Güzel ölmek diye ben buna derim.
Daha görkemli bir ölüm hayal etmiştim kendim için;
düşmana kılıcı en önde çekmek gibi bir ordu savaşında,
ya da yerleşmek, aç bir pirananın diş kovuğuna dipsiz okyanuslarda,
kanatsızlığımı sonradan mı hatırlasam bir uçurum boşluğunda,
parçalanmak da olabilir bak, hızlı bir tenin kıvılcımlı raylarında,
ama bu seçeneği silelim; naşımı yük etmem insanlığa.
Yaşıyorsan, hayalini kurma hakkın var elbet tüm bunların;
sadistçe gelebilir ama, tadını bilmezsiniz siz bir çırpıda ölmenin.
Salyası sloganına karışmış, sol yumruğu hınçla sıkılıyken havada
"Kahrolsun Proleterya" diye bağıran genç ve cahil koministlerin
tekmeleriyle linç edilmek de var mesela ölüm tercihlerimin arasında;
ziyanı yok, cesedimi üç gün geç bulsunlar Samanpazarı'nda, bir ara sokakta:
Allah'ın özgürleştirdiği bir kula, köleliğin bu şekli mi ulan görülen reva?
Hiçbiri nasip değilmiş bu muhteşem ölümlerin, fena;
kısmetimde her gün taksit taksit ölmek varmış benim dostlarım için;
milletim, kardeşlerim ve geleceği için inançlarımın.
Çekilen bir iç deniz gibi kurusa da damarlarımda yorgun kanım
sanki ölmeyeceğim; sıktıkça sıkıyor ruhumu şu dünya mengenesi;
canlı rolü bekliyorlar üstelik benden, cesedim torbada.
Ağaçlar gibi ölmek yakışır bir müslümana, dimdik ve ayakta.
İçini kemirse de böcekler, rüzgar kırsa dalını, yaprağını yolsa;
yağmura, doluya, kara; kurağa, sıcağa ya da baltaya,
ve hatta köklerine inen o zalim kazmaya bile aldırmadan
başaracaksın kardeşim ayakta kalmayı, sevinemeyecek kimse yıkılışına.
İşte, güzel ölmek diye ben buna derim.
Ahmet Yürekli
1987, Ankara.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.