Ahmet Taşgetiren
Fesadın arkasındaki akıl
Cezayir-
Başbakan'ın gezilerine, özellikle yurtdışı gezilerine katılmak, siyasetin mayalandığı zemine tanıklık etmek demek.
En başta Başbakan'ın temaslarını, konuşmalarını, onun yankılarını gözlemlemek, bakanlar, iş dünyası, milletvekilleri, parti yöneticileri, bürokratlar ve gazeteci meslektaşlarla yapılan sohbetler, olağanüstü zenginlikteki-farklılıktaki müzakereler her şeyi didik didik etmeye imkan veriyor.
Mağrip gezisi, Türkiye'nin çok hassas günler yaşadığı, "Böyle bir ortamda Başbakan yurtdışına çıkar mı" sorularının havada uçuştuğu bir zamanda gerçekleşti.
Başbakan yurtdışında ve kriz yönetimi işliyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan Vekili, Başbakan'la koordinasyon halinde, muhalefetle iletişimi sürdürerek memleketi selamet sahiline çıkarmaya çalışıyor.
Gezide birlikte olduğumuz bir bakan, fesadın boyutunu sergileyecek bazı örnekler vererek "Olayların arkasında bir akıl var" diyor. "Acaba hangi akıl" sorusunu muallakta bırakıyor. İçeride dışarıda Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini istemeyenlere işaret ediyor.
"Acaba henüz netleşmedi mi fesadın arkasındaki akıl" sorusu zihninizi kurcalıyor.
Kritik boyut
Yaşanan olayların en kritik boyutu, eylemlerin çalınması ve demokratik tepkilerin, ülkeyi çökertme hesabına dönüşmesi riski.
Ortada geniş kitlelerden oluşan bir grup var. O grup sağduyu zemininde kalırsa eylemler başka anlam kazanacak, o grubun zihni çalınırsa ülke başka iklimlere sürüklenecek.
Birkaç gün içinde sosyal medyanın yalan kazanında o grup, tam bir dezenformasyon bombardımanına maruz kaldı. Böyle zamanlarda "öfke" olayların sürükleneceği yön konusunda en başat etkendir. Kitleleri öfke anaforuna sokabilirseniz büyük voleyi vurabilirsiniz.
Ana gerilim o kitle nereye savrulacak noktasında yaşandı.
Polise "Aman ha" dendi.
Devlet üslubu Gül, Erdoğan ve Arınç ile olağanüstü anlayış moduna çekildi.
Muhalefetin MHP kanadı, olağanüstü sağduyu sergiledi. Bence bu süreçte Sayın Bahçeli'nin duruşu, siyasi tarihe kaydedilecek nitelikte netti ve millet-ülke lehine idi. Kılıçdaroğlu'nun dili beklenen ölçüde olmasa da yumuşadı, Demirtaş eh işte, Sırrı Süreyya Önder eylemin ana simalarından birisi olarak, demokratik zeminde kalması misyonunda da rol üstlendi.
Bahar fantezileri
Bunlar iyi şeyler.
Türkiye'de, sokak eylemleriyle Ortadoğu'da yaşananlara benzer bir "bahar" üretmek ham bir proje. Türkiye, özellikle 1950'den beri bir süreç halinde "bahar"ını inşa ediyor. Bizatihi AK Parti iktidarı bir bahar demek. 1950-2007... Bu sürede 5 kere bu baharın çalınma girişimine tanık olunmuş. Son olayda bir kere daha, bir "Akıl", böyle bir bahar hırsızlığı heyecanı yaşadı. Kimi insanların zihninde 27 Mayıs öncesi kaygıları oluşması bu yüzden.
27 Mayıs öncesi medyasının "kıyma makineleri" üfürmesini 2013 versiyonunda sosyal medya kanalları üstlendi.
Ama fesat çabuk deşifre oluyor ve kitlelerin ayağı yere çabuk değiyor. "Bu öfke ülkeyi nereye götürür? Hangi karanlık zeminlerde planlanıyor oyun" soruları devreye girdi. İnsanlar bir kendi yüreklerine baktı bir enkaz yığını halindeki sokaklara... Sitelerde komşu komşunun yüzüne tencere-tava çalar hale gelmişti, yarın nasıl yüz yüze bakacaklardı?
Fas, Cezayir, Tunus'u gezerken Türkiye farkı ayan beyan görülüyor.
Türkiye'nin bütün İslam coğrafyası için taşıdığı anlam görülüyor.
Kendi fotoğrafımıza kıymamamız lazım.
Ahmet TAŞGETİREN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.