Hayati Koca: İsmin Yüzünde Yazmaz; Ama Her İsim Bir Yüzdür
“…yârin olduğu yerle, yaranın bulunduğu yer aynı değilse biri beyhudedir..” (H.K)
“…gönlünden geçenleri, dünyanın gürültüsüne karışmasın diye içinden hiç çıkarmayan insanlar da vardır.” (G. Özcan)
İsmin Yüzünde Yazmaz; Ama Her İsim Bir Yüzdür
İsmiyle müsemma olmak da bir nasiptir; ismini is’e belemek de. Kaderin yüze yapışmasıyla, yüze yakışması arasındaki ince çizgi…
Mesela sonbahar…
Neden sarıya tutkundur? Neden hüzne benzer? Neden bazen kızarır bazen de yanar? Sonbahar, aslında bir yazıdır; ama onu okuyanlar renk görür. Dildeki sarılık göze, içteki sarılık yüze yansır.
Tabiatına uymayan insan nasıl ki bir aykırılık belirtisiyse; iç ile dışın ayrışması, ses ile sözün aynı gölgeye sığmaması, isim ile simanın birbirine denk düşmemesi de aynı aykırılığı ilan eder. Yârin olduğu yerle, yaranın bulunduğu yer aynı değilse biri beyhudedir.
Adın is ise daha söylenir söylenmez bir duman çöker gözlere, kurum bağlar boğazlar; belki de su’dur adın, söylenince bir serinlik, hayat belirtisi çıkar ortaya. İsmiyle müsemma olmak da ismiyle aynı aynaya bakamamak da bir nasiptir. Yapacağın tercihler ya bir selamet yoludur ya da felaket…
İsminle taşırsın cismini. İsminin yazıldığı yere düşmüyorsa cismin, karakterden yüze çıkmayanlar vardır. İsminin yazıldığı her yerde de bir gölgelik oluşuyorsa, karakterin isme ve yüze aksini görürsün. Tercihindir. Ne ismini suçla ne de cismini. Ne olacak sanki diye is’e belendiğin yerler, aynayı da görünmez kılmıştır. Göremediğin aynanın hiçbir suçu yoktur; artık ben diye taşıdığın bir sen kalmamıştır.
İsmini yüzünde taşıyanlar, gerçek bir menzile; ismini is’e beleyenler ise karanlığa yolcudur. Ne mutlu künyesi okunduğunda eminlik, huzur ve güven verenlere!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.