Hayri Bostan: Gezmek Yaşamaktır
Dağlardan, vadilerden kıvrılarak devam eden yolculuğumuz dağ taş zeytinlikleriyle öne çıkan İznik Gölü sahillerine vardı. Gölün çevresindeki düzgün yoldan devam ederek ve çevre yoluna girmeyerek İznik kent merkezini boydan boya geçen yolu tercih ettim. Tarihi camileri, çini fırınları, mekânlarıyla bir açık hava müzesi olan İznik’i keyifle, buralara daha önce yaptığımız gezilerde gördüğümüz mekânları da görmeye çalışarak devam ettik.
Bahar hayata yeniden doğuş gibi, terü taze duygular yeşertir insanda. Her sene baharı ıskalamamak için çok özen gösteririm. Genellikle de farkında olmadan geçer gider. Bir de bakmışım ki yaz gelmiş.
Bursa’da bir düğüne katılmak üzere çıktık yola. Karamürsel’den sola saparak İznik yoluna girdim. Yolun sağında ve solunda yeni yeni yeşeren otlar, papatyalarla bezenmiş çimenler, patlayan tomurcuklarla yeşeren ağaçlar, sert virajlarla kıvrıla kıvrıla uzanan yollardan çok keyifli bir yolculuk yapıyorduk. Eşim arabanın virajlardaki manevralarından hayli etkilendi. Rahatsız olmaması için de çok yavaş sürüyordum. Bu yol, geçmişi yüzyıllara dayanan tarihi ipek yoluydu. Güzergâhlar değişince de yol üzerinde artık iyice eskimiş binalarla, tarihi bir görünüm arz eden mekânlarla karşılaşıyoruz. Değişen güzergâhlar nedeniyle eski ihtişamlı günlerini kaybeden yollar ve bu yollar üzerindeki mekânlar beni çok duygulandırır. Tıpkı gençliğinde çok hareketli, enerjik, dominant kişiliklerin yaşlanınca bir kenarda kalmaları gibidir durumları.
Dağlardan, vadilerden kıvrılarak devam eden yolculuğumuz dağ taş zeytinlikleriyle öne çıkan İznik Gölü sahillerine vardı. Gölün çevresindeki düzgün yoldan devam ederek ve çevre yoluna girmeyerek İznik kent merkezini boydan boya geçen yolu tercih ettim. Tarihi camileri, çini fırınları, mekânlarıyla bir açık hava müzesi olan İznik’i keyifle, buralara daha önce yaptığımız gezilerde gördüğümüz mekânları da görmeye çalışarak devam ettik. Şehir çıkışında bir yol ayrımında sağa doğru Gemlik, sola doğru ise Yenişehir yazıyordu. Bu yol yeni olmalıydı. Nedense o yolu tercih ettim. Böylece yolu iyice uzatmıştık. Sağ taraflara bakınca karlarla kaplı Uludağ’ı, sol taraflarda baharın yeşil tonlarına bürünen ormanları, arazileri görüyorduk.
Yolu iyice uzatmıştık. İnegöl yakınlarından Bursa tarafına döndük. Navigasyonun azizliğine uğradım ve çok kolay bir yerde bulunan düğün salonunu bulmak için Bursa içinde hayli dolaştım. Böylece seyahatlerde ayrı bir haz aldığım yol şaşırma zevkimi de tatmış oldum.
SOMA YOLUNDA
Bursa’daki arkadaşlara veda ederek yola koyulduk. Mustafa Kemal Paşa, Susurluk, Balıkesir, Sancaktepe yollarından, sağımızdaki ve solumuzdaki arazileri, yeşeren doğayı temaşa ederek, nesimi nevbaharı soluyarak devam etti yolculuğumuz ve Soma’ya, oğlumuzun evine vardık.
DARKALE
Ertesi gün bizi Soma’nın belki de en görmeye değer yeri Darkale’ye götürdüler. Kırkçeşme Camii ve civarı hayli ilgimizi çekti. Tarihi binanın arkasındaki dik yamaçlardan süzülüp akan sular bir derecik vasıtasıyla yukarından caminin altına giriyor, oradan kırk çeşmelere dağılıyor ve musluksuz, sürekli akan abdest sebillerine dönüşüyordu.
Kırkçeşmeler Camiini gezdikten sonra yukarıya, eski ecişbücüş evlerin bulunduğu alana doğru yürüyoruz. Burası gerçekten görmeye değer bir semt Soma’da. İnsanlar vaktı zamanında buralara hangi korkularla tırmanmış ve yerleşmişler, bilmiyoruz. Çoğu yıkılmaya yüz tutmuş, birbirine girmiş ahşap ve kerpiç binalar, daracık labirent sokaklar geçiyoruz, fotoğraflar çekiyoruz. Mescitler, muhtarlık bürosu, basit bakkal dükkânları dikkat çeken binalar oluyor.
Darkale’den indik ve bu mahalleyi aşağıdan gören salaş ama modern bir kafeteryaya uğradık. Kapıları kapalıydı ve çevrede kimsecikler yoktu.
Şehir merkezine doğru inerken büyükçe bir camiye vardık. Ahşap olan bu caminin adının Şadırvan Camii olduğunu öğrendik. Kapısı kilitli olduğundan asıl görmemiz gereken iç kısımlarını göremedik.
SOMA ŞEHİTLİĞİ
Soma’da en çok görmek, dua etmek istediğim yer özellikle Maden Faciasında hayatını kaybedenlerin mezarlarının ve makamlarının bulunduğu yerdi. Oraya gittik. Girişinde كل نفس ذائقة الموت –“Her nefis ölümü tadacaktır” yazıyordu.
T.C.
MANİSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SOMA İLÇE MEZARLIĞI
Kocaman bir alana yayılmış olan mezarlıkta Soma Şehitlerinin olduğu yeri sorduk ve oraya yöneldik. Çok güzel bir düzenleme yapmışlar. Acılarımız yeniden depreşti. Gencecik delikanlılar. Her kabrin başlığına orada yatan kişinin fotoğrafını da koymuşlar. Birçok yöremizde ve özellikle Ege Bölgesinde hızla yaygınlaşan bir adet bu. Yakında sanırım bütün kabirlerde uygulanacaktır.
İki şekil var burada. Birisine sorduk ve:” bunlar buraya defnedilenlerin kabirleri” dedi. “Ötekilerse çeşitli nedenlerle buraya defnedilmemiş olanların temsili makamları” dedi. Kabristanın sonunda çok güzel de bir anıt yapmışlar. Sonsuzluğu gösteren bir şeklin altında siyah bir maden ocağı kapısı ve ön tarafta sağda madende hayatını kaybeden bir emekçinin anne-babası, sol tarafta da gene maden kazasında hayatını kaybeden bir madencinin geride kalan dul eşi ve biri kız, biri erkek iki yetimi temsil edilmiş. Bu heykelleri uzun süre seyretmekten kendimi alamadım. Doğrusu çok güzel ifade edilmiş figürler. Gerek Soma’da gerekse başka yerlerde maden kazalarında ya da başka iş kazalarında bir lokma ekmek uğruna hayatlarını kaybedenleri rahmetle ve hüzünle andık, Fatihalar okuduk. Hiçbir şey insan hayatından daha değerli olmamalı. Alınması gereken önlemler alınmalı, yapılması gereken harcamalar yapılmalı, denetimler caydırıcı olmalı diye düşünüyorum herkes gibi. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Soma’ya yolu düşen herkesin her şeyden önce bu kabristanlığı ziyaret etmesi gerekir diye de düşünüyorum.
Devam edecek..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.