Ahmet Taşgetiren
Türk nedir?
Aslında tartışma "Türk nedir" sorusuna verilen cevaplardaki farklılıktan kaynaklanıyor.
Türk bir kavmin adı mıdır yoksa bir kavimler topluluğunun ortak adı mıdır?
Önceleri sistem adına "Türklük" bir "çatı değer" yani alt kimliklerin toplandığı bir ortak tanımlama olarak görüldü.
Daha sonraları, kimi İslamcı aydınlar da Türklüğe böyle bir içerik yüklemeyi benimsediler. İsmet Özel, bunun en vurgulu savunucusu oldu.
Bu yorum çerçevesinde Kürtler'e veya başka kavimden insanlara "Tamam, siz Kürtsünüz, şu busunuz ama aynı zamanda Türksünüz" denildi.
Bunu, Türkiye'ye farklı Osmanlı coğrafyasından (özellikle de Balkanlar'dan) göç edip gelenler genelde benimsedi. Kürtler'den de benimseyenler oldu ama ötekilere oranla daha sınırlı kaldı.
Balkanlar'dan göç edip gelenler Türklüğü temel bir aidiyet gibi benimsediler çünkü bir çoğunun bizzat ağzından duydum ki onlar, hayatlarında çok önem ve değer verdikleri "Müslümanlaşma"ya, Türkler'in sayesinde kavuştular ve "Türkleşme" gibi de değerlendirdiler. "Müslüman olduk" ile "Türk olduk" ifadesini eşit değerde gördüler.
Kemalizm adına, İslam adına
Sistem adına Türklük vurgusu yapanlar, acaba bu aidiyetin içini nasıl doldurdular ki, aslında yine bir yönüyle etnik aidiyet olarak kabul ettikleri Türklüğü, bir başka boyutta "çatı değer" haline getirdiler?
Bu çok net değil. Onun için de, Kemalist yorumda Türklüğün çatı değer olması hep problemli oldu ve ısrarla altını çizmeye çalışıyorum, paralel biçimde İslam'ın, yani ortak değerin azaltılmasının da etkisiyle, farklı etnik bilinçlerin uyanmasına zemin teşkil etti. Evet Türkler eşitler arasında birinci gibi gözüküyordu ama iş, etnik aidiyetler arasında sıralama gibi bir ayrışmaya geldiğinde, kimse kimseyi kendisinden üstün görmeye yanaşmıyordu.
Bir de İslam'dan yola çıkıp, Türkler'in İslam'a hizmetlerinden yola çıkıp, "Türklük eşittir İslamiyet" denklemi kuranların Türklüğe "çatı değer" niteliği yüklemesi söz konusu ki, bu Kemalist söyleme göre daha tutarlı olmakla birlikte, salt kavmi bir vurgu taşıması sebebiyle, İslam açısından itirazlara uğradı. Mesela Türkiye'de birçok "İslamcı Kürt", Kürtler'in İslam'a hizmetlerini öne sürüp, bu yaklaşımı sorgulamaya yöneldi.
Aslında sorun, etnik aidiyetin bir üstünlük ölçüsü gibi algılanmasında yoğunlaşıyor.
Oysa son zamanlarda Başbakan Erdoğan'ın da ifadelendirdiği gibi, İslam, Hazreti Peygamber'in Veda Hutbesi'ndeki ölümsüz işaretiyle "Arap'ın Arap olmayana, kırmızı renklinin sarı renkliye üstünlüğü yoktur" ölçüsünü koymuş. Asıl kriteri "insanlık değeri" olarak nitelenen "takva"ya bağlamış.
"Millet" kelimesi de "kavim"den farklı olarak bir "insani değerler buluşması" anlamında üst bir tanımlama olmuş.
Etnisiteyi idealize etmek
"Türk"ün idealize edilmesinde de Kürt'ün veya başka bir kavmin idealize edilmesinde de sorunlar var, bu bir gerçek. Türk Türk'ü öldürüyor, Kürt Kürt'ü katlediyor, Kürtlüğü idealize edip onun üzerine silaha sarılanlar bile, birbirini infaz ediyor, hatta evlat annesini öldürüyor, siz, şu veya bu kavmin neyini idealize ediyorsunuz?
İnsanlığını mı kanını mı?
İnsanlığı ise söz yok.
Ben çok sadeleştirerek "Ben diyorum, Türk olsun da çamurdan olsun demem, bir başkası da Kürt olsun çamurdan olsun" dememeli.
Kaldı ki, hiç kimse etnik aidiyetini kendisi kazanmıyor. Kendi dışında tayin edilen bir özellik etnik aidiyet. O niteliği ile bir artı da değil, eksi de...
Barış, etnik aidiyetler vuruşmasında değil, insani değerlerde buluşmakta.
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.