Ferman Karaçam: Eğitim, Kültür, Sanat ve Aile
Bu başlıklar benim çok önem verdiğim, zaman zaman her birinin üzerine ayrı ayrı düşünmeye ve yazmaya çalıştığım alanlarla ilgili başlıklardır.
Ne var ki; bu defa, yazıyı yazıyor olmamdaki maksat, gazetecilikte “Fikri Takip” denen mesele ile ilgilidir, yani, Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği bu konuları, ilgili ve yetkili kişilere hatırlatmaktır.
Dediğim gibi, Başkan Erdoğan sık sık dile getiriyor, aşağıda birer yıl ara ile yapılan iki konuşmasından alıntılarla konuları tekrar gündeme getirmeye çalışacağım.
Birincisi, 19 Ekim 1920 tarihli konuşma.
Erdoğan’ın bu konuşmasında geçen “..Kendimi çok mahsun hissediyorum” cümlesinden hareketle, acizane bu köşede “Evet Biz de Mahzunuz” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
İşte Erdoğan’ın o konuşmalarından bazı alıntılar:
"Genç bir nüfusa sahibiz ama medeniyet tasavvurumuzu hayata geçiremiyoruz.
Medyamız bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor.
İlimde, sanatta, kültürde benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. Dünyaya kendimizi anlatamıyoruz.
Bunun için de fikri iktidarımızı da hala tesis edemediğimiz kanaatindeyim".
“Medyanın etkisiyle geleneksel eğitim-öğretimin gücü azalmış, zihinler popüler kültür ve sapkın hezeyanlarla doldurulmuştur".
"Gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu biliyoruz, hükümet olmakla muktedir olmak, muktedir olmakla iktidar olmak arasındaki farkı iyi biliyoruz, ancak, kendimi bu konuda mahzun hissediyorum.
AK PARTİ olarak, 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı eğitim, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.
Tek tek bireylerden başlayarak, toplumun tamamına uzanan fikri iktidar yolu zor ve zahmetli bir süreçtir.
Aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır.
Bu ise, topyekun eğitim-öğretim reformu gerektirir.
Tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen, kültürüne, tarihine sahip çıkan insanlar yetiştirmektir"
Dünyadaki hakim fikri anlayışın ve fiili düzenin ardından giderek kendimize çok daha iyi bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyorum.
Tek vazgeçilmezimiz, inancımızın naaslarıdır.
Onun dışındaki her şeyi yeniden yorumlamak, üretmek mümkündür. Ne insanlığın, milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünyanın imkanlarını reddedeceğiz”.
Erdoğan, 12 Şubat 2021 tarihinde, yani yukarıdaki konuşmasından aşağı, yukarı bir buçuk yıl sonra kendi ismini taşıyan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin açılışında da özetle şu konuşmayı yaptı:
“Evet, ülkemizde tarihimizin en büyük altyapı hamlesini gerçekleştirdik.
Reformlarla, hukuktan ekonomiye her alanda yepyeni bir Türkiye inşa ettik. Evet, ülkemizi güvenlikten diplomasiye her alanda itibarlı bir seviyeye çıkardık. Ama tüm bunları yaparken aile, eğitim ve kültür konularında arzu ettiğimiz inkişafı sağlayamadığımızı da kabul etmemiz gerekiyor. Elbette eskiden beri bu hususlarda ciddi eksikler, ciddi baskılar, ciddi saptırma gayretleri vardı. Bizden önceki neslin, bizim neslimizin ve hatta bizden sonraki ilk neslin hayatı, bu çarpılıklarla mücadele ederek geçti. Tüm baskılara rağmen, ailemize sahip çıktık, inancımıza sahip çıktık, kültürümüze, medeniyet değerlerimize sahip çıktık. Ayasofya'dan başörtüsüne, kamuya girişten iş dünyasına kadar her alanda süren bu mücadele hepimizi hem yetiştirdi hem diri tuttu. Bugün tüm bu hususlarda çok daha ileri seviyelerde olmamız gerekirken, pek çok sıkıntılı görüntüyle karşı karşıyayız. Demek ki, bir yerlerde bir şeyleri eksik bıraktık. İnşallah önümüzdeki dönem, aileden eğitime, kültürden sanata tüm bu alanları önceliklerimizin en başına alacağız. Bu konuda en büyük desteği de üniversitelerimizden, akademi dünyamızdan bekliyoruz. Sizlere inanıyor ve güveniyorum. İlmin rehberliğinde, irfanın yüceliğinde inşallah saygıdeğer hocalarım başaracaklar. Ülkemizi her alanda geliştirirken, yine aynı rehberlikte güçlü bir toplumsal altyapı da kuracağız”.
Yukarıda, Erdoğan’ın birer yıl ara ile yaptığı konuşmalardan kısa kısa başlıklar paylaşmaya çalıştım.
Bunlardan da anlaşılacağı üzere Erdoğan’ın gerek söz konusu meselelere olan hakimiyeti ve gerekse 19 yıllık iktidarına rağmen AK PARTİ’nin bunlardaki başarısının yeterli olmadığının itirafı son derece takdire şayandır.
Atalarımızın dediği gibi:
“Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzan olmaz
Kişi noksanın bilmek gibi irfan olmaz”
Yeni Milli Eğitim bakanımızdan ve özellikle yardımcılarından, mesela Ahmet Emre Bilgili gibi son derece yetkin bir isimden eğitimde devrim niteliğinde iyileşmeler bekliyoruz.
Kültür, sanat ve aile konularında ise hala hiçbir iyileşme emaresi görülmediğini, dahası hala kültür işlerinin de turizmin vagonuna bağlı olduğunu, bu sebeple de kültür gibi, bir milletin tüm değer yargılarını ifade edecek kadar geniş ve önemli bir alanın işlevselliğini yani, fikri iktidara hakim olmayı sağlayacak böylesine büyük, aşkın ve zengin potansiyelin varlık gösteremediğini söylemiş olalım.
Aile konusu da aynı şekilde kanayan yaramız olmaya devam ediyor.
Kanamakta olan bu yaralarımıza bir de hukuku eklemeliyim.
Özellikle ceza yasaları başta olmak üzere, hakimlere bırakılan yorum alanlarının genişliğinin de çok ciddi mağduriyetlere yol açtığını hatırlatmış olalım.
Kaynak: Haber 7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.