İnsanlar Türkiye'de barış istiyor

İnsanlar Türkiye'de barış istiyor
 HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, "Sonuçta hangi partiden olursa olsun insanlar Türkiye'de barış istiyor. Artık kan akmasın istiyor. Siyasetçiler olarak...

 

HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, "Sonuçta hangi partiden olursa olsun insanlar Türkiye'de barış istiyor. Artık kan akmasın istiyor. Siyasetçiler olarak biz de buna katkı koymak zorundayız" dedi.

ANTALYA (AA) - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Sonuçta hangi partiden olursa olsun insanlar Türkiye'de barış istiyor. Artık kan akmasın istiyor. Siyasetçiler olarak biz de buna katkı koymak zorundayız" dedi.

Demirtaş, Antalya'ki bir otelde iş adamıyla bir araya geleceği toplantı öncesinde gazetecilere açıklamalarda bulundu. Yüzde 10 barajının sınırında olduklarını belirten Demirtaş, oylarının barajın sınırında, artı ya da eksi bir puan olabileceğini ifade etti.

Bir gazetecinin, "Barajın aşılamaması durumunda size yönelik ciddi eleştiriler olacaktır" yorumu üzerine Demirtaş, şöyle konuştu:

"2002 yılında parlamentoda yoktuk. O dönem parti olarak seçime girmiş ve barajı aşamamıştık. AKP tek başına iktidar olarak yüksek bir çoğunlukla parlamentonun tahakkümünü sağlamıştı. O dönem suçlanan biz değildik. Böyle bir sorumluluğumuz yoktu. Asıl problem barajdır. Burada sorun HDP'nin tavrı değildir. 13 yıldır baraj sorununu kamuoyunun gündemine oturtamadık. Böylesine bir hukuksuzluğa karşı 'Aza razı ol, olanı kabul et, kendi hakkından vazgeç, tüm ezilenlerin temsiliyetinden vazgeç, barajı kabul et, partini inkar et' anlayışını beklemek HDP'ye haksızlıktır. Tüm siyasi partiler seçime gümbür gümbür hazırlanırken 'HDP parti olarak giriyor' demek yanlıştır. Bir siyasi parti parlamentoya bütün gücüyle kendini taşımak için siyaset yapar."

Barajın altında kalma ihtimalleri bulunduğuna dikkati çeken Demirtaş, "Seçmen önemli ölçüde tercihini bizden yana kullanmazsa barajın altında kalabiliriz ama bunu Türkiye'nin büyük bir felaketi olarak değerlendirmek yanlıştır. Kendi özgücüne güvenmeyerek panik havası ile 'AKP tekrar iktidar olacak, anayasayı değiştirip başkanlık sistemini oturtacak. Geleceğimiz kararacak' diye korkmanın da bir anlamı yok" dedi.

Türkiye'nin 12 Eylül döneminde daha kötü olaylar yaşandığı anlatan Demirtaş, o dönemin ardından ülkenin kendini toparlamayı başardığını ifade etti.

- "Ehven-i şer değiliz"

Türkiye için iyi olanı anlatmaya çalıştıklarını belirten Demirtaş, şunları kaydetti:

"Biz ehven-i şer değiliz. Kötünün iyisi değiliz. İyi olanı yapmaya çalışıyoruz. İnsanlar AKP'den korktukları için HDP'ye oy versin istemiyoruz. İnandıkları için, gerçekten Türkiye'nin geleceği, kurtuluşu için versinler. Birlikte yeni yaşamda ilkeli, ahlaklı, eşit hukukun geliştiği, evrensel insan hakları standartlarının yüksek olduğu bir ülkede görüyorsak kendimizi, HDP bunun için bir şanstır. Ben de bunun için HDP'de siyaset yapan birisiyim. 'AKP'den korktuğumuz için bize oy verin' ilkesizliğine düşmeyeceğiz. Biz ne korku üzerinden siyaset yapmak ne de geleceğe dönük korkular üzerinden siyasi bir rant elde etmek istiyoruz. HDP Türkiye'deki bütün siyaset yapma biçimlerini değiştirmek istiyor."

Demirtaş, Türkiye'nin özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren güçlerinin darbecilere boyun eğmeyeceğini belirterek, "İktidarı şu ya da bu şekilde alaşağı edeceğiz. Kendini sarayın sahibi sanan sultanlar bu ülkede asla başkan olamayacaklar, başkanlığın tek bir gününü bile yaşayamayacaklar. Buna izin vermeyeceğiz" dedi.

- "Kadınların partinin bizzat kurucusu"

Demirtaş, kadına önem veren bir parti olmadıklarını, kadınların partinin bizzat kurucusu olduğunu bildirdi. "Parti erkek değildir ki kadına önem versin" diyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her yerde yüzde 50 cinsiyet kotası vardır. Özellikle kadın kotası demiyoruz. Cinsiyet kotasıdır. Erkek de kadın da yüzde 50'den fazla olamaz partimizde. Biz de erkekler olarak kota hakkımızı savunuyoruz. Kadınlar o kadar güçlüdür. Milletvekili seçimlerinde de 275 kadın, 275 erkek adayımızla halkın karşısına çıkıyoruz. Dünyada ilk defa bir partinin cinsiyet kotası yüzde 50'dir. Bütün sahalarda kadının görünür olması, kadının özgürlüğünü, kimliğini büyütecek mevzudur. Bunu herkes 'Kadının kurtuluşu' olarak tarifliyor ama ben bunu erkeğin kurtuluşu olarak tarifliyorum. Kadın özgür olduğu oranda demokrasi gelişir ve özgürlük bir kültür haline gelir. Aksi takdirde formel olarak yasalarda tanımlanmış özgürlük ve demokrasiler ne evde ne de sokakta uygulanamaz. Laikliğin de teminatıdır kadın ve erkek eşitliği."

