Yalnız şunu önceden yazayım. Eğer bu olay abartılıp büyütülmeseydi, gündeme bu şekliyle gelmeseydi de Hüseyin Gülerce ile ilgili bir yazı yazacaktım.

Neden?

Medyaya kafa yoran biri olarak Hüseyin Gülerce ile konuşan, röportaj yapan, konuşmayan ama ondan söz eden herkesin başlangıç cümlesi olarak "Fetullah Gülen Hoca'nın sağ kolu, en yakını, sesi, magafonu" gibi ifadeleri kullanmasından rahatsız olmamak mümkün değil!

Hüseyin Gülerce'ye gerekli düzeltmeyi yapmadığı için içten içe kızıyordum. Hatta Hüseyin Gülerce bu durumdan gizli de haz duyuyormuş gibi geldiği için de ilk fırsatta bu konuyu yazayım diyordum.

Bildiğim, gördüğüm kadarıyla Fetullah Gülen Hoca'nın kendini istediği gibi ifade etmekte bir sıkıntısı yok. Her konuda da görüşlerini öğrenmek isteyen rahatlıkla öğrenebiliyor. Dolayısıyla Hoca'nın dolaylı bir iletişime ihtiyacı yok.

Dolaylı iletişimin nelere yol açabileceği, gereksiz yere konunun içinde olmayan insanlara, başta da iyi niyetle bir girişimde bulunan Hüseyin Gülerce'ye ne kadar zarar verebileceği de son olayda kanıtlandı.

Bu arada...

Hüseyin Gülerce'nin Öcalan'ın avukatları ile görüşmesini bahane ederek koca bir cemaati, dünyada oynadığı barış elçisi rolünü bilerek Fetullah Gülen Hoca'yı karalayanlar da halt edip Türkiye'yi çözümsüzlüğe ve iletişimsizliğe mahkûm ediyorlar.

Kimse niye Öcalan'ın avukatlarına bir şey demiyor, onlardan rahatsız olmuyor acaba?

Niye bu çifte standart? Avukatların medyadaki etkileri "Başkan'ın Adamları"nı geçti. Hani "Öcalan'ın Avukatları" diye film yapılsa gişe rekoru kıracak.

Bu kişiler avukat değiller miydi? Yoksa onlar da kendi kendilerine gelin güvey mi oluyorlar?

Onların söylediklerinin Abdullah Öcalan'ın söylediklerini yansıttığını nereden biliyoruz!

Yanlış anlamayın, avukatlara bir şey dediğim yok. Benim derdim çifte standart ya da tek yanlı, karalamacı görüşlerle.

Öyle ya da böyle Hüseyin Gülerce ve Abdullah Öcalan'ın avukatlarının görüşmesi bir diyalogun başlaması.

 Yıllardır akan kanı durdurulması için incir çekirdeği kadar bile umut vadediyorsa bu buluşmanın yanındayım.

Kendilerini de temsil etseler, başkalarını da temsil etseler...

Yani.

Mehmet Barlas'a katılıyorum.

Ama bu "temsil" sorunu da acele çözülmesi gerekiyor.

Çekirgelik

"Koca selleri meydana getirenler, küçük dereciklerdir." (Shakspeare)