
Ahmet Taşgetiren
Acaba yol haritasında ne var?
İmralı'daki görüşme notlarının basına yansıması, hükümet cenahında "sabotaj" olarak görülse de bana göre bir faydasından da söz edilebilir.
Şöyle bakalım:
-Niye sabotaj olarak niteliyoruz?
-Toplumda tepki oluşturacak ve çözüm sürecine olan güveni sarsacak bir muhteva taşıdığı için.
-Böyle bir muhteva algısı neye dayanıyor?
-Öcalan'ın ortaya koyduğu profile.
-Nasıl bir profil bu?
-Bildiğimiz gibi bir profil.
-Bunun anlamı ne?
-Yani Öcalan üzerinden bir çözüm süreci yürütmek istiyoruz, bunun için de Öcalan'ın görüşme partneri olacak bir
imaj kazanması lazım oysa görüşme notlarına yansıyan Öcalan profili çok dengeli gözükmüyor. Çözüm sürecine
karşı zihinleri bulandırıyor. Üstelik hükümetin üzerine de gölgesi düşüyor.
Peki fayda ne?
Fayda da, daha ilk planda, kamuoyu duyarlılığının hangi boyutta ve nitelikte olduğunun görülmesi ve sürecin buna göre yönlendirilmesi.
Kamuoyuna yansısa
Aslında şimdi ortada ikinci bir metin var.
Öcalan'ın, uzun süre MİT yetkilileri ile görüşerek kaleme aldığı ve hükümetin, ilgili odaklara (Kandil'e, Avrupa'ya, BDP'ye) gönderilmesine muvafakat ettiği bir metin.
Bu metin, oralarda incelenecek, müzakere edilecek, farklı öneriler varsa onlar, İmralı'ya dönecek. Öcalan diyor ki: Farklı öneriler gelirse ben düşüncemi ona göre revize ederim.
Bu metni hükümet biliyor, artık Kandil, Avrupa ve BDP de biliyor.
Kamuoyu bilmiyor.
Benim zihnimdeki soru şu:
-Acaba bu metin, kamuoyuna yansırsa ortaya çıkacak tepki ne olur?
Hükümet cenahından yapılan açıklamalara baktığımızda, bu metnin, İmralı notlarından farklı olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Zira hükümet cenahının tepkisi daha çok, dengesizliği aşikar olan İmralı metninin yol haritası gibi algılanmasına yönelik olmuştur. Buna göre yol haritasında çok daha dengeli, kamuoyunu tatmin edecek bir çerçeve oluşturulmuş olmalıdır.
Acaba öyle mi?
Bence hükümet, İmralı notlarından sonra ortaya çıkan kamuoyu duyarlılığına göre, o yol haritasını da bir kere daha tahlil etmelidir.
İçilen zehir olmasın
Ben, bu metinler konusunda en büyük riski hükümetin üstlendiği kanaatindeyim. Hükümetin çözüm arayışında iyi niyetine, çözümün Türkiye'de yaşayan herkes için pozitif gelişmeler sağlamayı amaçladığına inanıyorum ama başta Öcalan olmak üzere, örgüt binlerce kuşku barındırıyor. O yüzden ben, "Süreç, asla Başbakan için, Türkiye için 'zehir içme' niteliğine bürünmemeli" diyorum.
Süreç içinde kamuoyu duyarlılığı, süreci engelleyen bir motif gibi değil, sürecin doğru evrilmesini sağlayan bir kılavuz gibi değerlendirilmelidir.
Böyle bakıldığında, nasıl ki Öcalan ve örgüt, kendisine yönelik "Davayı sattı" söylemini bir fren olarak değerlendiriyor ve kendi kamuoyunu tatmin gerekçesiyle pazarlık masasına yansıtıyorsa, hükümet de, MHP'nin sert söylemi dahil eleştirel tüm tavırları, doğru çözüm adresine ulaşmak için dikkate almalıdır. Üstelik hükümetin önünde ciddi seçim badireleri bulunuyor.
Bence, bizzat Öcalan'ın ve BDP'nin de İmralı notları ile ortaya çıkan gerilimden alacağı dersler vardır. Belli ki olay, sadece "sızma" boyutuyla gerilim sebebi değildir, asıl gerilim sebebi oraya yansıyan Öcalan profilidir. Hiç kimse, silahlı bir örgütü, sanki meşru bir yapılanmaymış gibi sunarak masaya oturmamalıdır. Hükümet, silahlı örgüt çarpıklığını çözmeye çalışıyor ki bu, işi başlatıp da bitiremeyenleri o çamurdan kurtarmaktan başka bir şey değildir.
Ahmet TAŞGETİREN
Halkta panik iktidarda çaresizlik
10 Mart 2022 Perşembe 08:06Biraz tarafsızlığı konuşsak...
08 Mart 2022 Salı 23:07Ukdeleri çözmeye gelirsek...
07 Mart 2022 Pazartesi 08:08İlk adımlar ve sonrası
05 Mart 2022 Cumartesi 10:02Putin türü ‘önleyici vuruş’
03 Mart 2022 Perşembe 09:23Kadirov mankurtluğu
03 Mart 2022 Perşembe 09:22Farklı bir Mirac hassasiyeti
27 Şubat 2022 Pazar 00:59Putin’in aşk cinayeti
25 Şubat 2022 Cuma 07:37Rusya -Ukrayna vahşi yaşam
25 Şubat 2022 Cuma 00:36Bugün vicdanın günü olsun
22 Şubat 2022 Salı 23:06




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.