe paylaşımında herhangi bir kıskançlığımız yok." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Somali'de yaptırdığı hastaneyi örnek göstererek "Somali'deki bu hastaneyi Somalili kardeşlerimiz kullanıyor, oraya biz bağışladık. Orada böyle bir imkan yoktu, şimdi var. Bu konularda da dediğim gibi biz imkanlarımızı paylaşmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
Somali mesajı
Erdoğan, Somali'de bazı parlamenterlerin Cumhurbaşkanının görevden alınması çağrısında bulunmasının hatırlatılması ve bu ülkeye yönelik mesajının ne olacağının sorulması üzerine şunları kaydetti:
"Şimdi Somali'de Somali'nin birliğini, beraberliğini bozmaya yönelik bir şeyse buna üzülürüz. Tabii ki parlamentonun kendine ait yetkileri vardır, hakkı vardır, şudur-budur vesaire. Ben doğrusu detaylarına vakıf olmadığım için şu anda pek bir şey söylemeyiz. Ama biz Afrikalı bütün bu kardeşlerimizi, kardeşler olarak gördüğüm için benim hep beklentim şudur: Aman birliğinizi, beraberliğinizi bozmayın. Çünkü Afrika üzerinde oynanan oyun hep böl, parçala, yönet, anlayış budur. Diğer yerlerde de durum budur, hep egemen güçler bunu yapmışlardır; böl, parçala, yönet. Bu oyuna gelinmesin isteriz. Temennimiz odur ki, yani Afrika'nın geleceğine yönelik çok çok büyük ümitler var. Bu yüzyıl Afrika'nın yüzyılı olabilir. Afrika'nın bütün zenginliklerini kimlerin sömürdüğünü sizler benden daha iyi bilirsiniz. Oralardan altınlar, petrol, elmaslar, platinler nasıl taşındı, nasıl götürüldü bunları sizler benden iyi bilirsiniz. Dolayısıyla Afrika artık bunları aşmalıdır diye düşünüyorum."
İfade ve basın özgürlüğü
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğüyle bu konuda yayınlanan raporlar konusunda da "Batının bu konuda hazırladığı bütün raporların hepsi, bir defa taraflı raporlardır, objektif değildir. Ben biliyorsunuz bir şiir okudum diye cezaevine girmiş, İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanıyken elimden belediye başkanlığım alınmış bir kişiyim, bir siyasetçiyim, ben bu işi iyi bilirim." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fakat şunu da bilmemiz lazım, bir medya mensubunun sınırsız özgürlüğü olamaz, onun da özgürlüğü bir yere kadardır. O yer neresidir? Bir başkasının özgürlüğünün başladığı alandır, oraya kadar. Bir medya mensubu teröre destek veremez. Eğer bir medya mensubu teröre destek veriyorsa, teröre adeta bahçıvanlık yapıyorsa, bunun bedelini de ödemek durumundadır. Şu anda içeride olan veya Türkiye'den kaçan, bütün bu söylenen medya mensuplarının hepsinin işledikleri bu tür suçlar var, yoksa fikirlerinden, düşüncelerinden dolayı bunlar cezalandırılmadı veya gözaltı, tutuklanma olmadı, hepsinde olan bu."
Bu kişilerin içinde hırsızlık yapanların, basın kartına sahip olmayanların bulunduğuna işaret eden Erdoğan, bunların belgelerle anlatıldığı uluslararası gazeteci dernekleri ve cemiyetlerinin söyleyecek söz bulamadığını, ama her yerde bunu dile getirmeye devam ettiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dürüst değiller, samimi değiller. Sadece Türkiye'de yönetimimizi zor durumda bırakmak için bu tür iftiralar atmak suretiyle bizi zaafa düşüreceklerini zannediyorlar, bizim hiç umurumuzda değil. Biz nereye bakıyoruz biliyor musunuz? Türk milletine bakıyoruz, Türk milleti bizim için ne diyor, asıl olan odur." diye konuştu.
Oldukça yüksek katılımlı bir seçimde yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlatan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bana yine diktatör diyorlar. Tamam da, ben sandıktan geldim, askeri darbeyle filan gelmedim ve yüzde 86-87 katılımla geldim, nasıl oluyor bu diktatörlük? Hakaretse her türlü hakareti yaptınız, aileme hakaretler ettiler, kızlarıma, çocuklarıma, hepsine hakaret ettiler. Ama halkım verdiğimiz hizmetleri biliyor, eğitimde neler yaptık, sağlıkta neler yaptık, ulaşımda neler yaptık, enerjide neler yaptık, tarımda neler yaptık, adalette, emniyette neler yaptık, halkım bunları çok iyi bildiği için bunların söylediklerine hiç itibar etmiyor ve oyunu geliyor gene bize veriyor. Milletin iradesine saygı esastır, bunun dışındakiler boştur."
Muhabir: Zuhal Demirci,Gamze Türkoğlu Oğuz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.