Ahmet Taşgetiren
Tasarlanmış bir cinayet
Sanırım, hemen herkesi yüreğinden vuran haber, o annenin ve karnında taşıdığı ikiz bebeğinin ölümü olmalı.
Teknoloji artık, annenin karnındaki bebeğin cinsiyetini, şu veya bu kalıtsal hastalığa maruz olup olmadığını öğrenme imkanı veriyor ya...
İşte o anne ve ikiz bebeklerin ölümü, bu teknoloji harikasının yol açtığı bir felaket.
Harika dedimse, içim yanıyor gerçekten.
Hadise şu:
Gebelik 5.5 ayını doldurmuş.
Doktor kontrolünde ikiz bebeklerden birisinin down sendromuna maruz bulunduğu anlaşılıyor. Muhtemelen aile ve doktorun mutabakatı ile hasta olduğuna karar verilen ceninin önce iğne ile öldürülmesi, sonra da alınması kararlaştırılıyor.
Facia burada başlıyor.
Teknolojiye o kadar güveniliyor ki, ceninin down sendromuna maruz bulunduğu konusunda en küçük bir tereddüt taşınmıyor.
Onu geçtik, ikinci adım, down sendromlu çocuğun asla tedavi edilemeyeceği kanaatine ulaşılıyor.
Sonra down sendromlu çocuğun aile için yük olarak telakki edilmesi.
Ve karar:
Bebeğin rahimde öldürülmesine.
İğne hazırlanıyor, taa ceninin kalbine uzanıyor ve boşaltılıyor.
Sonuç kesin: Bebeğin kalbi duruyor.
Ama iş orada bitmiyor.
Bir süre sonra anne kıvranmaya başlıyor, hemen hastaneye koşuluyor.
Ama hiçbir müdahale sonuç vermiyor. Anne ile birlikte, ikiz bebeğin ikincisi de hayattan kopuyor.
Baba perişan "Eşim bağıra bağıra öldü" diyor.
Doktorlar kendilerini savunuyor:
"Anne ve baba riski biliyorlardı."
Evet, teknoloji, anne, baba ve doktorlar, hep birlikte üç ölüme imza atıyorlar.
Bu hadise, insanlık olarak geldiğimiz noktanın ne kadar dramatik, hatta ne kadar trajik olduğunun göstergesi.
Hani kürtaj vs. konusunda ortaya konan bir feminist söylem var ya:
Beden kadının bedeni, onun üzerinde ne isterse onu yapar.
Buradan "Bebek de onun malı, ister aldırır ister doğurur" noktasına geliniyor.
Bunun ardından, rahimde bebek katliamı vakıası geliyor.
Teknoloji bunu olağanüstü kolaylaştırmış. Git bir hastaneye, yat bir tezgaha ve bebeği vakumlu bir aletin ağzına ver. Sonra da çek git.
Bu kadar kolay mı, ucuz mu bir bebeğin hayatına son vermek?
Bebeğin suçu, ağzı dili, direnecek eli kolu olmaması mı?
Ah bu teknoloji
Sen, gücü gücü yetene bir dünya ortamında ne vahşetler icra etmeye muktedirsin.
Çin'de ve Hindistan'da ana rahminde kız çocuğu katliamı yaşanıyor.
Nasıl bir bedel ödeyecek bu masum yavruların katli sonucunda insanoğlu, düşünmek bile ürkütücü.
Yaşasaydı o down sendromlu bebek, ne olurdu?
Bugün, cenin halinde, down sendromlu olduğu tespit edilip de dünyaya getirilen birçok bebek var ki, doğduktan sonra öyle bir hastalığa müptela olmadığı anlaşılıyor. Ya da down sendromlu olsa bile, birtakım rehabilitasyon gayretleri ile, hayata uyumlu insanlar haline gelebiliyorlar.
Sağlıklı düşünce, bu yavruların anne babaya bir imtihan olarak tevdi edilmeleri ve onlara hizmetin anne baba için bir erdem süreci haline gelmesi...
Ben, engelli yavrularına ömür boyu, en küçük bir yüksünme hissetmeden hizmet eden yüce gönüllü nice insan tanırım. Onlara baktığınızda "İnsanlık ölmedi" diyorsunuz.
Peki şu anne ve ikizler olayında ne diyeceğiz? İnsanlık öldü mü ölmedi mi?
Siz söyleyin sevgili doktorlar, insanlık öldü mü ölmedi mi?
Kendi canımız bize emanetken, rahimdeki bebeklere nasıl dokunuruz? Nereye gitti insanlığımız?
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.