'Hedefimiz Akkuyu'yu 2023'te devreye almak'

'Hedefimiz Akkuyu'yu 2023'te devreye almak'
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, "2023 yılında Akkuyu nükleer enerji santralinin devreye alınmasını hedeflemekteyiz." dedi.

'Hedefimiz Akkuyu'yu 2023'te devreye almak'

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, "2023 yılında Akkuyu nükleer enerji santralinin devreye alınmasını hedeflemekteyiz." dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bakanlığının 2020 yılı bütçesinin sunumunda, Türkiye'de enerji talebinin sorunsuz karşılanması için çalışmaların kararlılıkla sürdüğünü ifade etti.

Enerji alanında yerli ve yenilenebilir kaynakların öncelendiği bir stratejinin izlendiğini vurgulayan Dönmez, "On Birinci Kalkınma Planı kapsamında yer alan politikalar çerçevesinde 2023 yılında Akkuyu nükleer enerji santralinin devreye alınmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisi miktarının yükseltilmesini ve denizlerde hidrokarbon arama faaliyetlerinin artırılarak 26 adet sondaj yapılmasını hedeflemekteyiz." diye konuştu.

Dönmez, madencilik sektöründe 2023'te 10 milyar dolarlık ihracat hedeflendiğinin altını çizerek, elektrik tüketiminde son 15 yılda ortalama yüzde 5,3 artış olduğunu dile getirdi.

2000'li yıllarda 130 milyar kilovatsaat seviyelerinde olan elektrik tüketiminin yüzde 134 oranında artarak 2018'de yaklaşık 305 milyar kilovatsaat olduğunu bilidren Bakan Dönmez, "2019 yılı 10 aylık tüketim 252,2 milyar kilovatsaat olmuştur. Son 15 yılda elektrik enerjisi üretimindeki ortalama artış ise yüzde 5,3 oranında gerçekleşmiştir. 2000’li yıllarda 129 milyar kilovatsaat seviyelerinde olan elektrik üretimimiz yüzde 136 oranında bir artışla 2018 yılında 304,8 milyar kilovatsaate ulaşmış olup 2019 yılı 10 aylık üretim 253 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmiştir." bilgisini paylaştı.

Elektrik üretiminde rekor yerli ve yenilenebilir payı

Dönmez, 2019'un 10 ayında üretilen elektriğin yüzde 36'sının kömürden, yüzde 46'sının yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini belirterek, "Üretilen elektriğin yüzde 17’si doğal gazdan, geri kalanı ise diğer kaynaklardan sağlanmıştır. Elektrik üretimimizde yerli ve yenilenebilir kaynakların oranı 2019 yılının 10 ayında rekorla yüzde 64 düzeyinde gerçekleşmiştir." dedi.

Elektrikte kurulu gücün ekim sonu itibarıyla 91 bin 70 megavata ulaştığına dikkati çeken Dönmez, Türkiye'de 2000’li yıllarda 298 seviyelerinde olan elektrik üretim santrali sayısının, 2019 ekim sonu itibarıyla yirmi yedi katına çıkarak 8 bin 112’ye yükseldiğini aktardı.

Dönmez, artan enerji ihtiyacının karşılanmasında, enerji portföyündeki yerli ve yenilenebilir enerji payının artırılmasına yönelik çabaların devam edeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Yerli kömür ile rüzgar, güneş, hidrolik, jeotermal gibi yenilenebilir kaynaklarımızın enerji üretim sepetimizdeki payı artırılmış ve daha da arttırılacaktır. Yenilenebilir enerji, arz güvenliği ve kaynak çeşitliliği sağlamasının yanı sıra, düşük karbonlu ekonomiye geçiş, yenilikçi yaklaşımlar ve yeni teknolojiler sayesinde sürdürülebilir kalkınmaya olan katkısı bakımından da önem arz etmektedir. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik enerjisi üretimini artırma çalışmaları küresel açıdan da ivme kazanmıştır. Küresel elektrik üretiminin yüzde 25'inin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edildiği dikkate alındığında ulaşmış olduğumuz yüzde 46’lık yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretim oranı ile ülkemiz dünya ortalamasının üstünde yer almaktadır."

Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin 2000'li yıllarda 34 milyar kilovatsaat seviyesinden 2018'de 99 milyar kilovatsaate çıktığına dikkati çeken Dönmez, yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu gücün ekim sonunda 44 bin 258 megavata ulaştığını kaydetti.

"Doğal gazda arz güvenliği sorunu kalmadı"

Dönmez, doğal gaz arz güvenliği için de çalışmaların devam ettiğine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk aşamada yıllık 6 milyar metreküp gazı ülkemize, 10 milyar metreküp gazı Avrupa'ya taşıyacak olan ve yüzde 30 ortak olduğumuz yıllık 32 milyar metreküp taşıma kapasitesine sahip Güney Gaz Koridoru'nun ana omurgasını oluşturan TANAP Projesi'nin açılışı 2018 Haziran'da gerçekleştirilerek Azerbaycan Şah Deniz İkinci Fazından üretilen gazın Türkiye'ye arzı başlatılmış olup ekim sonu itibarıyla yaklaşık 3 milyar 180 milyon metreküp gaz sevkiyatı gerçekleşmiştir. TANAP'ın Avrupa'ya gaz arz edecek kısmının çalışmaları da tamamlanmış olup 30 Kasım 2019'da gerçekleştirilecek 'TANAP Avrupa Bağlantısı Açılış Töreni' ile Azeri gazını Avrupalı tüketicilerle buluşturmuş olacağız. Güney Gaz Koridoru'nun Avrupa ayağını oluşturan Trans Adriyatik Gaz Boru Hattı Projesi'nin 2020'de ticari işletmeye alınarak akabinde yıllık 10 milyar metreküp Azeri gazının Avrupa'ya arz edilmesine başlanacaktır."

