Hayati Koca: Şahitli Yaşam
“…ne güzel şahitlersiniz, siz!”
Şahitli Yaşam
Dünya, insanın insana şahitlik edeceği bir fenâ yurdu... Bekâ yurdunda şahide ne hacet...
Dili olup dillerin döndüğü yerle, dilsizlerin dile geldiği yer farklıdır. Birinde hesap açıkken, diğerinde artık hesap kapanmıştır.
İnsan, yaşamı şahitli; sözü ve özü aynı olandır.
“Size bazı dostluk, remzi de olsa bazı dostluk hikâyeleri anlatmak isterim. Bu hikâyeler hakikatin ta kendisidir. Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve muharrer olan gecede Peygamber- i Ekber’in yatağında yatar. O’na Şâh-ı Velayet denir. Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağında mübarek bir emanet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübarek emanet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebû- Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.
Her şey gönülde cereyan ediyor.” der Fethi Gemuhluoğlu “Dostluk Üzerine” adlı kitabında.
Bir gönül, utangaç ve alışılmadık bir söz veya eylemle karşılaştığında kızaran bir yüz, edebi yüzünde taşıyan bir sima...
Sonradan dost olunmaz, derler dostluğu eksik bilenler. Bilmezler ki dost dostu yüzü şöyle dursun, gölgesinden tanır. Bir yerde olup olmadığını kendisinin görüntüsünden değil, havanın samimiliğinden anlar. Hangi rengi hangi ruh haliyle giyer, sormadan bilir. Dosttur. Düşsün de gülelim diye değil, buraya düşebilir gönülden köprü kurayım diye düşünür.
Dost odur ki; dilinden başka dil, sözünden başka söz yoktur. Elindeki deftere yazdıkları, çantasındakine uymuyorsa çantasındakini yakandır. Dostunun acısını sözünden değil, gözünden anlayandır.
Dostunun acısını söz seçerek değil, özünden geçerek paylaşandır.
Kâl-u belâ’dan getirdiği hatırayı, kırk yıl sonra dört güne sığdırandır.
Mesafenin acımasızlığını, nefesin azizliğiyle silendir.
“Önce refîk, sonra tarîk.” fikri bir aynadır. Yolu, yolculuğu düşünenler bir dosta sarılmalıdır; yoksa yolda olmalarının gerçek sebebini bir türlü anlayamazlar.
Yaşatan, yaşananlara şahittir ki; özden gelenler söze düşmüş, bir gönülde gezen yüze düşmüştür.
Yalan dünyanın, yalancı gölgesinde serinlemek takdirdir; muradımız mutlak sahibin yanında sonsuzluğu yaşamaktır.
Kars’tan Kırklareli’ne, Osmaniye’den Trabzon’a, Adana’dan İstanbul’a, Eskişehir’den Giresun’a, Sinop’tan Muğla’ya, Ankara’dan Maraş’a…Ve nicelerine…
Son sönen ışıklarla, otoparkta hep yalnız kalan arabalarla; duvarlara sinen, kalemden dökülenlerle…
Ne güzel şahitlersiniz, siz!
Yolunuz gönlünüz gibi, bahtınız dualarınızdaki gibi olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.