Mahmut Eraslan
Doğu Perinçek Haksız mı?
Bir önceki Adana valimiz Mustafa Büyük’ün, ayrıcalık istemediğini bildirmesi üzerine, son bir kez düzenleme yapıldı; sonra valimiz, ABD Konsolosluk misafirleri geldi ve herkes yerine oturdu. Konsolosluk misafirleri ayak ayak üzerine attılar, kendilerinden emin ve rahattılar; bizimkilerse, kasılmış ve tedirgin!..
Geçtiğimiz haftalarda bir etkinliğe katıldım. Yine aynı manzara… Protokole onlarca kez düzenleme ve müdahale yapıldı, davetliler gelemeye başladı. Protokol önünde sıraya geçen kurum müdürlerinin nerdeyse tamamı, geri dönmek zorunda kaldı. Tabii ki, üzüntü ve kızgınlık yüzlerine vuruyordu.
Protokolde olmak için yaşanan itiş kakış ve yapmacık pozlarla, ciddiyet, samimiyet, içtenlik zayıflamaya başladı. Protokol öyle çok abartıldı ki, etkinlik düğün derken mezarlıklara kadar sıçradı!
Malumunuz, Afrin operasyonundaki ilk şehidimiz Astsubay Musa Özalkan için, Ankara’da tören düzenlendi. Cenaze törenine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşma yaptı ve ardından Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’ten tepki geldi.
Perinçek, kendisinin de katıldığı cenaze törenin ardından yaptığı yazılı açıklamada, şu ifadeleri kullandı: İmamlarımız, şehidimizin ve Eski Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’ın cenaze namazını kıldırdıktan sonra, mikrofonu Cumhurbaşkanına verdiler. Sayın Erdoğan, musalla taşının başında bir konuşma yaptı.
“ Camide protokol olmaz!..” Orada herkes eşittir ve gelenler safa girer.
Camiye siyasetin sokulması, ciddî bir yanlıştır!.. Sayın Cumhurbaşkanı, şehidimiz için bir devlet töreni düzenler ve orada konuşabilir. Ancak, camide cenaze namazından sonra ikinci bir imam konumunda konuşma yapması, bizim devlet geleneğimize, Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırıdır. Ayrıca bu tür tavırlar, Vatan Savaşımıza karşı, “Saray Savaşı” propagandası yapanlara fırsat verir.
Doğu Perinçek’in eleştirilerinin bir kısmını doğru buluyor ve hak veriyorum; çünkü bizim inancımız ve geleneklerimiz ile, devletin düzenlediği cenaze töreni pek uyuşmuyor.
Cihat ve şehadet bizim iki önemli kutsalımızdır. Bu yüzden, şehitlerin cenaze namazına siyasiler ve askerin katılımı önemlidir; ama cenaze uğurlanırken alkış tutmak, ıslık çalmak, siyasi mesajlar vermek yerine, kuran okumak, dua etmek, ölüm üzerine konuşmak, hem cenazeye katılanlar için hem de kederli aile için faydalı olur.
”Sayın Cumhurbaşkanının, daha önce katıldığı taziye ziyaretlerinde olduğu gibi, Kur’an okumalarını sürdürmesi, daha doğru ve anlamlı geliyor bana.”
Hem “peygamber ocağı” denilen yerde, başkomutanın tavrı, diğer komutanları da yönlendirici ve teşvik edici olacaktır.
Peygamber ocağı, Mehmetçik, cihat ve şehadet gibi kavramlar, siyasetçiler ve komutanlardan ziyade, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından işlenmeli ve kavramların içleri doldurulmalı; siyasetçiler, asker, tüm vatandaşlarımız, bu konuda daha fazla bilinçlendirilmelidir.
Şehadet, dini bir kavramdır; bu yüzden, şehitlerimize veda edilirken, ”dini bir merasim” ile uğurlanması daha anlamlı ve doğru olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.