- İç Güvenlik Yasa Tasarısı

Demirtaş, İç Güvenlik Yasa Tasarısı'nın geri kalan kısmının geçmemesi için de ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı. Geçen iki haftada parlamento oturumlarını AK Partili milletvekillerinin yönettiğini hatırlatan Demirtaş, şöyle konuştu:

"Çok yanlı bir tutum sergilediler. İktidarın AKP grubunun haklarını korudular. Muhalefetin haklarını ihlal ettiler. Buna rağmen iki haftada yarısına kadar gelinebildi. Önümüzdeki iki hafta muhalefetin iki temsilcisi parlamentoyu yönetecek. Dolayısıyla iç tüzük tam olarak uygulanırsa bile geri kalan yarıyı bir ayda ancak geçirebilirler. Bu da mart ayının sonuna, yani parlamentonun kapanma zamanına denk gelir. Yasa geçmeden parlamento kapanabilir. Muhalefet direnirse bunu başarabiliriz. AKP'nin seçim öncesi ihtiyaç duyduğu başka yasalar var mıdır, seçmenin gözünü boyamak için çıkarmayı planladıkları yasa hazırlıkları ne olacak onları düşünmelerini tavsiye ederim. Bu haliyle parlamento kapanacak ve istediği yasaları çıkaramayacaklar. Bu yasayı geri çeksinler. Komisyonda tekrar tartışalım. Başbakan'ın bonzaiye, molotofa ihtiyacı var. O maddeleri konuşalım tartışalım. İki maddeye düşürelim. Bonzainin suç olması ve cezasının artırılmasını mı istiyor? Biz 'Hayır' demiyoruz. Bunun dışındaki tüm maddeleri geri çeksinler, biz hızlı bir şekilde çıkaralım."

- Arınç'ın açıklamaları

Gazetecilerin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklamalarla ilgili sorusu üzerine Demirtaş, şunları kaydetti:

"Çözüm süreci Bülent Arınç'ın tarzıyla ve yaklaşımıyla sürdürülseydi bugünlere gelinemezdi. Kendisi 'Çözüm süreci bir yerde tıkansın' diye bu işi bozmak için bayağı süredir uğraşıyor, çaba sarfediyor. Biz de aynı üslupla cevap verip süreci tıkayalım diye Arınç, özel olarak çaba sarfediyor. Bülent Arınç, çözüm sürecinden rahatsızlık duyuyor. Bunu kulislerde de duyuyoruz. Söylemlerini biraz buna bağlıyorum. Benim ifade ettiğim 10 madde kafamdan uydurduğum maddeler değil. Arınç, bu 10 maddeyi Bakanlar Kurulu'nda tartışmadınız mı? Bu 10 maddeyi hükümetin çözüm süreci kurulunda tartışmadınız mı? İmralı'da tartışılmadı mı? Bu ilkeler üzerinde uzlaşma sağlanacağına dair sözler vermediniz mi? Verdiniz. Kamuoyundan neden saklıyoruz? Bu maddeler gayriresmi 10 madde midir? Türkiye'yi geriye götürecek, parçalayacak 10 madde midir? Hayır. Evrensel insan hakları standartlarını yükseltecek 10 maddeden söz ediyoruz. Dolayısıyla hükümet sözcüsü olarak bu tür gayri ciddi yaklaşımlarla süreci yürütemeyeceğimizi görmelisiniz."

Çözüm sürecini yürütmekle görevli bakan ve HDP heyetinin bir araya geldiğini hatırlatan Demirtaş, şunları kaydetti:

"Biz ortak açıklama yapılmasına karşı değiliz. Çözüm sürecinin geldiği aşama nedir bunu bir tespit edin. Geleceğe dair öngörüsü olan ortak bir çağrı yaparsak, Türkiye'nin lehine olur. Sonuçta hangi partiden olursa olsun insanlar Türkiye'de barışı istiyor. Artık kan akmasın istiyor. Siyasetçiler olarak biz de buna katkı koymak zorundayız. Hükümetle bugün yapılacak görüşmede bu noktaya gelinirse kamuoyuna ortak açıklama yapmaktan memnuniyet duyarız. Biz bundan kaçmayacağız. Başka çağrılar da içerebilir. Herkes diline, üslubuna dikkat etmelidir. Özellikle Çözüm Süreci ve barış meselesine hassas davranıyoruz. Partiler üstü, seçim atmosferinden bağımsız olarak ele almaya çalışıyoruz. Bu çok hassas bir konudur. Her konuda sert muhalefet yapabiliriz. AKP’nin yanlışlarını, hatalarını yerden yere vurabiliriz ama Türkiye'nin barışı AKP ve HDP'den kıymetlidir. Hassas davranıyoruz. Hükümet sözcüsünden de bunu bekliyoruz. Bu gayri ciddi yaklaşımları bırakmasında fayda var. Barışı ve çözüm sürecini desteklemeyen bir Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olabilir mi? Resmen 'Olay bitsin' diye elinden geleni yapıyor. Barış sürecine bu kadar tahammülsüzse kendisine istifa etmesini tavsiye ederim. Ya hükümet sözcülüğünden ya bakanlıktan ayrılsın. Bu şekilde kendisinin tahrikleriyle bu iş yürümüyor, zorlanıyoruz."

28 Şubat'ı askerin siyasete müdahalesi olarak tanımladıklarını anlatan Demirtaş, aradan geçen dönemde 28 Şubat darbe zihniyeti ile yüzleşilmediğini savundu. Demirtaş, yüzleşmenin sadece darbecileri yargılamakla olmayacağını, darbenin getirdiği uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.