İbn Arabî’ye göre kadın, erkeğin irfanının tamamlayıcısıdır
İbn Arabî’ye göre kadın, erkeğin irfanının tamamlayıcısıdır
Doç. Dr. Hülya Küçük; 2009 yılında İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi’nde (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2) yayınlanan “Anne Nûr el-Ensâriyye’de Âlime-i Hicaz Fahru’n-Nisa bint Rüstem’e: Muhyiddin ibn Arabî’nin Çevresindeki Hanımlar” başlığını taşıyan makalesinde Muhyiddîn İbn Arabî’nin hem kadınlar konusundaki görüşlerini hem de onun hayatında önemli yer tutan hanımlar hakkında kayda değer bilgiler veriyor.
“Kadın” konusunda olumlu görüşleriyle bilinen İbn Arabî (ö.638/1240), “Allah, erkek ve kadın” üçlüsü arasında çok sıkı bir sevgi bağı olduğuna inanır.
Onun etrafındaki hanımlar arasında başta annesi Nûr el-Ensâriyye, ilk eşi Meryem ve muhtemelen ilk çocuğu olan Zeyneb‟i saymak gerekir.
O, kadın ve erkeğin, kutubluk dahil her konuda müsâvî olduğuna inanan birisi olarak, erkeklerin yanında kadın velîlerin rehberliğinden ve şeyhliğinden de faydalanmıştı.
“Hanım şeyhleri/hocaları” denince akla, kendisi hakkında “İlâhî anne” tabirini kullandığı Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ, Şems Ümmü‟l-Fukarâ ve “Hicaz ulemâsının övüncü” diye tavsif ettiği Fahru‟n-Nisâ Bint Rüstem gelir.
Tasavvuf yoluna girişinin başlangıcında, Allah’ın hiddetine maruz kalmaktan korkacak kadar “dünyada kadınlardan en çok nefret eden kişi” olduğunu bizzat ifâde eden İbn Arabî, “Bana dünyadan üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku ve üçüncüsü olan namaz ise gözümün nuru kılındı.” hadîsini öğrenince, nefsini bu halinden vazgeçirme mücâhedesine koyulur.
O, “Allah, erkek ve kadın” üçlüsü arasında çok sıkı bir sevgi bağı olduğuna inanır: Allah, Âdem’i (yani erkeği) kendi sûreti üzerine yaratmış, Âdem’den yarattığı Havva’yı (yani, kadını) da Âdem’in (erkeğin ) sûreti üzerine yaratmıştır. Bu demektir ki, Allah erkeğin, erkek de kadının “vatanı”dır. Aralarındaki sevgi de bundan kaynaklanmaktadır.
Allah’ın sıfatlarının bir kısmı kadında, bir kısmı erkekte tecelli etmiştir ve ancak bu ikilinin birlikteliği anında Allah’ın sıfatlarının hepsini bir arada müşâhede etmek mümkündür.
Bundan da öte, kadın, yaratılışın gerçekleştiği “rahim” gibi bir organa sahiptir ve bu, kadının Allah’ın “yaratma” sıfatının tecelligâhı olduğu manâsına gelir.
İbn Arabî yukarda geçen hadisteki “bana sevdirildi” tabiri üzerinde yoğunlaşarak, Hz. Peygamber’in (sas) “sevdim” yerine bu tabiri kullanmasının, bu sevginin Allah’ın hüküm ve iradesini yansıttığını söylemektedir.
Ona göre, erkeğin kadına üstünlüğü varsa, bu, kadından önce yaratılmış olmasından ve dolayısıyla Allah’ı ondan önce bilmesinden kaynaklanmaktadır.
İbn Arabî’ye göre, kadın ve erkek, yeryüzünde Allah’ın halîfeliği ve “Kutb”luk dahil her şeyde eşittirler.
Aslında, kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına göre, kadın önce erkek, sonra kadındır ve dolayısıyla kadın, kısmen erkek, kısmen kadındır.
Kadın, aynı zamanda erkeğin irfanının tamamlayıcısıdır; yani onsuz, erkeğin Allah’ı marifeti eksiktir, daha doğrusu, mümkün değildir. İbn Arabî, insanın yaratılışından hareketle Âdem'in, Allah'ın sûreti üzere yaratılması hasebiyle Allah'la aralarında muhabbetin olduğunu söyler.
“Ancak sohbetinden faydalanılacak kişilerle oturmayı” altın bir kural olarak bilen ve uygulayan İbn Arabî, insanları kadın ve erkek oluşuna göre değil Allah’la olan ilişki ve yakınlığını dikkate alarak değerlendiren büyük bir sûfîdir.
Eserlerinde de ancak tasavvufî yönünden faydalandığı kişilerden bahsetmiştir. Bunların arasında ailesinden, ders aldığı veya okuttuğu hanımlar da vardır.
Hazırlayan: Munise Şimşek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.