Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Osmanlı yüreği


Osmanlı'da çözülme sürecine girinceye kadar bir "bölünme, parçalanma" paniği yoktu.

Dolayısıyla bu paniğin yol açtığı, farklı etnik, dini grupları zapturapt altına alıcı projeler de yoktu. Panik zaaf sürecinde başladı ve atılan her adım maalesef zaaf sürecini derinleştirdi.

Gelinen noktada yaşadığımız, yeni bir özgüven sürecidir.

Osmanlı'nın bir cihan devleti olduğu günlerdeki özgüven değil kuşkusuz ama bir Tanzimat sonrası psikolojik yıpranmışlık içinde de değiliz.

İslam coğrafyasında sömürgeciliğin gerilediği, İslam ülkelerinin yeniden birbirini aradığı ve bu noktada Türkiye'nin, bir yandan bütün dünya ile iyi ilişkiler geliştirirken İslam dünyasının derlenip toparlanmasında öncü rol oynadığı bir süreç yaşanıyor.

Bunda, başta Erdoğan-Gül olmak üzere AK Parti kadrolarının, Davutoğlu-Babacan gibi yıldızlaşmış isimlerin büyük etkisinin bulunduğu inkar edilemez.

Tabii arkalarında yer alan halk desteğinin...

Bu özgüven iklimi, ben öyle tanımladım, bir "Osmanlı yüreği"nin oluşmasına imkan verdi diye düşünüyorum.
Bu da, içerideki kadim sorunların çözümü için bir dayanak oluşturuyor.

Erdoğan ne yapıyor?

Türkiye, bir dönem, gayrimüslim azınlıklardan korktu ve onlara karşı deyim yerindeyse gardını aldı. Şimdi, azınlıkların vakıf mallarının iadesi, inanç özgürlüklerini tam yaşamaları vs. gibi adımlar atıyor.

"Kürt sorunu" derinlerdeki bölünme korkusunun uzantısı oldu. Yüreklerde deveran eden "Osmanlı'nın çözülüş süreci devam mı ediyor" sorusu kaygıları besledi, o kaygılar telaş içinde ortaya konan reflekslerle sorunu daha da derinleştirdi.

Şu anda Tayyip Erdoğan'da somutlaşan psikolojik vakıa, Osmanlı'daki özgüveni andırıyor.

Sanki diyor ki Erdoğan:

-Ben bu ülkenin Türk'ü, Kürt'ü ile kalben buluşurum, araya kimse giremez, bir yandan 'Türkiye'nin büyüklüğü' ideali, diğer yandan kadim manevi değerler birbirini besler ve biz tarihe yeniden doğarız.

Mardin, Midyat ve Kızıltepe'de konuşurken, Erdoğan'ı dinleyen on binler, Kürt-Türk, Başbakan'ın kendilerinden farklı bir etnisiteye mensup olduğunu düşünmüşler midir? Bence hiç kimsenin aklına gelmemiştir.
"Osmanlı yüreği"nde buluşmak budur.

Böyle bir yürekle donanmış olursanız, hiçbir endişe duymadan "Dileyen Kürtçe okusun hutbesini, dileyen Arapça, Türkçe" diyebilirsiniz.

Böyle bir yürekle, Mardin ya da Midyat'ta konuşmakla Rize'de, Muğla'da, Konya'da konuşmak arasında fark yoktur.

Daha düne kadar siyasetçilerimiz, devlet adamlarımız, bir Diyarbakır dili geliştirirlerdi, bir İzmir dili.
Birini ötekinde konuştuklarında problem çıkacağını düşünürlerdi.

Tayyip Erdoğan, ekmeği paylaşmak diyor, acıyı, sevinci paylaşmak diyor ve kardeşlik diyor.

Barışı çoğaltmak için

Bazen gayrimüslimler bile "Osmanlı dönemindeki kadar özgürlük sahibi olalım yeter" derler.
Osmanlı yüreği büyük bir yürektir ama ana dokusunda özgüven olan yürektir.

Vatanın oradan buradan kemirildiği süreçler yaşandı ve Anadolu'nun bile kaybedilmesi endişesiyle paniğe sürüklenildi.

Kalben toparlanıyoruz. "Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz" duygusu, damarlarımızda yeniden dolaşmaya başlıyor. Türkiye'nin büyüklük idealini paylaştığımız ölçüde, herkesin özgürlüğü dolu dolu paylaşacağı bir iklimi inşa etmek işten bile değildir.

Bu, büyük İslam coğrafyası için de barışı çoğaltan bir oluşum anlamına gelecektir.

 

Ahmet TAŞGETİREN

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi