
Ahmet Taşgetiren
Tek boyutlu Trump yaklaşımları
Amerikan halkı Hillary Clinton'a karşı Trump'ı tercih etti. Aşağı yukarı yarı yarıya bir tercih bu. Hatta oy itibariyle Clinton daha önde. Seçim sonuçlarının ABD'deki yansımalarına bakıldığında Trump'ın hiçbir yeni başkanda görülmeyen bir tepkiye maruz kaldığı, bir kısım toplum kesiminin (bunun içinde Müslümanlar da var) Trump'tan korktuğu bile söylenebilir. Onun için şu sıralar bazı kurumlar, mesela üniversiteler, yabancı öğrencilerine tedirgin olmamaları yönünde telkinlerde bulunma gereği duyuyorlar. Trump çizgisinin arkasında “Beyazlar”ın, Neocon çizgisinin etkin olduğu da bilinenler arasında.
Şu sıralar yer yer, otobüslerde, sokaklarda, 11 Eylül sonrasına benzer biçimde, Müslüman bilinen kişiler (başörtüsü takan kadınlar en başta) saldırılara hedef oluyor. Trump, kendi sitesinde yer alan “İslam karşıtı” söylemleri sildirdi ama bu tür işler, yazıda durduğu gibi durmuyor ve siteden silinince insanların zihninden de silinmiyor.
Trump'ın dünyadaki yankıları da az değil. Hani “liberal” dünyanın temsilcisi bir ülkede, böylesine köşeli bir kişinin Başkan seçilmesi herkesi şaşırtıyor.
Bizdeki yansımalara gelince...
Biz olayı FETÖ bağlamında mı görelim, oradan “FETÖ'yü korumaz, iade eder” gibi bir ümit üretip, olumlu beklentiler içine mi girelim?
Mesela Amerika'daki tepkileri “hazımsızlık” olarak mı değerlendirelim?
Yoksa FETÖ tepkisini ilk defa dile getiren ve şu sıralar Trump'ın Güvenlik İşleri Danışmanı olması beklenen Mike Flynn'in FETÖ ile birlikte Seyyid Kutup'u da, Hasan el Benna'yı da aynı çuvala koyup “Bunların hepsi aynı” kanaatine varmasına bakıp ...
Oradan Trump'ın islamofobi söylemlerine ulaşıp...“Dur hele, biraz bekleyelim, Amerika'daki Müslümanların kaygılarını yabana atmayalım” gibi bir teenni içine mi girmeli?
Ne demeli mesela Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in resmi başkenti haline getirme söylemine? Yarın ABD'nin İsrail Büyükelçiliği Kudüs'e taşınırsa nasıl davranmalı? Filistin'in göstereceği tepkiye katılalım mı katılmayalım mı?
Acaba Trump'a verilen oyları Putin'le, Tayyip Erdoğan'la paralelleştirip “Dünyada dünya sistemini sorgulayan liderler öne çıkıyor” gibi bir hükme mi varmalı, yoksa Trump'ın hala bir süper devletin lideri olduğunu, Putin'in de ondan farklı olmadığını ve bunların kendi ülkelerinin gücünü sınırlamak gibi bir projeye evet demeyeceklerini, hatta bunu sorgulayanlara karşı birlikte direneceklerini mi görmeli?
Avrupa'nın “en yabancı düşmanı” siyasetçisi Le Pen ile içine girdiğimiz paralelliklere bakıp, nereye gidiyor bizim düşünce sistematiğimiz, diye mi sormalı?
Bizde başkanlık sistemi tartışmaları gündemde. Zaman zaman Amerikan sistemi ile benzeşme üzerinde de duruluyor. “Zavallı Obama”dan Trump tiplemesine geçildi şimdi. Acaba Trump'ın gelişi ile başkanlık modellemelerimiz arasında ilişkiler kurmalı mı, yoksa Trump'ın çok tartışmalı kişiliğinin, bizdeki başkanlık sürecine zarar vereceği düşüncesiyle o işi bir kenara mı bırakmalı?
Trump'a yönelik değerlendirmelerin, sıcak Ortadoğu gündeminde yoğunlaşması kaçınılmaz. Amerika Ortadoğu'da ne kadar olacak ve nasıl olacak, sorusu bu coğrafyadaki herkes gibi Türkiye'yi de ilgilendiriyor.
Ahmet Taşgetiren
Star
Halkta panik iktidarda çaresizlik
10 Mart 2022 Perşembe 08:06Biraz tarafsızlığı konuşsak...
08 Mart 2022 Salı 23:07Ukdeleri çözmeye gelirsek...
07 Mart 2022 Pazartesi 08:08İlk adımlar ve sonrası
05 Mart 2022 Cumartesi 10:02Putin türü ‘önleyici vuruş’
03 Mart 2022 Perşembe 09:23Kadirov mankurtluğu
03 Mart 2022 Perşembe 09:22Farklı bir Mirac hassasiyeti
27 Şubat 2022 Pazar 00:59Putin’in aşk cinayeti
25 Şubat 2022 Cuma 07:37Rusya -Ukrayna vahşi yaşam
25 Şubat 2022 Cuma 00:36Bugün vicdanın günü olsun
22 Şubat 2022 Salı 23:06




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.