Hayrettin Durmuş: “Bizim Elden Göçtüm’ola Obalar?”
“Hacel Obasını engin mi sandın? / Ayağında potini var zengin mi sandın? / Her olur olmazı dengin mi sandın?/ Ay da geçti göremedin yâr seni…” türküsünü duymayanınız yoktur herhalde.
Seyit Çevik işte bu köyden, Kırşehir Keskin’in Hacıali Obası’ndan “Merhaba” demişti dünyaya.
Arap at yorulurdu da onun gönlü yorulmazdı. Avluda bağlıydı yiğidin atı. O bilirdi ki iyilerin, yiğitlerin nereye gitse edilirdi methi. Altına da batırsan iyi olmazdı kötü. Her şey aslına dönerdi. Ham demirden mücevher olmazdı.
İnsan duracağı yeri iyi bilmeliydi.“Mor çiçeğin kuyusuna konulmaz” deyişi boşuna değildi. Kul sadece Allah’tan korkmalı, başka hiçbir gücün önünde eğilmemeliydi. “Azrail’den başkasına aman mı?” diye avazı yettiği kadar seslenmesi ondandı.
Ne kadar tepersen tep delinmezdi dağlar. Bir kere ayrılırsan sıladan hangi dağa çıkarsan çık göremezdin onu. Felek hepimizin ömrünü bir gün un edip elerdi. Onun için dünyaya fazla güvenmemeliydi.
Kendi gönlüne seslenirdi hep. “Gam kasavet çekme” derdi. Bilirdi ki dünya her zaman dar olmazdı insanın başına. Gariplere hor bakanı, düşene güleni sevmez, “Yiğit düşüp kalkmayınca belli olmaz” derdi.
Her bozlak okuyuşunda dağlardı içimizi. Tecellisi nedendir, hikmeti nedir? bilinmese de “Yeter gayrı felek çektiğim zahmet” deyince boşanırdı gözünüzden yaşlar. Sizin de gurbeti, feryadı görmüşlüğünüz vardı.
“Sarı Sultan" kasetiyle girdi hayatımıza. Neşet Ertaş ona “bozlak ustası” derdi. Bizim kuşağın çocukluk günlerinde radyodan “Şimdi Hacı Taşan’dan türküler dinleyeceksiniz” anonsunu duymayan yoktur herhalde. İşte o Hacı Taşan’ın yakın akrabasıydı. Gerçi onunla kan bağı olsa da bizin ruh akrabamızdı. Her bunaldığımızda okuduğu bozlaklar bizi kendimize getirirdi.
Hasretliği ne güzel anlatırdı “Bizim elden göçtüm’ola obalar” derken. Bir de sevdiğinden, eşinden ayrılık vardı kaderde. “Bir daha yâr seversem olsun töbeler / Mestane gözlü yâr gidenden sonra” diyecek kadar çok sevmişti onu.
“Dünya zindan oldu bir gaflet geldi / Ayrılık okudur sinemi deldi
Yürü yalan dünya sende nem kaldı / Mestane gözlü yâr gidenden sonra” diyecek kadar yüceydi sevgisi.
Bir bozlağında “Ankara’dan çıktım sabah namazı / Bize yol vermiyor geçmeye dağlar” demişti. Ankara bu sefer de yol vermedi ona ve tedavi gördüğü hastaneden çıkamadı. Obası yerindeydi ama o çok sevdiği Keskin’den uzakta göçüp gitti dünyadan.
Bir ustayı daha yolcu ettik. Bir yıldız daha eksildi gökkubbeden. Biz onu hep ağlayan kemanıyla hatırlayacağız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.