Türkiye'nin hem elektrik hem de doğal gazda arz güvenliği sorunu kalmadığını vurgulayan Dönmez, bunu güçlendirmek için çalışmaların devam ettiğini belirtti.

Dönmez, Türkiye'de petrol potansiyelinin ortaya çıkarılması için de 2019'un dokuz ayında 117 petrol arama, üretim ve tespit kuyusu açıldığını ve toplam 250 bin metre sondaj yapıldığı bilgisini verdi.

Potansiyeli yüksek sahalarda arama, sondaj ve üretim faaliyetlerinin aralıksız sürdüğünün altını çizen Dönmez, "2019 başında Trakya'da Batı Çeltik ve Batı Değirmenköy sahalarımızda yapılan yaklaşık 3 milyar metreküplük bir doğal gaz keşfi ile bu sahalarda yıllık 300 milyon metreküp yani yaklaşık 300 bin hanenin 10 yıllık ihtiyacını karşılayacak doğal gaz üretme kapasitesine ulaşacağız. Trakya'nın yanı sıra Güney Doğu Anadolu'da yapılan sondaj çalışmalarımıza hız vereceğiz." diye konuştu.

Doğu Akdeniz'deki çalışmalar

Fatih Dönmez, Doğu Akdeniz havzasının dünyaca referans kabul edilen kuruluşların raporlarına göre önemli bir doğal gaz rezervine sahip olduğuna dikkati çekerek, burada Türkiye'nin yürüttüğü aramacılık faaliyetlerinin uluslararası hukuktan kaynaklı haklara dayandığını vurguladı.

KKTC halkının çıkarlarını da korumak adına KKTC ve Türkiye tarafından tahsis edilen ruhsat sahalarında meşru haklardan taviz verilmeden bölgedeki kapsamlı ve uzun soluklu arama ve sondaj faaliyetlerinin devam edeceğinin altını çizen Bakan Dönmez, "Diğer taraftan, üç boyutlu deniz sismik veri toplama ve sondaj çalışmalarını bağımsız ve milli imkanlarla yapabilme kabiliyetine kavuştuk." dedi. 

Dönmez, sismik araştırma gemileri Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis ile detaylı sismik aramalar yürüttüklerini anlatarak, "Bu kapsamda bugüne kadar, Doğu Akdeniz'de 37 bin kilometrekare üç boyutlu sismik veri toplanmıştır. Bu sismik aramalar ile elde edilen emareler doğrultusunda derin deniz sondajlarını da milli kaynaklarımızla yapma çalışmalarımız hız kazanmıştır." ifadesini kullandı.

Ayrıca Doğu Akdeniz'de iki derin deniz sondaj gemisinin çalıştığını belirten Dönmez, Fatih gemisinin 30 Ekim 2018'de Akdeniz'de faaliyete başladığını ve göreve başladığı tarihten bu yana iki sondaj gerçekleştirdiğini, üçüncü olarak KKTC açıklarında Magosa-1 kuyusunda çalıştığını dile getirdi.

Fatih'in yanı sıra geçen Mart ayında temin edilen ve aynı teknolojik özelliklere sahip ikinci sondaj gemisi Yavuz'un ilk sondajını Karpaz bölgesinde tamamladığını hatırlatan Dönmez, şunları kaydetti:

"Şu anda Güzelyurt-1 lokasyonunda ikinci sondajını sürdürmektedir. Karpaz-1 kuyusuyla birlikte önceki operasyonlarda yabancı şirketlerden sağlanan servis hizmetlerinin önemli bir kısmı milli imkanlarla gerçekleştirilmiş olup, nihai hedefimiz yerlileştirme faaliyetlerimizi devam ettirerek yabancı servis şirketinden hizmet alınmadan derin deniz sondajı yapmaktır. Milli gemilerimiz ile ilk kez sondaj yaptığımız alanlardaki kuyulardan elde edilen jeolojik veriler bundan sonraki çalışmalarımıza ışık tutacaktır.

Milli gemilerimiz ile 2020 yılı içerisinde 5 adet kuyu açarak petrol ve doğal gaz aramacılığında aktif bir strateji izleyeceğiz. Derin deniz aramacılığı yüksek teknoloji, yüksek maliyet ve yüksek risk içermesi nedenleriyle petrol endüstrisinin en üst düzey operasyonlarındandır. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki derin denizlerde belirlediğimiz alanlardaki kuyuları tamamen milli imkanlarla ve sektör ortalamalarının altında maliyetlerle kazma kabiliyetini elde etmiş durumdayız.

Türkiye'nin tehditlere boyun eğerek, Doğu Akdeniz'deki haklarından geri adım atmasını ummak boş bir beklentidir. Türkiye olarak, Doğu Akdeniz yetki alanları ile ilgili tavrımızı gerek açıklamalarımızla gerekse sahadaki faaliyetlerimizle net bir şekilde ortaya koymaktayız. Konuya yaklaşımımız her zaman Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil barış ve istikrar unsuru haline gelebilmesi yönündedir."

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.