Hayri Bostan: Emekli bir insan ne iş yapar?

Hayri Bostan: Emekli bir insan ne iş yapar?
Bir ramazan akşamı teravih öncesi vaaz ettim ve konuşmamda dünya edebiyatından, sinemasından örnekler verdim. Cemaatin beklentisi bol bol hikâye anlatmak, biliyorum. Ama ben bunu asla yapamam.

Hayri Bostan: Emekli bir insan ne iş yapar?

Bir ramazan akşamı teravih öncesi vaaz ettim ve konuşmamda dünya edebiyatından, sinemasından örnekler verdim. Cemaatin beklentisi bol bol hikâye anlatmak, biliyorum. Ama ben bunu asla yapamam.

Emekli olmadan önce bizi neyin beklediğini bilmiyorduk. İşe gitmek yok, zaman çok, sınırsız özgürlük diye emekliliği iple çekiyorduk. Bir durum başına gelmeden ne olduğunu asla bilemezsin.

Emeklilikten şikâyet ettiğim sanılmasın. Her nimet gibi emeklilik de iyi kullanırsan çok güzel… Ama “saldım çayıra, Mevla kayıra” vaziyeti olursa zamanla sıkıcı olabiliyor.

Bazı çok değerli tanıdıklarım var. Hayatlarında milim boşluk olmayan insanlardır onlar. Ama emekli olduklarında sosyal medyada onlar da çok görünmeye başlıyorlar.

Şikâyet etmek çare değil. İnsan zamanı bir şekilde dolduruyor. Eğer yapacak ciddi işleriniz, planlarınız yoksa boş işlerle zamanınızı dolduruyorsunuz. Babadan, eşten kalan bir bahçeniz varsa orada oyalanır, çiçek yetiştirirsiniz, meyve ağaçları yetiştirirsiniz, gül yetiştirirsiniz…

Kitap okur, bir şeyler yazarsınız.

Seyahat edersiniz. Bugüne kadar gezemediğiniz, göremediğiniz yerleri gezersiniz..

Eşim biraz rahatsız. Gezmeyi sevmiyor. Ayakları ağrıyor. Namazlarını sandalyede oturarak kılıyor. Bir de torunlarından ayrılmak istemiyor. Tek başıma gezmek de hoşuma gitmiyor açıkçası.

Kitap okumayı seviyorum; ama artık gözlükle de olsa gözler fazla okumaya dayanmıyor.
Televizyonda haftada iki ya da üç tane takip ettiğimiz dizi oluyor. Onlar da vaktimizin çoğunun canına okuyor.

En çok da yazmaktan hoşlanıyorum; ama içimden geldiği gibi yazmak, doğru bildiğimi olduğu gibi anlatmak istiyorum. O zaman da bazı okurların keyfini kaçırıyoruz. Ben doğru bildiğim şeyleri yazmak ya da söylemek için daha ne kadar bekleyeceğim. Yazılarımı okuyanların bazıları kulaktan kulağa hakkımda dedikodular yayıyorlar. Ondan rahatsız değilim. Bile isteye bana haksızlık edenlerin bana borçlandıklarını düşünüyorum. İnandığım ebedi âlemde onlardan alıp benden alacaklı olanlara verecek olmam beni rahatlatıyor doğrusu.

İlahiyat öğrenimi gördük ve yarım asra yakın bu mesleği yaptık. Dolayısıyla camilerde görev yapabilirim, vaaz edebilirim. Ama ben cemaatin nabzına uygun şerbet vermeyi asla beceremem. Orada da bildiklerimi aynıyla ifade ettiğim için pek rağbet olmuyor.

Bir ramazan akşamı teravih öncesi vaaz ettim ve konuşmamda dünya edebiyatından, sinemasından örnekler verdim. Cemaatin beklentisi bol bol hikâye anlatmak, biliyorum. Ama ben bunu asla yapamam.

Ne tespih namazı kılarım, ne de sakalı şerif ziyareti yaparım. Camilerde uygulanan sakalı şerif ritüelleri bana paganizmi çağrıştırıyor. Yani elimde değil.

Şimdi ben nasıl vaaz edeceğim ve insanları tespih namazı kılmaya, sakalı şerif ziyareti yapmaya teşvik edeceğim ve cemaatten iyi puan alacağım. Olacak iş değil.

Ulu Kanal

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.