
Ahmet Taşgetiren
Fırtına ekiyorlar
Evet, rüzgar değil fırtına ekiyorlar. Rüzgar eken fırtına biçerse, fırtına ekenin ne biçeceği kolayca tahmin edilebilir.
Zeytinburnu'nda dükkanlara molotof atan bir militan, esnaf tarafından linç edilmek istendi.
Nasıl, beğendiniz mi?
Beğenmediniz.
Peki, otobüs yakanları beğendiniz mi, metrobüs duraklarını tahrip edenleri, yoldan geçen araçları taş yağmuruna tutanları, banka ve işyerlerine saldıranları?
Ne otobüs güvenlik gücü, ne metrobüs durağı polis, ne esnafın vitrini asker ne de yoldan geçen aracın içindeki insan düşman?
Burada, başka bir fırtına var. Kinin, öfkenin, düşmanlığın beslediği fırtına...
Devletle hesaplaşmanın ötesinde bir "toplumsal düşmanlaştırma" söz konusu.
Ama bir ideolojik hedef adına şiddeti bu ölçüde hayatın içine taşırsanız, ötekini de, yani Zeytinburnu'ndaki linci de çağırırsınız.
Her işi duygusal kopuşla alakalandırıp, Kürt gencindeki duygusal kopuşun her türlü şiddeti meşrulaştırdığını düşünürseniz, karşıt şiddeti de meşrulaştırmış olursunuz.
Ve oraya doğru sürükleniyor Türkiye.
Yani korkunç bir düşmanlaştırmaya ve iç çatışmaya doğru sürükleniyor.
Olay, "Demokratik özerklik" hesabına bağlı olarak "Kürdistan coğrafyası" içinde saydıkları Diyarbakır, Batman,
Cizre, Şırnak, Van sokaklarında terör estirmekten ibaret kalmayacak çünkü.
Hedef bilinç inşası
Bu çatışmalar içinden "Kürt ulusal bilinci"ni üretmeye çalışanlar, onun karşıtının da üretileceğini hesap ediyorlardır mutlaka.
Belki bu "çatışma" politikası da bilinç inşasına yöneliktir.
"Kürtler dövülüyor, sövülüyor, öldürülüyor" teması, "mazlum bir ulus" teması, uluslaşma süreçlerinin ana politik söylemidir.
Hele kitleleri çatışma içine sürükleyip, birkaç polis copuna hedef haline getirirseniz, daha da bilinçlendirmiş olursunuz.
Şimdi gelin İstanbul'a, Mersin'e, Antalya'ya...
Bu illerde de Nevruz şiddeti uygulayın.
Nedir bunun sonucu?
Karşıt kopuştur.
Bu görüntüleri TV ekranlarından seyreden en sade insanın içinde, "N'oluyoruz, ne istiyor bunlar" gibi bir soru oluşmaz mı?
Sonra "bunlar" sözcüğü, "Bu Kürtler"e dönüşmez mi?
Böyle gide gide insanlar anketlere "Kürt komşu istemiyoruz" cevabını vermezler mi?
Bütün bu yazdıklarımı ağzımdan yel alsın demek geliyor içimden.
Ama Türkiye'nin buralara sürüklendiğini de görüyorum.
Bir strateji gereği
Burada bir strateji var.
O stratejinin arkasında PKK, BDP, KCK, Kandil var.
Ateşi körüklüyorlar ve genç insanları araç olarak kullanıyorlar.
"Çocuk" diyoruz.
Çocuklar ateş topu ya da canlı bomba haline getirilmiş durumda.
Osman Baydemir'in "Çocuğun yeri sokakta eyleme katılmak, panzere taş atmak değildir" sözünü, Burç FM'deki
yorumumda alkışladım. Ama o sözlerin hükmü üç gün sürdü. Sonra Baydemir molotof atan çocukların önünde
Nevruz terörünün parçası oldu.
Polisi, hükümeti, şunu bunu suçlayalım. Mesele değil. Ama çocuklar ateşin, şiddetin, terörün bir parçası haline getirilmiş durumda. Ve BDP, maalesef bunu istiyor gözüküyor. Bundan besleniyor gözüküyor. Bundan moral alıyor gözüküyor. BDP'ye göre "uluslaşma" böyle gerçekleşiyor gözüküyor.
Ama bunun sonu felakettir. İstanbul için de felakettir, Diyarbakır için de...
Tarihin önümüzdeki on yıllarında Türkler için de felakettir, Kürtler için de, bütün bu coğrafyada yaşayan Müslüman toplumlar için de...
Ben asla bu oyuncuları Kürtler adına oynuyor görmem.
Bu, bu coğrafyanın Türk'üne Kürt'üne, Arap'ına, İranlı'sına yönelik, sadece aktörleri bizim içimizden seçilmiş bir kanlı oyundur.
Ahmet TAŞGETİREN
Halkta panik iktidarda çaresizlik
10 Mart 2022 Perşembe 08:06Biraz tarafsızlığı konuşsak...
08 Mart 2022 Salı 23:07Ukdeleri çözmeye gelirsek...
07 Mart 2022 Pazartesi 08:08İlk adımlar ve sonrası
05 Mart 2022 Cumartesi 10:02Putin türü ‘önleyici vuruş’
03 Mart 2022 Perşembe 09:23Kadirov mankurtluğu
03 Mart 2022 Perşembe 09:22Farklı bir Mirac hassasiyeti
27 Şubat 2022 Pazar 00:59Putin’in aşk cinayeti
25 Şubat 2022 Cuma 07:37Rusya -Ukrayna vahşi yaşam
25 Şubat 2022 Cuma 00:36Bugün vicdanın günü olsun
22 Şubat 2022 Salı 23:06




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.